Giriş Kayıt
En çok beğenilen yorumlar
avatar
(792) -
"Göze göz, dişe diş..."

Film Detay sayfasında yeteri kadar, hatta gereğinden fazla bilgi var. Aslında bu filmle ilgili çok uzun uzadıya yorum yapmak hem gerekli değil, hem de doğru değil. Bu yüzden birkaç tespit yapıp yorumu kısa keseceğim...

Filmi izleyecek olan, zaten sinema sanatı ile yakından ilgilidir, veya Jerzy Kosinski'yi biliyordur. "Boyalı Kuş" zamanında sükse yapmış birkaç romanından biri, diğerleri arasında da "Adımlar", "Boşluk", ve "Bir Yerde"yi sayabiliriz. Sonuncunun Peter Sellers'ın başrolde olduğu güzel bir sinema versiyonu da vardır, yalnız bu roman ve uyarlamasıyla konu bakımından pek ilgisi yok...

Pek çok usta oyuncunun resmi geçit yaptığını göreceksiniz. Bu film sadece bu isimlerin kısa ama etkileyici performansları için bile izlenir. Başka bir filmle ilgili yorumumda bazı filmlerin siyah-beyaz olmak "istediklerinden" ama o film için bunu pek gerekli bulmadığımdan bahsetmiştim. Bu film ise
siyah-beyaz olmayı gerçekten "istemiş" sanki...

Filmi ailecek, çocuklarla falan izlemeye kalkmayın, partnerinizle birlikte uygun bir zamanda izleyin...
9


avatar
(234) -
Kitabını okumadım, filmi ise tatsız bir hissiyatla izleyebildim. Sinemasal olarak güçlü bir yapım elbette, fakat bir kötülükler resmi geçidini izlemek hele böylesi buhranlı bir dönemde hiç anlamlı değildi benim için... Semboller, sosyolojik, duygusal mesajlar çiğ bir şekilde yansıtılmış. Oyunculuğa dair pek bir etki yok...Görsel yönetim iyi. Müzik kullanılmamış. Katıksız şiddet ve kötülük izlemekten keyif alanlara iyi seyirler dilerim.
5


avatar
(1583) -
Çekmediğim dertler çile kalmadı
Feryatsız gündüzüm gecem olmadı
Ağlamadık sokak köşe kalmadı..... Ah be zavallı çocuk.. neler gördün neler geldi o küçücük yaşta başına..
Sürprizbozan: Göster

Cidden yok böyle sert bir dram, böyle sarsıcı bir film yaa.. Yüzlerce film izlemiş biri olarak bu kadar sarsıcı bir film izlememiştim!! Wow... Yorumlarda kitabını okuyan gri72 yazarın her şeyi aktarmadığını, kitabın çok daha sert olduğunu söylüyor. O göz sahnesi, şişe olayı, resimde görülen toprağa gömülme ve kuşlar, neler neler, bilemem artık daha ne kadar sert şeyler var kitapta.. 2. Dünya savaşında 50milyon insan ölmüş, kim bilir böyle başı boş kalan yerlerde ne zulümler katliamlar oldu. O sebeple bu filmde yaşananlar olmuştur diye düşünüyorum. Unutulması mümkün olmayan filmler kategorisine girdi benim için. Çekim stili, durgunluğu, müziksizliği ise oldukça özgün, sanatsal bence. Ah be çocuk,
Sürprizbozan: Göster
Herkes izle-me-sin bence, gerçeklere dayanan 3saatlik sert bir dram izlemek isteyenler, insanların 75 yıl gibi yakın bir geçmişte nasıl vahşilikler yaptığını, dinlerin insanları nasıl canavara dönüştürdüğünü görmek isteyenler izlesin. (Deist olmamı tetikleyen ve sonrasında bir sürü kitap okuyarak araştırarak dinlerin insan uydurması olduğunu anlamamı başlatan, sorgulatan şeydir 2. Dünya savaşı.)
10


Yorumlar (40)
avatar
(569) -
Kontrast ve gölgeli atmosferi, siyah-beyaz ama mükemmele yakın görüntüleri ile iyi bir sinematografiye sahip, savaşın hiç kimse için iyi bir dönem olmadığını özellikle Yahudi bir çocuk için temasını vurgulayan çocuk istismarına dayanan bir hikaye

Oyuncuların yüzüne vuran öfke, umutsuzluk ve kötülükten, olayın geçtiği yerlerin loş, acımasız, ham ama doğal halleri şaşırtıcı bir şekilde gerçeklik hissini veriyor. Film her ne kadar İkinci Dünya Savaşı'nın son dönemlerini anlatsa da pekala Avrupa Ortaçağ'ındaki herhangi bir yer ve zamanda da geçiyor olabilir. Bunun filme kattığı zaman ve coğrafi genelleme, tarihi itirazları kısmen de olsa çözüyor..

Yaşamı boyunca romanın yazarı Jerzy Kosinski, film uyarlamasını satmayacağını, çekimi için de sadece Fellini ve Buñuel'e izin vereceğini ve romanı adının değiştirilmemesi gerektiğini söylemiştir. Avcı tarafından yakalanan kuşun boyanmasının ardından salıverilmesi ve artık sonrasında sürünün kendisini kabullenmemesi anlamına gelen roman, Polonya'da geçmesine rağmen yönetmen Václav Marhoul, sadece bir ülkeye dayandırmamak ve ülkenin belirsiz kalmasını istediği için filmde bir tür Slav esperanto dili kullanmıştır.

Eleştirmenlerin dediği gibi, her sinemaseverin izlediğine şükredeceği, ancak insanoğlu olarak muhtemelen bir daha asla izlemek istemeyeceğimiz nadir filmlerden biridir.
9

Cevaplar (1)
avatar
(792) -
Çok güzel yorum. Filmi izlemiş, izleyecek, hatta izlemeyecek olanların bile okuması gerekir.
9


1
| Bildir


avatar
(161) -
Kitapta geçen bir söz ''Göğsümde neyin kırıldığını bilmiyordum. Elimle kalbimi yokladım. Atıyordu.''

Kitabını okuyalı çok oldu, okuduğum sıralarda içime demirden bir ağırlık düşmüştü, kalbimin acıdığını hissediyordum, ruhum cendereden geçiyordu sanki. Film, kitaba neredeyse tümden bağlı kalmış ve kitabı okurken hissettiklerimi bir kere daha bu filmde hissettim (Elbette kitap, filme göre duyguları daha yoğun yaşatıyor). Süresi ve ağır giden seyri aslında konuyu daha da pekiştirerek filmin ruhumuza daha derinden dokunmasını sağlıyor bence. Küçük bir çocuğun gözünden anlatılanlar; sessiz çığlıkları, kendine sığınacak biri, güvenecek bir kapı araması, umarsız insanlardan her seferinde beklenti içine girmesi ve her seferinde insanın vahşi bir canavardan farksız çıkması perdeye çok başarılı aktarılabilmiş. Sahne kapanışındaki İshtar'ın seslendirdiği parça ise ayrı güzeldi. Tavsiye ederim. İyi seyirler.
9


avatar
(806) -
Insan ruhunun karanlık manzaraları beyaz perdede. Beyne defalarca inen bir balyoz kadar sert. Karanlık ve dingin bir okyanus kadar da ürkütücü. Her sahnesi bir tablo güzelliğinde. Yönetmen, kamerasıyla "şiddetin o garip şiiri"ni yazmış... Bu destansı yolculuğu tüm film gurmelerine öneririm.
9


default avatar
(143) -
Öncelikle unutulmaz bir f,lmle karşı karşıyasınız. İzledikten birkaç gün sonra aklınızda kalacak bir yapım . Hakkını yememek lazım büyük emek vermişler, kaliteli oyuncular oynamış. Kİtabını bitirdikten hemen sonra izledim. Tabii ki sinema dili ve edebyat farklı şeyler... Sonu kitaptan farklı olmuş. güzel de olmuş. Yalnız çocuğu öldürmek için demir yoluna götüren Alman askerini bir İngilizin oynamasını yadırgadım ve bir asker için çok yaşlı. Başrıldeki çocuk çok sempatik film iyi ama bence önce kitabı okuyun çok akıcı filmden daha güzel.


avatar
(847) -
???? Boyalı Kuş (2019)
???? Yönetmen: Václav Marhoul
????IMDb Puanı:7.4

GÖZE GÖZ, DİŞE DİŞ.. "Bir kafes kuşunun kanatları boyanıp kendi türüne salıverildiğinde diğer kuşlar onu boyalı olduğu için dışlayıcı bir tutum sergilerler.."Çoğu seyircinin kaldıramayacağı bir film.. Sert, keskin, dokunaklı.. İnsanın sinir uçlarına ciddi anlamda dokunuyor.. Tam benlik bir film bittikten sonra uzun süre etkisinden kurtulamayacağım denemelerden bir tanesi.. İnsanlar filmde donuk, ruhsuz içlerinden sevgi kırıntısı kalmamış. Şiddet yanlısı, vahşi.. Tek başına bu insanların içinde hayatta kalmaya çalışan kaybolmuş, kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmış küçük bir çocuğun hikayesi.. "Pişmiş tavuğun başına ne geldiyse bu çocuğun başına daha fazlası hatta hadi canım bu kadar olmaz" eminim film bittikten sonra kendi kendinize diyeceksiniz.. Film siyah beyaz çekilmiştir.. Polonya asıllı Amerikalı yazar Jerzy Kosiński’nin aynı isimli romanından (1965) uyarlayarak yazarın kendi hayat hikayesinden kesitler bulunmaktadır.. Yazar Jerzy Kosiński 3 Mayıs 1991 günü intihar etti. İntihar öncesi yazdığı ayrılma notunda "Her zamankinden daha uzun bir süre uyuyacağım. Buna sonsuzluk deyin." Yaşadıkları yenilir yutulur cinsten değil.. Son zamanlarda izlediğim ikinci dünya savaşını küçük bir çocuğun gözünden etkileyici bir şekilde beyazperdeye aktaran başarılı sert bir dram filmi diyebilirim.. Süresi 3 saate yakın olmasına rağmen filmin içersine kısa kısa hikayeleri izleyerek ordan oraya savrulan ne aradığını hatta ismini bile sürekli yaşadıkları vahşet karşısında çocuk ile birlikte dönüşü olmayan zor acımasız önüne gelen engeller ne olursa olsun ah vah etmeden ilerlemeye devam ettik.. İştah kaçıran bir film olduğu için tavsiye edebileceğim ailede izlenilecek bir film olmamakla beraber merak edip izlemek isteyenlere iyi seyirler dilerim.. Puanım:9.0


avatar
(40) -
film sürekli kötü iğrenç vahşi şeylere odaklanmış o yüzden gerçeklikten uzaklaşmış
3


avatar
(1723) -
sağlam film, gerek siyah beyaz olması gerek yaşanılan dram, gerçeğe yakın anlatım, kamera açıları, yarattığı ambians ve gerçek bir hikayeden alıntı, zor film, izlenmeli...
8


avatar
(882) -
Filmi yazılanların tersine çok etkileyici ve sarsıcı bulmadım. Çok daha başarılı 2.dünya savaşı dramaları mevcut. Fazla uzatılmış boş boş geçen sahneler seyir keyfini kaçırıyor. Bence fazla abartılmış vakit kaybı bir film. Kitabi okumadım ama kesin daha etkileyicidir.


avatar
(79) -
Muhteşem bir uyarlama.
İnsanın aklına sahne sahne kazınıyor ve henüz 75-80 sene gibi kısacık bir süre önce, burnumuzun dibi sayılabilecek bir coğrafyada dönen barbarizmi, cahilliği, gaddarlığı, sevgisizliği ve medeniyet fakirliğini ustaca anlatıyor.
10


avatar
(262) -
filmin içindeki her küçük bölümde ayrı bir hayvan var. ve anlamları farklı. hadi şimdi bir daha izleyin Çok Mutlu
9


default avatar
(98) -
Bizde yeni doğan bebeğe "Allah analı babalı büyütsün" derler, bilirsiniz. Anne - babasından mahrum yavrucakların simalarındaki gülümsemeyle birlikte çocuklukları da kaybolup gidiyor. Filmde savaş zamanı başıboş kalan çocuklardan birinin yaşadığı "talihsiz serüvenler dizisi" anlatılıyor. Tercih imkanı varsa akşam veya gece seyredilmeli diye düşünüyorum. Film, sinema tarihinin en sert fiimi olmasa da bir daha unutamayacağınız "sarsıcı" filmler arasına girecek, çocuk sahibi seyircileri çok daha fazla etkileyecektir. Film siyah beyaz ama renkli ve çoğu zaman kirli "boyalı kuş"ları çarşıda pazarda bir şeyler satmaya, dilenmeye çalışırken her gün seyrediyoruz. "Kurgu"yu seyrederken gözyaşlarına hâkim olamayacak kadar hassas insanların "gerçek"e karşı gaddarlıkları, acımasızlıkları da ayrı film konusu.
8


avatar
(31) -
1000'i geçgin film ve dizi izledim, " Boyalı Kuş " bugüne kadar izlediğim en etkileyici film bu oldu, bu filmi en kısa şekilde şöyle tanımlarım. Sinema tarihinin en sert filmi, Sanat eseri, Müthiş bir roman, muazzam bir film. ( Romanın çok daha sert olduğu dile getiriliyor. Romanın yazarı Jerzy Kosinski 1991 yılında 57 yaşındayken intihar etmiş )

Muazzam bir yönetmenlik, Gerçek ve gerçekler. Çok acımasız ve sert ( İzlediğim en sert film ) Her bir karesi fotoğraf ( Fotoğrafçılar kaçırmasın ) Bir seferde oturup izyeceğiniz bir film değil ( en azından kendi adıma ) Mola vermek için filmi yarıda durduktan sonra ben kaç tane film izledim dedim kendime ve izlerken 169dk. olduğunu da bilmiyordum. Petr Kotlar 12 yaşında, o nasıl bir oyunculuk ve olgunluk.
Film aslında hayatın ta kendisini gayet net bir şekilde anlatıyor. Bazı insanların özgür olmamaları onlar ve insanlık adına iyidir. Hepimiz vahşetin çocuklarıyız.

2. Dünya savaşının getirdiği hatta savaşların getirdiği vahşeti hiç çekinmeden gözünüze gözünüze sokuyor. Bir çok başarılı oyuncu var küçük rollerde ama bir o kadar etkili rollerde karşımıza çıkıyor.
Gerçek bir drama ve savaş filmidir desem filmi kategorize etmiş olacağım. Sinemaya yakın bir insanın bu filme kayıtsız kalması söz konusu bile olamaz. Yine bence sinema tarihinin en iyi 10 filminden biri olmasını sonuna kadar hak ediyor.

Filmin yaş grubu 30 yaş üstü ve bir aile filmi değildir. Türkiye'de nasıl gösterilecek bu film bilmiyorum ama umarım sansüre uğramaz. Film maalesef yine Underrated olacak. Platform'un (2019) üzerine bu filmi izledikten sonra bir süre film veya dizi izleyemeyeceğim artık.
10

Cevaplar (2)
default avatar
(203) -
Yorumun dikkatimi çekti. Kitabı okuduğum zaman 25 yaşlarındaydım ve beni çok etkilemişti. şimdi tekrar okumak şart oldu. Konunun derinliğine girmen açısından sana da okumanı tavsiye ederim. Zira kitapdaki her cümleyi flime aktarsan flim en az 3. 5 saat olur. Kosinski
Sürprizbozan: Göster


1
| Bildir
avatar
(31) -
Oldies Goodies Tavsiyen için teşekkür ederim, aklımdan geçen de buydu...
10


0
| Bildir


default avatar
(78) -
Yönetmene hayran kaldım... Her karesi ayrı birer fotoğraf değerinde, seyri doyumsuz bir film olmuş. Sert, acımasız, etkileyici; aynı romanı gibi... Tanıdık yüzler de var. Başından sonuna aynı naif tempoyla, o tempoyu bozmadan ilerliyor, bu da uzun süresini katlanılabilir kılıyor... Ben kendi adıma çok beğendim ve yine izleyeceğim. Sinematik açıdan çok değerli bir film bence, izlemeyen arkadaşlara tavsiye ederim...
10


avatar
(1583) -
Çekmediğim dertler çile kalmadı
Feryatsız gündüzüm gecem olmadı
Ağlamadık sokak köşe kalmadı..... Ah be zavallı çocuk.. neler gördün neler geldi o küçücük yaşta başına..
Sürprizbozan: Göster

Cidden yok böyle sert bir dram, böyle sarsıcı bir film yaa.. Yüzlerce film izlemiş biri olarak bu kadar sarsıcı bir film izlememiştim!! Wow... Yorumlarda kitabını okuyan gri72 yazarın her şeyi aktarmadığını, kitabın çok daha sert olduğunu söylüyor. O göz sahnesi, şişe olayı, resimde görülen toprağa gömülme ve kuşlar, neler neler, bilemem artık daha ne kadar sert şeyler var kitapta.. 2. Dünya savaşında 50milyon insan ölmüş, kim bilir böyle başı boş kalan yerlerde ne zulümler katliamlar oldu. O sebeple bu filmde yaşananlar olmuştur diye düşünüyorum. Unutulması mümkün olmayan filmler kategorisine girdi benim için. Çekim stili, durgunluğu, müziksizliği ise oldukça özgün, sanatsal bence. Ah be çocuk,
Sürprizbozan: Göster
Herkes izle-me-sin bence, gerçeklere dayanan 3saatlik sert bir dram izlemek isteyenler, insanların 75 yıl gibi yakın bir geçmişte nasıl vahşilikler yaptığını, dinlerin insanları nasıl canavara dönüştürdüğünü görmek isteyenler izlesin. (Deist olmamı tetikleyen ve sonrasında bir sürü kitap okuyarak araştırarak dinlerin insan uydurması olduğunu anlamamı başlatan, sorgulatan şeydir 2. Dünya savaşı.)
10

Cevaplar (2)
avatar
(131) -
İnsanın beyin gözü açıldıkça dünya ne kadar küçülüyor, insanların din adına giriştikleri saçmalıklar ne kadar göze batıyor değil mi...
9


1
| Bildir
avatar
(1583) -
Eğitimsiz insan beyni manipüle edilmeye çok elverişli olduğu için, din adına katletmeyi vacip (yapılması gereken) gören bir anlayışa kendisini tamamen kanalize edebiliyor. Özellikle İslami din anlayışı bu beyinleri yıkamaya çok müsait. Öte yandan Hristiyan ve Yahudilik de ondan aşağı kalmamış tarih boyunca. Günümüzde hala cami felan tarayanlar oluyor. Birbirlerinden nefret eden 3 din ve aynı Tanrı tarafından gönderildiğine inanılıyor olması da ayrıca ironik.

Hayatımızı direkt olarak etkileyen bir olgu bu din meselesi. Özellikle ülkemizi; yani kendisi gibi inanmayanları tölere etmekte çok sıkıntı yaşayan ve yaşatan bir ülke burası. Bir Iran değiliz henüz şükür ama son 18 yılda o eşiğe getirildik. Ülke olarak eğitime, araştırmaya, okumaya kurak toprağın yağmura, şairlerin üretebilmesi için acıya, mevsimlerin değişime ihtiyacı olduğu gibi ihtiyacımız var... Artık deist de değilim tamamen Agnostiğim bu konuda.. Bilmiyorum Tanrı var mı yok mu, ama dinlerin bunlar olmayacağına o kadar eminim ki..
10


2
| Bildir


avatar
(392) -
Aklımda buğulu cama küçük parmaklarıyla adını yazan, küskün nasıl tepki vereceğini sorgulayacağını bilemeyen sessiz "O" çocuk.. İnsan bu dünyaya küsmek istiyor.. Bende O çocuk gibi sessizleşiyorum.. 
" Her zamankinden daha uzun bir süre uyuyacağım. Buna sonsuzluk deyin. " 
" Asıl adıJosef Lewinkopfolan ve korkunç günlerin geleceğini öngören babasının soyadlarını değiştirmesi sonucunda yeni bir kimliğe bürünen Kosinski, adı olmayan roman kahramanımız gibi, altı yaşındayken evinden ayrılır.Nazi işgalindeki köylerde ırgatlık, hayvan bakıcılığı ve çiftçilik yapar. Henüz küçük bir çocukken hayatın zorluklarıyla iç içe bir yaşam sürer. Dokuz yaşındayken sesini kaybeder ve beş yıl boyunca hiç konuşamaz.Kosinski’nin bu yaşanmışlıklarının hepsi Boyalı Kuş’da da mevcuttur. Bu nedenle de otobiyografi gözüyle bakılır romana.Kurguyla kendi çocukluğunda yaşadıklarını harmanlayıp, "şiddetin şiiri" olarak tanımlanan Boyalı Kuş yüzünden birçok sıkıntıya maruz kalır Kosinski. Kitap ülkesinde yasaklanır, Polonyalıları kötülediği söylenerek evi basılır, ailesine tehditler savrulur, vatan haini ilan edilir. "
9


avatar
(319) -
etkileyici bir film.. çocuğun oyunculuğu takdir edilesi türdendi.. atmosferini ve ilerleyişini çok beğendim.. süresi hakkındaki önyargımı silip attı..
9


avatar
(1162) -
“The Painted Bird / Nabarvené ptáče”, senaryosunu da, Polonya asıllı Amerikalı yazar Jerzy Kosiński’nin aynı isimli romanından (1965) uyarlayarak yazan Václav Marhoul’un yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…

Yoruma başlamadan bilmemiz gereken iki önemli husus olduğunu düşünüyoruz:

1. Romanda (ve dolayısıyla filmde) olayların yaşandığı bölgeye ilişkin nokta atışı bir ülke belirtmek yerine Doğu Avrupa vurgusu yapılmış olmamasına karşın, “Polonya karşıtı” olarak değerlendirildiği için ne yazık ki basımı, uzunca bir süre Polonya’da gerçekleşememiştir… Hâlbuki anlatılanlarda, anti – komünist bir öge de bulunmamaktadır…

2. Bir Yahudi ailenin çocuğu olarak 1933 yılında Łódź’da, “Józef Lewinkopf” olarak dünyaya gelen romanın yazarı, savaş sırasında Katolik Kilisesinin Jerzy Kosiński adına düzenlediği sahte bir kimlikle (vaftiz belgesi), Doğu Polonya’daki Katolik bir ailenin yanına sığınmış, savaş sonrasında da yeniden kendi ailesine kavuşmuştur… Amerika’ya göçü ise 1957 yılında gerçekleşmiştir…


Yani dememiz o ki, Kosiński’de aslında, romanın/filmin kahramanı küçük Joska’nın yaşadığı pek çok şeye bizzat tanıklık etmiş ve hatta bunun, (Kosiński tarafından da asla yalanlanmayan) bir otobiyografi olduğu da iddia edilmiştir…

Gelin isterseniz şimdi başlayalım filmi didiklemeye…

Evine doğru yola koyulan Joska, adı, doğum tarihi, doğduğu yer, dini ve etnik kimliği net olarak bilinmeyen bir çocuktur…

Birkaç yerde “Yahudi” olmakla itham edilerek tartaklanması da, tamamen “anti – semitik” bir dürtünün tezahürü halidir…

Zira bu kimsesiz ve masum çocuk, diğer kimlik bilgilerinde olduğu gibi bu konuda da ağzını hiç açmamaktadır…

Zaten kitap Amerika’da basıldığında Polonya’da kıyametler kopmasına neden olan hususların başında da bu gelmektedir…

Evet, küçük Joska, savaş bütün hızıyla devam ederken sürekli yol alıyor ve her kavşakta da, enva türde insanla karşılaşıyor…

Normalde böylesi bir ortamda insan ne tür görüntüler bekler?

Elbette ki, Nazilerin gerçekleştirdiği katliamlar…

Tamam, onlarda var hikâyede, fakat Kosiński, sadece bununla yetinmek yerine, bir anlamda “yalnızca Naziler kötü değildir” dercesine, Joska’nın geçtiği topraklardaki öfke ve nefretten beslenmiş olan insanların da ipliğini pazara çıkartmış…

Ki, bunların arasında, birbirlerinin gözünü oyanlardan, yaralı bir atı yerlerde sürükleyerek öldürmeye çalışanlara, Joska’yı Yahudi diye Nazilere memnun kalacakları bir “hediye” olarak teslim edenlerden, Nazilerin vurarak öldürdüğü Yahudileri, anadan üryan bırakacak bir biçimde soyanlara, İncil’i yere düşürdüğü için linç edilenden, taciz ve tecavüzün günlük rutin haline geldiği ne tür de bir kötülük ararsanız mevcut…

Tabii ki, bu kadar olumsuzluk karşısında, Joska’nın kişiliğinde de, filme damgasını vuran ciddi değişiklikler oluyor…

En azından, kendisine yapılanların karşısında, “dişe diş göze göz” bir orantılıkta karşılık vermesi gerektiğini öğreniyor…

Siyah – beyaz olarak çekilen bu “destansı” filmin, Stellan Skarsgård, Udo Kier, Harvey Keitel, Jitka Čvančarová, Julian Sands ve Barry Pepper’lı oyuncu kadrosu oldukça renkli…

Ancak bu kadroya, Aleksey Kravchenko’yu da dâhil eden Václav Marhoul, “savaş filmlerinin haslarından” olan “Idi i smotri / Come and See” (1985) ile Elem Klimov’a da saygı duruşunu ihmal etmemiş…

Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “İyi” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 7 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler,
7


default avatar
(166) -
Öyle hakkında uzun uzadıya bir şey yazılamayacak filmlerden. Bir dram. Hatta belki de insanlığın en büyük dramı.

Sürprizbozan: Göster


Aynı isimli romandan uyarlama olan ve Avrupa yapımı olan bu film siyah beyaz çekilmiş. Ve hep söylerim. 21. Yüzyılda, sanat kaygısı ile de çekilse siyah beyaz filmler ön yargıya neden oluyor biz seyircide. Sanatsal sinemayı renklere indirgemek çok klişe. Renkli çekilse daha lezzetli olurmuş bu film. Kim ne derse desin, lunapark çocuklarıyız biz. Siyah-beyaz itici geliyor bize.

Part part gitmesi dikkatini diri tutuyor seyircinin. Ama süresi fazla uzun. Yaklaşık 170 dk. Biraz kısa olabilirmiş. Kasvetli havayı verebilmek için yapılmış sanırım bu.

Savaşta sahipsiz kalan milyonlarca çocuğun yaşadığı dramı oldukça başarılı şekilde anlatmış senaryo ve çekim teknikleri. Zaten cücük kadar çocuk korkunç derecede iyi bir oyunculuk çıkarmış.

Sadece, insanlar çocuğun Yahudi olduğunu nereden anlıyorlar? Onu anlayamadım ben. Çünkü karşılaştığı herkes Yahudi çocuğu olduğunu şıp diye anlayıveriyor çocuğun.

İzlenebilir.

#iyiSeyirler.


avatar
(933) -
Kara bulutların hiç eksik olmadığı, sinirleri bir hayli zorlayan, atmosferiyle de fazlasıyla daraltan bir yapım. İşledikleri de çoğunlukla kötü; Şiddet, cehalet, kıskançlık, ırkçılık, pedofili... Tüm bunları da yalın bir şekilde anlatırken aynı zamanda vahşiliğiyle de şok ediyor.
8


avatar
(234) -
Kitabını okumadım, filmi ise tatsız bir hissiyatla izleyebildim. Sinemasal olarak güçlü bir yapım elbette, fakat bir kötülükler resmi geçidini izlemek hele böylesi buhranlı bir dönemde hiç anlamlı değildi benim için... Semboller, sosyolojik, duygusal mesajlar çiğ bir şekilde yansıtılmış. Oyunculuğa dair pek bir etki yok...Görsel yönetim iyi. Müzik kullanılmamış. Katıksız şiddet ve kötülük izlemekten keyif alanlara iyi seyirler dilerim.
5

Cevaplar (5)
avatar
(792) -
Filmi beğenirsiniz, beğenmezsiniz, onu bilemem de; son cümleniz hiç olmamış.
Biz manyak mıyız yani? O zaman bütün korku-gerilim meraklıları da psikoz sahibi herhalde?
Katıksız şiddet ve kötülük, her zaman, her yerde vardı zaten üstelik.
Siz göremiyorsanız...
9


5
| Bildir
avatar
(234) -
Filmin neredeyse tüm meselesi katıksız şiddet ve kötülük üzerine ve ben bunu izlemekten keyif almadım. Alana da iyi seyirler diledim. Evet şiddet, kötülük vs. her zaman var. Örneğin her gün tüm dünyada mezbahalarda yüz binlerce hayvan kesiliyor, ama bu anlara ait görüntüleri saatlerce izlemek başka bir durumu işaret ediyor olurdu. Siz görmek istiyorsanız...
5


1
| Bildir
avatar
(792) -
Evet, mesela "Food Inc." diye bir film var, görmek gerekir. Belgesel aslında...
Bir de "Super Size Me" var ama, o hayvancıklar köfte olduktan sonrasını anlatıyor, pek aynı şey değil...
9


0
| Bildir
default avatar
(208) -
filmi beğenen biri zan altında kalıyor son cümleden dolayı,gerçi şöyle bir açmaz var,filmi seyredip beğenmemek ile filmi seyredip beğenmek arasında hiç bir fark yok,sonuçta seyreden herkes kötülüğe tanıklık ediyor,filmi beğenmek kötülüğe taraf olmak mı?filmi seyredip beğenmemek iyilikten yana olmak mı?sanırım açmaz burada saklı


1
| Bildir
avatar
(792) -
Elbette ikisine de hayır. Benim pulpy ile pek de istemeden giriştiğim didişmenin büyük kısmı silinmiş, aslında iyi de olmuş, çünkü kimseye yararı olacak bir tartışma değildi. Siz ise oldukça ilginç bir yaklaşımda bulunmuşsunuz.
9


0
| Bildir


‹ Önceki 1 2 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film