Giriş Kayıt
Yorumlar (29)
avatar
(209) -
Gerçekten büyük çok büyük umutlarla gittiğim, ancak umduğumu bulamadığım bir film oldu Kuru Otlar Üstüne Ancaaak Merve Dizdar'a sen de bir altın palmiye verir miydin? Bak o net... Lamı cimi yok verdim gitti.

Ha film izlenmeli mi kesinlikle! Ama yeni bir numara var mı? Yok valla da billa da yok.
Bir tek bana mı öyle geldi bilmiyorum ama Ahlat Ağacındaki Sinan Karasu karakteri gibi konuşmaya başlayınca Samet çok gerildim. Bir an hiç geçmeyecek sandım ama neyse ki yalnızca açılışta kaldı o benzerlik. Rahatsız etti geçti gitti. Bilemiyorum belki de bilinçliydi. Doğu Demirkol gibi antipatik bir tipe yeterince maruz kalıp katlanıyorken o uzun çenesine ve tüm antipatisine bir de burada bir taklidini görmeyi hiç kaldıramadım.

Dekordan, daha doğrusu dekorsuzluktan da çok sıkıldığım bir film oldu. Sen ki NBC'sin arkanda kimler kimler var artık. Tamam özensizlik demeyeceğim, dönemi, durumu, şartları yansıtması bakımından elbette olması gereken buydu ama ne bileyim...
Yeni bir şeyler bekliyor insan.

Samet karakteri başından beri sıkıntılı bir tip o belli ama beni daha çok geren Sevim karakteri oldu. Erzurum’un bir köyünde var mı cidden böyle bir kız? Onca öğretmen, okul dinamikleri gözlemleri yapılmış, buna zaman mı kalmamış nolmuş? Feyyaz karakterini de bir türlü çözemedim. Kurgudaki dengesini bir türlü oturtamadım. Zaten kendisi de oturtamamış olacak kafasında savruldu durdu bir o yöne bir diğer yöne. Vahit’inse “veteriner” olduğunu sonra çok sonra fark ettim. Ne ki bu adam dedim durdum.

Anlamadığım iki şey oldu;
Demek deli gibi mesajlaşan Merve ve Kenan, Samet'le Merve'nin karşılaşmasından sonra 2 3 gün boyunca hiç mesajlaşmamışlar... ve Kenan'cım bir haber kalmış bu yemek davetinden ha!? NBC sinemasında ince görmelere alışkınız. Bu neydi?

Samet'in evin içindeki dolaşması esnasında kendini bir anda film setinde bulduğu sahneler de bir hayli garip ve absürt geldi açıkçası. Daha çok filmden koparıldım gibi geldi. Pop-corn yeme seslerinden bile daha dikkat dağıtıcıydı. NBC filme dahil mi olmuş nolmuş öyle bir şeyler… Bence daha zaman var bu dansa kaldırılmasına seyircinin.

Nuray'ın yeni aldığı, engelli modifikasyonlu ve acemi arabasıyla zorlu bir yoldan köye gelmesi de zorlama geldi, tutup Kenan'ı! hesaba çekmesi de ancak en çok rahatsız olduklarım; bu üçlüyü yıllar sonra yeniden bir arada görmek, Nuray'la Kenan'ın yine cıvıldaşması ve Samet'in finalde ettiği sözde beylik laflardı. Bilginer söyleyince evet ayrı bir güzel oluyor da tırt Samet o ağırlığı verememiş verse de bana ne? ulaşmadı bana.

Her ne kadar 3 saat 17 dakika oldukça uzun bir süre olsa da yine de sıkılmadan izlediğim ortalama altı bir NBC filmi, ortalama üstü bir Türk filmi ve Oscar'da en küçük bir şansı olmayan bir film olduğunu ben de söyleyebilirim sanırım.
7

Cevaplar (1)
avatar
(792) -
Yorumlarınızı "gıpta" ile okuyorum, şu "dansa kaldırma" benzetmenize de bayıldım.
7


1
| Bildir


default avatar
(159) -
Birkaç yeni şey denese de kendi klişelerini tekrar eden tipik bir Nuri Bilge Ceylan filmi Kuru Otlar Üstüne. Erzurum’un ücra bir köyünde bir köy okulu etrafında gelişen olayları bu okulun görsel sanatlar öğretmeni Samet bağlamında ele alan, tabir yerindeyse birbirine neden sonuç ilişkisiyle bağlı iki senaryolu film; ilk yarıda NBC sinemasında alışık olmadığımız derecede gerilimli bir “iftira” hikâyesi -eğitimci olduğum ve öğretmenliğimin ilk altı yılını benzer bir köyde tamamladığım için ben fazladan gerilmiş olabilirim- anlatırken ikinci yarıda kendi sularına dönüyor ve üç kişi arasında gelişen ilişkiler üzerinden alışık olduğumuz bol diyaloglu ve psikolojik alt yapısı güçlü bir hikâyeye evriliyor. Elbette ki her Nuri Bilge Ceylan filmi gibi Kuru Otlar Üstüne de salt hikâyeden ibaret değil. Her şeyden önce Ceylan; eğitim dünyasını, özellikle taşra okullarındaki öğretmen tiplerini o kadar iyi gözlemlemiş ve o kadar iyi aktarmış ki filmine, taşrada öğretmenlik yapmış biri olarak kendimi öğretmenliğimin ilk yıllarını yaşarmış gibi hissettim ve müthiş bir iç sıkıntısı çöktü üstüme ilk yarıda. Taşrada öğretmenlik yapmayan öğretmenlerin bile bilemeyeceği detayları yakalayabilecek nasıl bir gözlem süreci yaşadığını bilmiyorum ama öğretmen tiplemeleri ve öğretmen dünyasına dair detayları yakalamadaki başarısı filmin belki de en dikkat çekici yönü. Öte yandan hiçbiri tesadüfen seçilmemiş olduğu her halinden belli olan son derece iyi kurgulanmış karakterler aracılığı ile yine bir “yurdum insanı” panaroması çizmeye çalışmış Ceylan ama belki de ilk kez sırf bunu yapacağım diye anlatısının bütünselliğinden feragat etmiş, olaylar ağındaki kopukluklar çok net hissedilir olmuş. Karakol sahnesi ile veteriner hekimle ilgili sekanslar her ne kadar bir taşra öğretmeninin profilini gerçekçi bir şekilde yansıtmak adına anlatıyı desteklese de anlatının bütünlüğüne zarar vermiş kanımca. Ancak elbette çok profesyonelce ve olgun bir sinema diline yakışır o kadar ince detaylar var ki filmde, eksikliklerine kolaylıkla göz yumulabilir. Soba alevi ile ısınan ve abajurlarla ışıklandırılmış sıcak ortamlar baştan sona karlı bir iklimde geçen filme inanılmaz bir sıcaklık katmış mesela. Ya da benim hatırladığım kadarıyla ilk kez politik bir tavır almış karakterleri aracılığı ile. Aynı fikirde olmayan kahramanlarını bir şekilde takip etmesi güç bir hızda tartıştırarak seyirci zihnini gıdıklayan, kendi içindeki çelişkilerle mücadele halindeki aydın ile hem avamı hem -bu kez- bir dava insanını karşı karşıya getiren klişeler, görsel zenginlik ve fotografik sinematografi artık bir NBC filminde bizi şaşırtmıyor zaten, değinmeye bile gerek yok. Ancak NBC her ne kadar yönetmenin adını bilmeden izleyenlere bile “Bu bir NBC filmidir.” dedirtecek kadar kendine has bir tarz oluşturmuş olsa da Kuru Otlar Üstüne bu kez diğer filmleri bağlamında düşünüldüğünde filmografisinin iyileri arasına giremeyecek, finalde cevaplanmamış sorular bırakan NBC kalitesinin altında bir film olmuş.


avatar
(806) -
"Ama bana öyle geliyor ki dünyada güzel olan her şey daha insana ulaşamadan insanın kendi ördüğü ağlara takılıp kalıyor."

Köy öğretmenliği yapmış biri olarak film beni kıskıvrak yakaladı. Geçmişimin karlı günlerine götürdü beni. Filmi izledikten sonra bazı arkadaşlarım filmin konusunu sordular bana. Onlara net bir cevap vermekte zorlandım ilk başta, sonra biraz düşününce konu "insan" dedim. Acısıyla, yalnızlığıyla, hainliğiyle, iyi niyetiyle, bencilliğiyle, karmaşıklığıyla, kurnazlığıyla, kuru otlar misali değersizliğiyle; insan... Aynen Kış Uykusu'nun tiyatrocu Aydın'ı gibi veya Ahlat Ağacı'nın yeni mezun olmuş Sinan'ı gibi insan ruhunu masaya yatırmış Bilge yönetmen. Burada da Öğretmen Samet var. Bu arada Nuri Bilge çok ilginç ve güzel şeyler de denemiş bu filminde.
Sürprizbozan: Göster
8


default avatar
(61) -
güzel bir rüya gibi tek sorunu bitmesiydi. az önce çıktım sinemadan müthiş bir film. yıllar sonra bir klasik olarak anılacaktır şüphesiz.
10


avatar
(48) -
Filmi oyuncularıyla beraber Altın Koza Türkiye Prömiyerinde izleme şansına sahip oldum. Kış Uykusu ve Bir Zamanlar Anadolu'dan sonra büyük usta Nuri Bilge Ceylan'ın en iyi filmi olduğu kanaatindeyim. Her bir sahnesi titizlikle hazırlanmış, sıkmayan ve yormayan; yine uzun uzun düşündüren tertemiz; muhteşem bir eser, NBC Sineması için daha fazla ne söylenir bilmem... Unutmadan; Merve Dizdar'ı Cannes'da aldığı ödül sebebiyle tekrardan yürekten kutlarken Deniz Celiloğlu için de ayrıca şapka çıkarıyorum. Bu vesileyle sinemamızın altın isimlerinden olan Sayın Ceylan'a bir kez daha saygılarımı sunuyorum.
8


‹ Önceki 1 2 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film