Giriş Kayıt
Yorumlar (16)
default avatar
(11) -
Belgeselden önceki düşüncelerim,daha tam anlamıyla olamasamda,bu sektörün içinde bulunduğumdan belgeselde anlatılmak istenen ana fikir ile büyük bir benzerliğe sahipti . Hatta çevremde ki insanlar benim bu konuda fazla kaygılandığımdan sıklıkla bahsedip durduğunu da belirtmem gerekir. Sadece tek bir şey söylemek istiyorum. O da bu belgeseli izlemeye karar verdiğiniz de değişime açık bir hale gelmeniz. Çünkü,belgesel gerçekten büyük bir problemi ele alıyor ve insanı bir anlamda bu problemin çözüme kavuşması için büyükçe bir çaba sarf ediyor.


avatar
(192) -
Belgesel her ne kadar doğru bilgilendirmelerde bulunsa da ( kısmi olarak) sorunu sadece tek taraflı ele alması ve sosyal medya platformlarına indirgemesi ve de bu sorundan sorumlu olanların "iyi amaçlar", "iyi fikirler" den yola çıkarak aslında böylesi girişimlerde bulunup sistemin kimsenin tahmin edemeyeceği yollara saptığını belirtmeleri biraz gerçek dışı durmakta, sanki bir günah çıkarma belgeseli gibi ama çıkaralım da nasıl çıkarsa çıksın modunda. Komplo teorilerini tiye alan komplo teorisi gibi geldi, galiba her zaman olduğu gibi yine bakış açımız manipüle edilsin diye...

Önce teknolojinin ne olduğundan bahsetmekte fayda var neden belgeseli bu şekilde değerlendirdiğimi anlatabilmek adına. Her ne kadar nesnelere indirgenmiş, araç-gereç olarak beynimizde kodlanmış olsa da sonundaki "-loji" ekinden de anlaşılacağı gibi bilim, bilgi, tasavvur, değer bağlamlarının tamamı. Yani teknik bilgi, pratiğe dökülmüş tasavvur... Ve de en önemlisi kültürün bileşenlerinden bir tanesini oluşturması; tıpkı tarih, değerler, inançlar, normlar gibi . Burdan da çıkarılacağı üzere teknolojinin hangi ihtiyaç ve hangi amaç için kullanıldığı, bulunduğu kültüre, topluma, inanca göre şekillenmekte, tam tersi de geçerli. Yani alt yapıyı ayakta tutmaya yarayan bir üst yapı birimi olarak da veya statükoyu sürdürmeyi amaçlayan bir yönetimin,iktidarın silahı olarak da veyahut gerçek manada dünyanın iyiliği için de kullanılabilecek bir bilgi. Bence asıl mesele, espri Platon'un ahlak anlayışında belirttiği gibi erdemin, eylemin kendisine içkin olmadığını kavramakta. Kimin neyi ne için kullandığının ayrımına varılabilmesinde. Bizdeki amel-niyet ilişkisi gibi de bakılabilir. Başka bir açıdan da bakılacak olursa bu bilimi, teknolojiyi, matematiği Romalılar gibi su kanalları açmak için veya Mısırlılar gibi devasa mezarlar için kullanmak, medyayı kamuoyunu bilgilendirmek veya manipüle etmek için kullanmak, biyolojiyi sağlıklı bir yaşam veya biyolojik silah için kullanmak, kimyayı dezenfektan yapımı için değil elma kokulu, çocuk aldatan kitle imhalarının yapımı için kullanmak vs. de insanın iradesi dahilinde. Belgesel tam da bu noktalarda çıkmaza girmekte. Psikoloji, öğrenme, koşullanma, insan davranışlarının altında yatan nedenlerin keşfi gibi insanlığın ulaştığı bu birikimlerin algoritmalar sayesinde sosyal medya platformları sahiplerinin insanların davranışlarını kaydedip onları istedikleri gibi yönlendirdiğinden, her insan için ayrı gerçeklik tanımları oluşturarak iletişimi, uzlaşı ihtimallerini ortadan kaldırdığından, mekanik ve yabancılaşmış, kalabalıklaştıkça yalnızlaşmış yeni bir nesilden bahsetmekte. Bir diğer nokta ki bence en önemli nokta( hiç bahsedilmeyen konu) sanki masum insanlığı bilinmezliğe, karanlığa sürükleyen görünmez güçler gibi bahsedilmekte bu durumdan (ki ilk başta bu belgeseli de komplo gibi algıladığımı söylememdeki sebep tam da bu.) fakat insanın açgözlülüğünü, hırsını, korkunç yıkıcı doğasını kendi çıkarı için kullanan sistemler kadar bu sistemleri de fırsat olarak gören birçok insan olduğunu, arz-talebin başka bir boyutu olduğunu, iyi satanın doğru olduğuna inanmaya dünden razı olacak menfaat hamurlu kişiliklerin varlığını, gerçek doğamızı denkleme katmamakta. Şahit tarihken, tanık kürsüsüne feysbuku oturtup aklanmaya çalışmak gibi aslında bu durum. Şenliklerde kullanılan barutu silaha çeviren insan için bence herhangi bir şeyi amacı veya nedeni dışında farklı amaçlar için kullanabilmek şaşılası bir durum olmamalı. İnterneti bir kütüphane veya kahvehane gibi görmek de, sosyal ortamları yeni dostluk ortamları olarak veya taverna olarak görmek de kişinin tercihi. Yani provoke eden kadar olan da suçludur, kabahat hiçbir zaman tek taraflı olmadı insanoğlunun tarihinde.

Fazla uzatmadan söylemek gerek ki toplumun ağ toplumuna, kültürün kültür endüstrisine evrildiği bir çağda teknolojinin de diğer üst yapı kurumlarının da görüntüsü değişti sadece, işlevselliği hala aynı. Değişen tek şey bizim günah keçimiz oldu, GDO lu gıdalar tükete tükete sanal keçi oldu pardon sosyal medya platformları. İnsanoğlunun ahlaksızlığının, erdem yoksunluğunun, mizaçsızlığının, kibrinin, hoşgörüsüzlüğünün, bencilliğinin, yeryüzüne saygısızlığının, vicdansızlığının, menfaatı için letheye tapmasının, sosyal ortamları tavernaya çevirmesinin, amacı dışında kullanmaya zaten hazır oluşunun, bu platformları bilinçlice linç, iftira, provoke amaçlı kullanışının, değeri tıklanma sayısına indirgeyen o minik beyninin, var oluşunu sadece dış görünüşüyle değerlendirişinin, beğeniyi takip olarak görmesinin, üstünlüğü cinsel gücü, ekranda benliğini, fikrini değil cinsel organlarını ön plana çıkarmasının tek suçlusu sosyal medyanın bizim davranışlarımızı,zihnimizi çözüp bizi o şekilde yönlendirmesinden dolayı. Kötü sanal keçi seni...Kahrolsun DNA mızdaki tiktokozin feysofosfat nükleotitini keşfedip bizi bu mecralara bağımlı kılan genetik mühendisleri ve onların maşası mikroskop camları !!


avatar
(159) -
Belgesel, çözümün yine sosyal medyadan olacağını açıkça işliyor. Ancak son kısımlarda şiddet ve terör olayını salt amerikan olayları üzerinden örneklendirmek yerine şiddetin küresel çapta etkilerini işleyebilirlerdi ve arap baharından bahsedilebilirdi. Sosyal medyada herşeye çok kolay erişilebildiğini ve cinsel içeriklerin bağımlılığına yönelik durum tespitleri beklerdim. Bunların dışında perdenin arkasından görmenizi sağlayan ve sosyal medyanın sizi daha çok tutmak için neleri yaptığını anlatan güzel bir çalışma olmuş özellikle sosyal medyanın gücünün devlet yıkıp devlet oluşturacak toplumları kolaylıkla ilgi yönlerini değiştirecek bir silah olduğuna değiniliyor. Bu durumda sosyal medya sahipleri bu gücü neden satmayı veya değiştirmeyi düşünsünler ki? Bugün küresel sosyal medyaları ne satacak kimse ne de alacak bir para bulunmaktadır. Bugün twitterda mahkemeler kuruyor instagramdan muhabirlik yapıyor ve facebookdan kitleleri harekete geçiriyoruz. Bu gücün şiddetinden sosyal medyayı yaratanlar farkında ancak bizler değiliz...

Dikkat!! Yazılar geçmeye başlarken belgesel devam ediyor. özellikle o kısımdaki önerilerden ders almalıyız.
8


avatar
(165) -
Insanlari dusunmeye sevk etmede basarili. Sosyal medyanin bizi icerisine dusurebilecegi durumlari anlamak acisindan faydali. Sektorden insanlarin icerisinde yer aldigi bu belgeseli ben basarili buldum.
8


avatar
(385) -
Belgesel iyi başladı ama sonradan durumu fazla egzajere etti. Süresinin gereksiz uzun olduğunu düşünüyorum. Ama anlattığı şeyler, özellikle de çocukların sosyal medya kullanması hakkında olanlar, kesinlikle kulak kabartılması gereken şeyler. Twitter veya Instagram'da takıldıktan sonra kendinizi mutsuz hissedip hissetmediğinize bakarak durumu anlayabilirsiniz.
6


avatar
(1040) -
İzlerken keyif alıp ayrıca bir çok bilgi edindiğim bir yapım oldu ve sanırım bende bir internet bağımlısıyım onu öğrenmiş oldum


default avatar
(94) -
Özellikle 1996'dan sonra doğanları hedef alan (film öyle diyor) facebook-instangram-twitter
gibi platformların data avcılığı dışında, asıl amacının insanları manupüle etme olduğunu,
son 15-20 yılda dünyada ne kadar ayaklanma-eylem-saldırı varsa bu platformların
yönlendirme yaptığını (bence de öyleydi), oldukça sıkıcı bir şekilde anlatan belgeselimsi.
Bizden biri bunları söylediğinde komplocu-bağnaz-özgürlük kısıtlayıcı oluyor, ama netflix söyleyince "aaaaaaa,, vayyyy beee" oluyor.

1996 sonrası doğumlular için oldukça uzun cümleler,sıkıcı anlatımlar var.Verdikleri öneriler
mantıksız gelebilir (spoiler olur -önerileri vermiyorum), çünkü gençler anı yaşıyorlar.
"İnsanlar kullanıldıklarının farkında değil " cümlesinin dünya gençliğindeki karşılığı
"ben istediğimi alırım, beni kimse kullanamaz bro" dur. Çünkü acayip zirve yapmış bir
özgüvenleri var, bu nedenle, filmin anlatım dili hedef kitle olan gençlere çok uzak.
Daha canlı -daha çarpıcı olabilirdi.

Bu platformların bence en kötü yönünü ise es geçmişler: bu platformlar aracılığıyla
dünyadaki milyonlarca yaşamı-insanı-alışkanlığı-sapkınlığı görebiliyoruz (bize göre yanlış
olanı istemesek de görüyoruz- çünkü gözümüze sokuyorlar).Hele o Amerikan teenagelerin bize
göre ultra özgür-zengin-çılgın yaşam biçimi. Ve bir süre sonra "ben niye yapamıyorum /yapmıyorum - benim niye yok- ben niye öyle yaşayamıyorum " bunalımları.Eksiklik hissi ve sonucu mutsuzluk,bazen intihar.

Bu platformlar internetle karşılaştırılmamalı bence.İnternet çoğu zaman hayat kurtaran
günümüzün en önemli iletişim aracıdır.Platformlar ise yönlendirme merkezleridir.Yani platformlar
olmadan interneti daha faydalı kullanırsınız.

Biraz komplocu bir yorum olacak ama, bir yandan da sanki bu platformları özendirmek
için, özellikle de çok kötü bir anlatım dili kullanılmış gibi.Aynı Snowden filmi gibi.Orada da olayı
anlatayım derken adamın kişiliğini çok fazla ezmişler, rezil etmişlerdi.

Gerçekleri anlatma konusunda, Mortgage rezaletini anlatan The Big Short (2015) filmini tek geçerim.
Umarım bu platformlar için de böyle çarpıcı bir film yapılır.
5

Cevaplar (2)
default avatar
(227) -
"Dünyada ne kadar ayaklanma,eylem,saldırı varsa bu platformların yönlendirme yaptığının" da biraz fazla abartmak olduğu kanaatindeyim. Belgeselin sadece 96'dan sonra doğan gençleri hedef aldığını ve yererken, övdüğünü de düşünmüyorum. Gençleri daha çok etkilediğinden de bahsedilmiş, intihar istatistikleri bile var. Amerikan teenager'larının dünyanın geri kalanını özendirmesine de gitmeye gerek yok, filmleriyle bunu zaten yıllardır yapıyorlar.
Sen bu belgesele taktın mı diyeceksiniz ama Serkan bey'e cevap yazarken üzerinde bir kez daha düşündüm, hakikaten yararı, zararıyla karşılaştırılınca çok küçük kalıyor.Özellikle bu Zuckerberg'in platformları. Zaten daha kurulurken herifin nasıl çirkefler yaptığının filmi bile yapıldı.Tam olarak ölçülemeyen gençlere olan etkisi üzerine basit bir örnekleme yapalım.
Ergenlik dönemini yaşayan veya ilk gençlik çağları diyelim; Sıralarında önlü arkalı oturan,iki liseli kız olsun veya erkek, farketmez. Kızların biri çok güzel, diğerinin fiziği çok daha mütevazi; veya onun kadar sosyal değil, kendini ifade etmekte sıkıntılı...birinin bu platformlarda yüzlerce arkadaşı, binlerce takipçisi, tanıdığı tanımadığı bir sürü arkadaşlık isteği var. Her fotosu binlerce "like" alıyor, diğerininki sadece onlarca, arkadaş sayısı sadece yakın çevresi...Noolacak demeyin, ilk gençlikte psikolojinin çok kırılgan olduğu, belki karakterinizin oluştuğu çağda; bunun etkisini tahmin edebilmek bile çok zor. Diğerinin bir de maddi durumunun kötü olduğunu düşünün; öbürleri gibi trendi mekanlarda, fancy restoranlarda foto çektiremediğini, pahalı tatiller yapamadığını düşünün...Ortaöğretimde tek tip elbise zorunluluğunun en büyük sebebi, çocuklara aralarındaki farkı hissettirmemekti, bir de şimdiki duruma bakın.
Zaten varolan, insanın doğumuyla gelen bu eşitsizliklerin kötü etkilerini bu platformlar 5 ile mi, 50 ile mi, yoksa 500 ile mi çarpıyor, bilemiyorum. Ama gençler için birey olarak toplumda yer bulmanın, insanlar tarafından sevilmenin, kabul görmenin ölçüsü artık rakam olarak belirleniyor, "like" sayısı...Amerikan Liselerindeki Popüler'lerin ve loser'ların arasındaki makas ne kadar artmıştır acaba?
Loser hisseden, hissettirilen suça mı meyleder? okulu basıp tarar mı? uyuşturucu, alkol mü kullanır? Önüne gelenle yatarak, kabul görmeye, kendini sevdirmeye mi çalışır? intihara mı sürüklenir? Ya Popüler görünen,kendini popüler hisseden; o sahte ilgi, alaka ; o "like" sayısı düşünce, nasıl bir boşluğa, nasıl bir bunalıma düşer? Şımartılmış gençliğinden sonra nasıl bir evlilik hayatı, nasıl ilişkileri olur?

İşin kötüsü, dünyadaki neredeyse bütün gençler bunu yaşıyor. Alaska'daki de, Güney Kore'deki de, Hindistan'daki de ...
10


0
| Bildir
default avatar
(94) -
Sayın rasko; uzun yorumunuz için teşekkür ederim.Bu platformların sakıncaları konusunda sizinle aynı fikirdeyiz.Ancak;

-Myammar-Gezi-Arap Baharı-ABD seçim vb rezaletler konusunda platformların çok fazla yönlendirme yaptığını,bugün "yalanlar" ve sonuçları ortaya çıkınca anlıyoruz.

-"Belgeselin sadece 96'dan sonra doğan gençleri hedef aldığını" yazmadım.Bu platformların özellikle 96 sonrası doğanları hedef aldığını filmden alıntıladım.Filmin ise gençlere hitap etmediğini, gençler için ilgi çekici olmadığını yazdım.

- Amerikan filmlerindeki rol gereği özendirme ile platformlarda insanların en masum/ dikkatsiz /mahrem / habersiz/gizli/ hallerini en doğal halleriyle sergilemeleri arasında çok fark var diye düşünüyorum.

-Zuckerberg filminin "insanlara facebook u arkadaşça bir paylaşım sitesi olarak göstermek için" ABD devleti tarafından finansa edildiğini, facebookun asıl sahibinin NSA olduğu 2010 lu yıllarda çok tartışılmıştı.
-Saygılar.
5


0
| Bildir


default avatar
(3) -
Sosyal medyayı, Facebook, Instagram, Twitter ve diğerlerini yaratan, kurucusu olan, müdürlük ya da uzman yazılımcılık yapmış, önemli üniversitelerde bu konularda çalışan, genç ve deneyimli birçok değerli insanın itirafları, saptamaları, önerileri... Mutlaka izlenmesi gereken, konunun derli toplu ele alındığı önemli bir belgesel. Ben artık sosyal medyayı çok nadir kullanıyorum ama bu belgeseli esas izlemesi gerekenler, arkadaşlarımız çocuklarımız izlemeyecek çoğunlukla. Siz yine de önerin...
9 ya da 10 uygundur.
10


avatar
(1818) -
Yanlış yerden bakılıyor.

Sosyal medyanın kötü olduğunu falan düşünmüyorum. Birçok açıdan da harika bir teknoloji hatta. Asıl sorun insandır. Sosyal medyanın yanlış algı oluşturması falan boş laflar. Zaten insan inanmak istediğine inanır. Bu ülkede olsun dünyada olsun binlerce yıl hep bir taraf diğer tarafa katliam yaşattı. Şimdi de bile buna devam ediyor insanevladı. Eskiden bunu yapanlar bilinmiyordu şimdi ise her şey ortada. Bu açıdan aslında her şey tarihe kanıt bırakıyor.Eskiden de sağ sol ya da ayrı görüşte tarafların kavgası vardı şimdi de var. Sahte hayatı olan bir birey sosyal medyada zaten sahte bir hayat oluşturacaktır. Bu nedenle insanın olduğu her yer de kötülük beliren ilk şeydir. Film olayı biraz abartıyor. Belgesel olduğu için fikirler üzerinden gidiyorum. Yapımımız bunlar üzerinden biraz kaos havası yaratma peşinde. Telefon bağımlılığı diye bir şey var evet ama eskiden de başka bağımlılıklarımız vardı. Bugün evinde oturduğun yerden elektrik, su, İnternet hatta banka işlerini çözüyorsun. Eskiden dışarıya bağımlıydık. Sosyal medya sayesinde haksızlığa sesini duyuran kesimden neden bahsedilmemiş merak ediyorum. Bir nevi bu belgesel de bir taraf için var ediliyor. Hakimin sokağa saldığı şerefsiz sosyal medyada patladığında yeniden tutuklanıp yargılanabiliyor. Örgütlenmenin en hızlı hali de diyebiliriz. Tersi durumu olsa da sosyal medya kötü falan değil, insan kötü. Bilinçli her birey sosyal medyayı en avantajlı şekilde kullanmayı da başaran bireydir. Bilinçsiz birey de sosyal medyayı kullanmasa da sokakta bilinçsiz olmaya devam edecek bireydir.

Bilinçli izleyin derim.
Saygılar
7

Cevaplar (2)
default avatar
(227) -
Katılıyorum, bilinçli izlemek lazım, bilinçli izleyip, anlamaya çalışmak lazım. Ama kimin bilinçli kimin bilinçsiz olduğuna kim,nasıl karar verecek? Herkes kendine göre bilinçli, herkes kendine göre akıllı...Sizin verdiğiniz örnekten yola çıkarak, varsayımlarda bulunalım. "Hakimin sokağa saldığı şerefsiz" yazmışsınız, neye göre, kime göre şerefsiz, hangi kanuna göre suçlu? hakim gibi dava dosyasından mı elde edicez bu kanıyı, saptamayı? Yoksa sosyal medyada kaynağı, gerçekliği belirsiz bir haberden mi? Yoksa bir video dosyasındaki, tanımadığımız bir komplo teorisyeninin anlatımından mı?

Sosyal medyadan edindiği bilgi ve etki ile, toplum bu "şerefsiz"i sosyal olarak linç ederse, sorumlu kim olacak? Veya abartırsak, heyecanlı bir genç "şerefsiz" hakkında ardarda 75 video izleyip , gitse bizimkini öldürse, "şerefsiz" sonra "şerefli" çıksa...? Napalım abi insan kötü, vahşi mi diyicez sadece...O zaman bırakalım "şerefsiz" cezasız kalsın...insanoğlu kötü zaten, boşverelim gitsin...O heyecanlı gence, o yöndeki haberlere ilgisi var, "verelim çoşkuyu, para kazanalım" diyen algoritma...yeterince denetlenemeyen, onaylanmamış çakma haberler? Sosyal medyada kaç tane okuduğunuz hatta belki paylaştığınız haberin, yalan haber olduğu meydana çıktı, hiç saydınız mı? Sizce bu salgın olayı gerçek mi? Yoksa herşey 5g yüzünden mi? Anten direklerini mi kırsak? Tube'de "yerçekimi kanunu yalandır" başlıklı video yapıp, yüz bin izlenmeyle, para mı kazansak? Sosyal medyaya karşı kaos yaratmaya çalışan adamlar, belgeselde "title" ları yanlarında yazan adamlar mı?

Basın ve güvenilir haber ajansları tarafından teyid edilmeyen hiç bir habere inanmamalı. Hatta sosyal medyada "falanca gazetede (Le Figaro, Washington Post,...) yayınlanan şu makaleye, şu habere göre..." diye başlayan haberlerin bile tarih, sayı gibi ayrıntıları yoksa, çoğu palavra çıkıyor. Arıyorum yok öyle bir yazı...

Ha amerikada (veya başka bir ülkede) o ajansların, o basının ipi, şunların bunların elinde. Peki sosyal medyanın kontrolü, algoritmanın seçiciliği, ipleri kimin elinde? Diğerlerinin en azından yalan, yanlış haberde karşılarında hukuki yaptırım var, o da yoksa en azından itibarlarını, inandırıcılıklarını kaybetme riskleri var. Sosyal medyada atış serbest; ha başın derde mi girdi? Yanlış anlaşıldım de, pardon de, sarhoştum de... Öbür tarafta editörü var, kontrolü var, şirketin bir adı, senin bir işin var.

Birleştirilicilikten çok ayırımcılığa yol açtığının istatistikleri var. Myanmar'daki katliama yaptıkları etkiyi anlatmışlar.Amerikadaki seçimlere yaptıkları etki yüzünden soruşturma yapılmış.Milyonları değil artık milyarları etkiliyorlar. Su faturası gibi pek çok avantajları belgeselde de anlatılıyor zaten.
10


1
| Bildir
avatar
(1818) -
Yazdıklarına katılıyorum tabii. Haklısın. Bu dediklerin yine insan temelli durumlar. Sosyal medya üzerinden de çok fazla olumlu durumlar gerçekleşiyor. Hani sosyal medya yasaklanırsa onca olumlu durum yok edilecek. Bak mesela, yıl 1980 ülkede darbe oluyor ve gazeteler birden birçok kişiyi terörist ilan edip idamını ılımlaştıran yazılar yazmaya başlıyor. Şimdi, o haberler doğru mu ki diye soruyorsun aslında sen. A kanal ile B kanal aynı haberi zıt şekilde anlatıyor yıl 2020'de. Bu durumda gazetelerin de kanalların da basılan kitapların da yasaklanması gerek. Burada asıl sorun bu durum her yerde var. Kıraathanelerde binlerce insan her gün kendilerini gereksiz ve yalan yanlış şekilde dolduruyor. Mahallede dedkodu yapan teyzeler de öyle. İnsanın olduğu her yerde olduğu gibi. Yoksa "şerefsiz" yorumumda sana katılıyorum ben öylesine yazdım onu. Sosyal medyada yaptığım bir şey değil. Linç kültürüne de karşı biriyimdir. Sadece demek istediğim sosyal medya kötü evet ama her şey kötü. Sanki a senaryo iyi de biz b senaryoya takılıyoruz gibi geliyor bazen. İnsanın olduğu her yerde kötülük var olduğu için sosyal medyayı da serbest bırakmak gerek ya da her şey yasaklanmalı.
7


0
| Bildir


default avatar
(174) -
Sosyal medyaya bir başkaldırı belgeseli. Sunduğu çözüm yine insan. Ne zaman sosyal medyanın tekliflerine hayır diyebilirseniz. Bu başarının ilk adımı olacak. " YouTube'un önerdiği hiçbir videoyu kabul etmeyin." Yapay zekaya karşı tek yapacağımız şey bu. Hayatımızı soyutlama imkanımız kalmadığı bir yöne doğru sürüklenirken tek çare bireysel faktörler kaldı. Az gibi görünen sessizliğin başkaldırısı yapay zekaya sorunlar çıkaracaktır.
Sürprizbozan: Göster

Az bir itiraz bütün sistemi yeniden değişime uğratıyorsa, bunu deneyenlerin sayısı arttıkça daha çok algoritma hesabı sistemleri hantallaştıracak. İnsan sonuçta kazanacak. Ama bunu anlamak için biraz zamana ihtiyacımız var görünüyor. Geç kalınsa da bunu başaracağımızı anlatıyor. Belgesel sessiz isyanın ayak sesi olması açısından önemli.
8


default avatar
(138) -
Sosyal ağlar, Google ekran başındaki süreni arttırmak için elinden geleni yaparken, bu konudaki rahatsızlıklarını paylaşmak isteyen eski çalışanlar, insanı düşünmeyen ve sorunları göz ardı eden bir sistem olduğunu anlatmışlar. İnsanın zaaflarını kullanan bir yapay zekânın ellerindeyiz, velhâsıl. İzlenmeli. 7,5.
7


default avatar
(227) -
"Eğer bir ortamda, ürün(product) için para ödemiyorsanız;
O ortamda , ürün(product) sizsiniz"
"Müşterilerine, kullanıcı(users) diyen sadece iki sektör var;
yasadışı uyuşturucu ve bilgisayar yazılımı şirketleri"

Konu hakkında az da olsa bilgi sahibi olmama rağmen, seyredince resmi daha geniş açıdan görebildim ve ürktüm. Keşke daha erken çekilseymiş. Durumun vahameti gerçekten çok üst düzeyde, izlemeli, izlettirilmeli. Biçim olarak değil ama içerik olarak çok önemli bulduğumdan, daha çok kişinin dikkatini çeker belki diye 10 veriyorum. Sektöre yön veren, vermiş adamların "Biz çok bağnazız bu konularda, çocuklarımızın bu ekranlar karşısında vakit harcamalarına izin vermiyoruz, yasakladık" demeleri, son noktaydı.
10


‹ Önceki 1 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film