Giriş Kayıt
özel mesaj
spacer

No-One

Yorumbaz
 
Kayıt : 14 Kasım 2017
Şehir : Nowhere
Meslek : Nothingness
İlgi alanları : No heavens, no hells, only this...
  • Petrovy v grippe
    Petrovy v grippe
  • Tutsak
    Tutsak
  • Save Ralph
    Save Ralph
  • Kimetsu no Yaiba: Mugen Ressha-Hen
    Kimetsu no Yaiba: Mugen
  • Manyak
    Manyak
  • The Boys
    The Boys
  • Hagane no renkinjutsushi
    Hagane no renkinjutsushi
  • Drifters
    Drifters
  • Hunter x Hunter
    Hunter x Hunter
  • Shingeki no kyojin
    Shingeki no kyojin
  • Kirill Serebrennikov
    Kirill Serebrennikov
  • Mustafa Kemal Atatürk
    Mustafa Kemal Atatürk
  • Heath Ledger
    Heath Ledger
  • Darren Aronofsky
    Darren Aronofsky
  • Joaquín Furriel
    Joaquín Furriel
  • Mekong Hotel
    Mekong Hotel
  • Şüphe
    Şüphe
  • Marriage Story
    Marriage Story
  • Starfuckers
    Starfuckers
  • Hold the Dark
    Hold the Dark
  • avatar
    God of Movie
  • default avatar
    FrankyFourFingers
  • default avatar
    wisecomment
  • avatar
    elisera
  • default avatar
    yasin_ugurlu
Son Yorumları
Das ewige Leben (2015)
29 Ekim 2021
Başlangıcı itibariyle merak uyandıran, foreshadowinglerle bu gizemi, polisiyeyi, belirsizliği sonuna kadar sürdürmeyi hedefleyen filmin amacına izlerken saygı duydum fakat bazı şeylerin yapılma amacı açık uçlu olsa bile bi temele dayandırmaktır varılmaya çalışılan o sonu... Filmin miladı ve kıyametinin anlaşılması istenilmiyosa milattan öncesinin anlatılmasının, masallaştırılmasının, mitleştirilmesinin çok bi anlamı yok demek istediğim.

E=mc2 ( c üzeri 2 yapamadım :S ) ye gelene kadar fiziğin katettiği yolları geçmişten bugüne tüm paradigmalarıyla bir dizin haline getirip sonunda bu teorinin pratiğinde ortaya makaralardan oluşan bir basit makina sunmak gibi.. güzel bi seyir fakat nedensel, amaçsal değil de aşırı rastlantısal silsileler dizisi gibi.
Save Ralph (2021)
17 Nisan 2021
Antroposentrik bakış açısının dayatıldığı bir varlık üzerinden antroposentrik etiği vicdani mastürbasyon adına kabul eden, etmek isteyen, etmiş gibi yapan, uzun lafın kısası bu etiği meşrulaştırıp meşrulaştırdığı kavramın da küfre girdiğini iddaa eden dinleri de referans kabul eden insana ayna tutmak isteyen bir yapım olmuş. Taika Waititi'nin ne kadar muazzam bir sanatçı olduğunu "What Do We Do In The Shadows" filmini izleyenler bilir, fakat sadece seslendirmediğini düşünüyorum, galiba sesi olmak istemiş ses çıkaramadığı için halinden memnun olduğu sanılan tüm ruhlar için.

Çin ve Brezilya gibi ülkelerde kozmetik ürünlerinde hayvanlar üzerinde deney yapmak zorunlu, resmi sayılar yüzbinlerce hayvanın her yıl katledildiğini söylese de büyük ihtimal resmi olan herşey gibi bu sayılar da yalandan ibaret. Korkunç olan sayılar mı bilinmez fakat bazı deneyler hayvanların ne kadar süre ölmeden direnebileceğine yönelik.. Yani ölümün kaçınılmaz olduğu deneyler.. Ama olay sayılar değil, Stalin' in dediği gibi bir kişinin ölümü trajedidir, bir milyonun ise sadece istatistik. Yani sayılar arttıkça verilen tepki azalır, normalleştirmenin en basit ve en korkunç yöntemidir. Ve de varlıklar arasında anı, şimdiyi yaşamayan tek varlık da insandır. Bu film tam da bu iki noktaya vurgu yapar nitelikte; sadece bir varlığın bakış açısından, daha doğrusu ona empoze edilmiş etik anlayışının açısından bir empati oluşturma gayretinde, sayıların bir önemi yok, buna maruz kalan varlıkların insan gibi acıyı kanalize edebilecek kurgusal yönleri yok, hep ağrıyacak, hep kaşınacak, hep acıyacak, yaşanılan her an, bunu izlerken, bunu düşünürken, bunu araştırırken bir yerlerde bir varlık tüm bu acıları çekmekte, çekiyor olacak her daim...

Çok uzatmadan Baudrillard'ın da yıllar önce vurguladığı şeyi vurgulayarak bitireyim, imgeler bu film bittiğinde bitse bile Ralph'in şu an aynı acıları yaşadığı gerçeğini değiştiremez... İyi seyirler veya uykular...
The Social Dilemma (2020)
22 Şubat 2021
Belgesel her ne kadar doğru bilgilendirmelerde bulunsa da ( kısmi olarak) sorunu sadece tek taraflı ele alması ve sosyal medya platformlarına indirgemesi ve de bu sorundan sorumlu olanların "iyi amaçlar", "iyi fikirler" den yola çıkarak aslında böylesi girişimlerde bulunup sistemin kimsenin tahmin edemeyeceği yollara saptığını belirtmeleri biraz gerçek dışı durmakta, sanki bir günah çıkarma belgeseli gibi ama çıkaralım da nasıl çıkarsa çıksın modunda. Komplo teorilerini tiye alan komplo teorisi gibi geldi, galiba her zaman olduğu gibi yine bakış açımız manipüle edilsin diye...

Önce teknolojinin ne olduğundan bahsetmekte fayda var neden belgeseli bu şekilde değerlendirdiğimi anlatabilmek adına. Her ne kadar nesnelere indirgenmiş, araç-gereç olarak beynimizde kodlanmış olsa da sonundaki "-loji" ekinden de anlaşılacağı gibi bilim, bilgi, tasavvur, değer bağlamlarının tamamı. Yani teknik bilgi, pratiğe dökülmüş tasavvur... Ve de en önemlisi kültürün bileşenlerinden bir tanesini oluşturması; tıpkı tarih, değerler, inançlar, normlar gibi . Burdan da çıkarılacağı üzere teknolojinin hangi ihtiyaç ve hangi amaç için kullanıldığı, bulunduğu kültüre, topluma, inanca göre şekillenmekte, tam tersi de geçerli. Yani alt yapıyı ayakta tutmaya yarayan bir üst yapı birimi olarak da veya statükoyu sürdürmeyi amaçlayan bir yönetimin,iktidarın silahı olarak da veyahut gerçek manada dünyanın iyiliği için de kullanılabilecek bir bilgi. Bence asıl mesele, espri Platon'un ahlak anlayışında belirttiği gibi erdemin, eylemin kendisine içkin olmadığını kavramakta. Kimin neyi ne için kullandığının ayrımına varılabilmesinde. Bizdeki amel-niyet ilişkisi gibi de bakılabilir. Başka bir açıdan da bakılacak olursa bu bilimi, teknolojiyi, matematiği Romalılar gibi su kanalları açmak için veya Mısırlılar gibi devasa mezarlar için kullanmak, medyayı kamuoyunu bilgilendirmek veya manipüle etmek için kullanmak, biyolojiyi sağlıklı bir yaşam veya biyolojik silah için kullanmak, kimyayı dezenfektan yapımı için değil elma kokulu, çocuk aldatan kitle imhalarının yapımı için kullanmak vs. de insanın iradesi dahilinde. Belgesel tam da bu noktalarda çıkmaza girmekte. Psikoloji, öğrenme, koşullanma, insan davranışlarının altında yatan nedenlerin keşfi gibi insanlığın ulaştığı bu birikimlerin algoritmalar sayesinde sosyal medya platformları sahiplerinin insanların davranışlarını kaydedip onları istedikleri gibi yönlendirdiğinden, her insan için ayrı gerçeklik tanımları oluşturarak iletişimi, uzlaşı ihtimallerini ortadan kaldırdığından, mekanik ve yabancılaşmış, kalabalıklaştıkça yalnızlaşmış yeni bir nesilden bahsetmekte. Bir diğer nokta ki bence en önemli nokta( hiç bahsedilmeyen konu) sanki masum insanlığı bilinmezliğe, karanlığa sürükleyen görünmez güçler gibi bahsedilmekte bu durumdan (ki ilk başta bu belgeseli de komplo gibi algıladığımı söylememdeki sebep tam da bu.) fakat insanın açgözlülüğünü, hırsını, korkunç yıkıcı doğasını kendi çıkarı için kullanan sistemler kadar bu sistemleri de fırsat olarak gören birçok insan olduğunu, arz-talebin başka bir boyutu olduğunu, iyi satanın doğru olduğuna inanmaya dünden razı olacak menfaat hamurlu kişiliklerin varlığını, gerçek doğamızı denkleme katmamakta. Şahit tarihken, tanık kürsüsüne feysbuku oturtup aklanmaya çalışmak gibi aslında bu durum. Şenliklerde kullanılan barutu silaha çeviren insan için bence herhangi bir şeyi amacı veya nedeni dışında farklı amaçlar için kullanabilmek şaşılası bir durum olmamalı. İnterneti bir kütüphane veya kahvehane gibi görmek de, sosyal ortamları yeni dostluk ortamları olarak veya taverna olarak görmek de kişinin tercihi. Yani provoke eden kadar olan da suçludur, kabahat hiçbir zaman tek taraflı olmadı insanoğlunun tarihinde.

Fazla uzatmadan söylemek gerek ki toplumun ağ toplumuna, kültürün kültür endüstrisine evrildiği bir çağda teknolojinin de diğer üst yapı kurumlarının da görüntüsü değişti sadece, işlevselliği hala aynı. Değişen tek şey bizim günah keçimiz oldu, GDO lu gıdalar tükete tükete sanal keçi oldu pardon sosyal medya platformları. İnsanoğlunun ahlaksızlığının, erdem yoksunluğunun, mizaçsızlığının, kibrinin, hoşgörüsüzlüğünün, bencilliğinin, yeryüzüne saygısızlığının, vicdansızlığının, menfaatı için letheye tapmasının, sosyal ortamları tavernaya çevirmesinin, amacı dışında kullanmaya zaten hazır oluşunun, bu platformları bilinçlice linç, iftira, provoke amaçlı kullanışının, değeri tıklanma sayısına indirgeyen o minik beyninin, var oluşunu sadece dış görünüşüyle değerlendirişinin, beğeniyi takip olarak görmesinin, üstünlüğü cinsel gücü, ekranda benliğini, fikrini değil cinsel organlarını ön plana çıkarmasının tek suçlusu sosyal medyanın bizim davranışlarımızı,zihnimizi çözüp bizi o şekilde yönlendirmesinden dolayı. Kötü sanal keçi seni...Kahrolsun DNA mızdaki tiktokozin feysofosfat nükleotitini keşfedip bizi bu mecralara bağımlı kılan genetik mühendisleri ve onların maşası mikroskop camları !!
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film