Steel Country (2018)

Aşırı ağır ilerleyen bir film, bu çoğu izleyiciyi sinir edecektir. Ben, nasıl bilmem ama bir şekilde bağlandım filme! 1-2 oyuncu harici, kadroda pek tanıdık kimse yok. Ağır ve gergin kasaba havası, tuhaf karakterleri ve sonunda insanın içini acıtan hikayesiyle, bence izlenir bir yapım olmuş. İyi seyirler olsun.

Hikâyesi, Brendan Higgins tarafından yazılan “Steel Country / A Dark Place”, yönetmen koltuğunda Simon Fellows’un oturduğu bir drama…

Prömiyeri, 24 Haziran 2018’de Edinburgh Uluslararası Film Festivalinde (İskoçya) yapılan ve 19 Nisan 2019 tarihinde İngiltere’de vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…

O nedenle bizde, olaylar zinciri, adı kadar karanlık ve kasvetli bir yerde geçen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

Bunun içinde insana, “Yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin… Şimdi bu da nereden çıktı? ” dedirten türde bir finale de sahip olan filmin ayrıntılı incelemesine geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, çok tanıdık gelen hikâyesine rağmen başroldeki Donald Devlin karakterini canlandıran Andrew Scott’ın, örneklerine çok sık rastlamadığımız için unutmaya başladığımız üst düzey oyunculuk performansı sayesinde izlenmesi keyifli hale gelen bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

İsterseniz tam da bu noktada, mevzuyu hiç değiştirmeden yoruma Andrew Scott ve diğer oyuncuların filmde yaptıklarını anlatarak devam edelim…

“Hamlet” (2018) ve “King Lear” (2018) gibi Shakespeare uyarlamalarındaki Hamlet ve Edgar rollerinden de tanıdığımız Andrew Scott, “yalpalayarak yürüyen” ve tesadüfen öğrendiği bir ölüm olayını “takıntı haline getirerek” aydınlatıncaya kadar peşinden koşan otistik çöp toplayıcısı Donald Devlin (Donny) karakterinde filme damgasını vurmuş… Yeri gelmişken, Donny’nin bu takıntısını mantıksız bulanlara küçük bir bilgilendirme notu olsun diye, bunun otizmin klasik semptomlarından biri olduğunu da hatırlatmış olalım…

Donny’nin çöp kamyonundaki ortağı ve koruyucu meleği Donna Reutzel’i canlandıran Bronagh Waugh’da bize göre fena değildi… Ancak başta Dr. Joel Pomorowski’yi oynayan Andrew Masset olmak üzere oyuncuların çoğu rollerinde bayağı bir sırıtmışlardı… Ki, Andrew Masset, Andrew Scott ile kendi muayenehanesinde yaptığı kısa ama hararetli görüşme esnasında bu sırıtma işini bir ara “mecazi” anlamın da ötesine taşıyor… Eminiz ikilinin bu görüntüleri, yorumumuz sonrasında filmi izleyecek olanların gözlerinden de kaçmayacaktır…

Yani bu da demek oluyor ki, oyuncu olarak Andrew Scott ve Bronagh Waugh dışında kayda değer bir başka isim de mevcut değildi filmin castinginde…

Peki, hikâyesi?

İlk tespitimizde de belirttiğimiz gibi (her ne kadar bu bir İngiliz filmi olsa da) küçük Amerikan kasabalarına özgü, “körler sağırlar, birbirlerini ağırlar” tarzındaki hikâyesi oldukça “tanıdık”… Fakat illa da, bir “Mystic River” (2003) veya benzeri bir film beklentisi içinde değilseniz, sonuna kadar devam eden gizemi ile film kendini izletiyor da…

Ayrıca tam bir "dark comedy / kara mizah" örneği olarak, bütün bu olayların yaşandığı Pennsylvania’daki kurgusal Harburg kasabasında arka fonda sık sık gösterilen o tanıdık, “Trump / Pence Amerika’yı Yeniden Büyük Yapıyor – 2016” seçim sloganı içeren bilboardlar da “cuk” diye oturmuş yozlaşmış insanlarla dolu ve adındaki çelik de tren vagonlarında taşınmakta olan demirle resmedilen “Steel Country”nin bu tel tel dökülen haline…

Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi yaptığımız açıklamalar sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar vereceklerin ağzının tadını kaçırmış olmamak adına “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

İlk önerimize gelince:

O hakkımızı da bu kez; nitelikli film izlemeyi tarz edinmiş sinemasever dostlara, “Bağımsız İngiliz sinemasının, düşük bütçeli olmasına rağmen bu türden eli yüzü düzgün örneklerini de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmak isteriz…

Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “Geçer” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 6 verdiğimiz bu film için önerimiz de, eğer iyi oyunculuk barındıran gizemli hikâyelere sahip filmler ilginizi çekiyorsa olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler…

Büyük bir sabır göstererek filmi sonuna kadar izledim. Benim için bir zaman kaybıydı. Klişe bir senaryoda başrol karakteri olarak kişilik bozukluğu olan birini seçmişler. Hepsi bu. 10/4