Giriş Kayıt
Yorumlar (15)
avatar
(417) -
Oyunculuklar eh işte dedirtse de film benim için SIFIR. Konu akmıyor, duruyor. Ayrıca erkekler arasında geçen sevişme sahneleri de gereğinden fazla detaylı çekilmiş. Final de rezalet.
1


avatar
(6203) -
Oyuncuların oldukça iyi oynadığı ama dans sahnelerinin beni çok çok etkilediğini söyleyemem.Aslında bir kaç sahne dışında öyle abartılacak şeyler yoktu ama sade oldukça doğaldı.Ayrıca güzeller güzeli Mary inanılmaz iyi bir arkadaştı ve en çok etkilendiğim sahne Merab dans ederken ağladığı andı.Kısacası insanların cinsel tercihleri beni ilgilendirmesede eşcinsel eğilimli filmleri çok çok beğenemiyorum.
5


default avatar
(64) -
Musikal filmleri çok severim. IMDb puanı da çok yüksek olunca "bu filmi izleyeyim" dedim. LGBTI temalı film, olduğunu görünce izlemekten vazgeçtim. Bir toplumda elbette her konuda film yapılabilir. Ancak hemen her dizide, her filmde bunun özellikle vurgulanması, insanda antipati yaratıyor. Gerçekten de LGBTI sinema sektöründe çok fazla ağırlığı var. Toplumları kendi amaçları doğrultusunda biçimlendirmeye çalışıyorlar.


avatar
(234) -
Çarpıcı oyunculuk-lar eşliğinde doğal, akıcı, güçlü, gerçek bir sinema şöleni. Levan Gelbakhiani için müthiş bir performansla gelen bir ilk film deneyimi olmuş. Yeni rollerini merakla bekliyorum.
10


avatar
(691) -
"- Neden manastıra yollamışlar?
- Onu normale döndürmek için elbette."

Filmde beni şaşırtan şey, Gürcistan'ın muhafazakar tarafını görmek oldu. Film, bir eşcinsel aşkı "meşrulaştırma girişiminden" ziyade, "bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir" anlamında bir kamu spotu gibi geldi bana. Üstelik eşcinsel ilişki filmin merkezinde yer almakla birlikte, aslında aşk falan değildi. Bir aşk vardı, ama Merab ile Irakli arasında olanlar değildi o aşk. Mary'nin Merab'a olan koşulsuz ve bir bakıma karşılıksız olan duyguları ve şefkatiydi, gerçekte aşk olan. Bu anlamda film, gözünüzün önünde olup bitenleri değil, bambaşka birşeyi savunuyordu aslında. Çok da iyi bildiğimiz birşeyi... Bu arada verilmek istenen mesajlardan biri de, baskı altındaki insanın hem her türlü yardıma, hem de her türlü "sapmaya" açık olabileceği ile ilgiliydi.

Filmin folklorik ögeleri, müzikleri ve dansları, elbette çok hoş ama, filmi tamamen Türkçeleştirseniz, Kars'ta geçiyormuş gibi de yutturabilirsiniz, nikah sahnesi hariç tabii... Kültür sınır tanımıyor. Kars ve Tiflis yok, Kafkaslar var sanki. Bir ara da "Yaşa Mustafa Kemal Paşa..." duyduk, ama özellikle mi yerleştirildi, yoksa rastlantısal mıydı, bilemiyorum. Gerçi bazı kaynaklara göre marş, Kurt Striegler isimli bir Alman besteciye ait, bazı kaynaklara göre de “Kafkasya Marşı” olarak yazılmıştır ve iki Türk bestecinin adı geçer...

Günlük hayatın akışı gibi ilerleyen "natürel" filmlerden hoşlanıyorsanız, bunu da seversiniz, eğer eşcinsel ve "grafik" ögeler sizi rahatsız etmiyorsa. Ancak filmden çok şey de beklemeyin...
6


avatar
(1162) -
“And Then We Danced”, hikâyesini de yazan Levan Akın’ın yönetmen koltuğunda oturduğu İsveç – Gürcistan ortak yapımı bir drama…

Prömiyeri, 16 Mayıs 2019’da Cannes Film Festivalinin “Directors' Fortnight” bölümünde yapılan ve 13 Eylül 2019 tarihinde İsveç’te vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…

O nedenle bizde, “En İyi Uluslararası Film” kategorisinde Academy ödülü için İsveç adına “Giriş” de yarışan ancak aday olamayan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

Bunun içinde, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce Gürcistan Ulusal Dans Topluluğunda, birlikte dans ederek seçmelere hazırlanan iki eşcinsel erkek arasındaki bir aşk hikâyesine odaklandığı için Gürcistan’daki gösterimi esnasında ciddi protestolar ile de karşılaşan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, sırf yapımcı iki ülkeden biri (İsveç) tarafından Academy Ödülüne aday gösterildiği, diğerinde de (Gürcistan) din ve geleneksel değerler gibi nedenlerle zor kullanarak gösterimi engellenmeye çalışıldığı için izlenilmeyi fazlasıyla hak eden bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

Ki böylelikle, aynı dünyanın değil de, sanki farklı gezegenlerin parçalarıymış gibi davranan iki coğrafya arasındaki, kapanmasının neredeyse imkânsız olduğunu düşündüğümüz kültür uçurumunu da görmüş oluyorsunuz…

Gürcü asıllı Türk ebeveynlerin çocuğu olarak Stockholm’de dünyaya gelen Levan Akın’ın bu filmi bize, “genel tema olarak”, soyadı ve Türk kökenli olması dışında ortak hiçbir geçmişleri bulunmayan Fatih Akın’ın filmlerini anımsattı…

Tamam, biz de biliyoruz, Fatih Akın’ın henüz LGBT içerikli bir filme imza atmadığını… Zaten o yüzden de yukarıda, “genel tema olarak” deyimini kullandık…

Bizim sözünü ettiğimiz benzerlik, geleneksel kalıplar içindeki “Gürcü” ve “Türk” tiplemelerine dair analize yönelik…

Nasıl Fatih Akın, bu işi Türkler için çok iyi yapıyorsa, çekimleri Tiflis’te gerçekleştirilen bu filmde, Levan Akın’da aynı derinliği Gürcüler için yakalamış gibi görünüyor…

Örneğin, Irakli’nin (Bachi Valishvili) kulağındaki küpe, Merab’ın da (Levan Gelbakhiani) dans ederken yeterince sert (masculinity) görünmemesi nedeniyle maruz kaldıkları tepkiler gibi…

Elbette (her ne kadar o güzelim Gürcü şaraplarını ortalıkta sıklıkla göremesek de) alkolden müziğe, evlenme töreninden gastronomiye kadar daha pek çok “yerel ögenin” belirleyici faktörler olarak kullanıldığı filmin diğer ayrıntılarını keşfetme işini de, yorumumuz sonrasında meraka kapılarak filmi izleyecek olanlara bırakalım dedik…

Bitirmeden, başta bütün dikkatleri üzerinde toplayan Levan Gelbakhiani olmak üzere, çoğunun ilk filmi olan “And Then We Danced” deki performansları ile bütün genç oyuncuların göz doldurduklarını da belirtelim istiyoruz…

Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

İlk önerimize gelince:

O hakkımızı da bu kez; dünya sinemasındaki farklı renkleri izleme listelerine almaya çalışan sinemasever dostlara, “Üçüncü filminde turnayı gözünden vuran Levan Akın’ın filmlerini de takibe almayı unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…

Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “İyi” kategorisine dâhil ederek puan olarak 7 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “homofobik” ön yargılara kapılmadan “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler
7


default avatar
(159) -
Homofobik bir insan değilim ve tüm cinsel tercihlere de son derece saygılıyım ancak sinemada gay temalı filmleri izlemekten hoşlanmıyorum. Geçtiğimiz yıllarda çok yankı uyandıran, çok beğeni alan “Call Me by Your Name” filminden de bu yüzden hazzetmemiştim. Açıkçası LGBTI temalı filmlerin sinema sektöründe özellikle kayırıldığını da düşünmüyor değilim. Hani hükûmetlerin ve kurumsal din anlayışının katı homofobik yaklaşımına karşı yürütülen mücadelenin bir parçası olarak görmek gerek belki de bu temadaki filmleri. Ancak bu temayı göze sokmadan işlemeyi başaran, filmlerinin odağı yapmak yerine sos olarak kullanan bir Xavier Dolan bir Ferzan Özpetek varken böyle işin bayraktarlığını yapan filmlere çok da sıcak bakamıyorum ben. And Then We Danced ise eşcinsellik temasını tam da merkezine koymuş, bu temadan beslenen bir film. Çocukluğundan beri halk dansları ile ilgilenen ve tek hayali seçmelere katılarak ulusal takıma girmek olan Merab’ın dans okuluna yeni katılan Irakli ile olan duygusal yakınlaşmasını ve sözüm ona cinselliğini keşfetmesine odaklanan film bu bağlamda sıra dışı bir hikâye anlatmaktan oldukça uzak. Ancak hikâyesiyle çok sıra dışı şeyler anlatmayan film Gürcü halk dansları ile ilgili verdiği ayrıntılarla, oldukça estetik dans görüntüleriyle ve muhteşem yerel müziklerle bir fark yaratmayı başarıyor. Öte yandan ulusal takımda yaşanan bir olay ve arkadaşları arasında geçen diyaloglar üzerinden toplumun farklı cinsel tercihlere olan katı homofobik tutumunu da sert biçimde eleştiriyor film. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi And Then We Danced; gücünü işlediği temadan ve anlattığı hikâyeden ziyade yer verdiği etnik unsurlardan, izlemesi son derece keyifli dans sahnelerinden ve Levan Gelbakhiani’nin çok başarılı bulduğum oyunculuğundan alıyor.
7

Cevaplar (2)
avatar
(691) -
Yorumlarınızı çok beğeniyorum. Paragraf falan şöyle dursun, boş denebilecek bir kelimeniz bile yok. Teşekkürler.
6


2
| Bildir
default avatar
(159) -
Teşekkürler. Daha çok günlük izlediğim filmleri instagram sayfamda yorumluyorum. Aklıma geldikçe ya da gerçekten birilerinin bilmesini istediğim yorumları paylaşıyorum buradan. Ancak bu geri bildiriminiz beni burada daha çok paylaşım yapma konusunda teşvik etti. Tekrar teşekkürler inceliğiniz için.
7


2
| Bildir


avatar
(31) -
Müzikler, danslar ve konusuyla sade ama harika bir filmdi...
8


avatar
(209) -
Elon Musk, malumunuz bu ara çokça açıklama yapıyor. Uzmanlar CyberTruck isimli "kamyonet"in sunumu esnasındaki hatanın bir pazarlama hilesi mi yoksa sadece insansı bir hata mı olduğunu tartışadursunlar, Musk, yaptığı açıklamalardan birinde; aracın fazla köşeli ve keskin tasarımı ile ilgili olarak "ne yapalım... sert çeliğe en fazla bu kadar şekil verebiliyoruz" gibilerinden bir şeyler demişti...

Aslında yıllar önce aynı açıklamayı çelik iskelet kullanan Saab markası yöneticileri de yapmıştı ya çok da önemli değil.

Kafaları fazla karıştırmadan, sanata ve sinemaya geri dönelim.

Bir çelik sertliğinde, köşeli figürlerden oluşan Gürcü Halk Dansları'nı bilmeyenimiz, belki de sevmeyenimiz yoktur diye tahmin ediyorum. Oldukça hoş bir seyir zevki sunan bu danslar, erkek dansçıların figürlerindeki sertlik, kadınlardaki yumuşaklık ancak temposu hiç düşmeyen bir koreografi ile görünüşteki bu tezatlığın uyum içinde harmanlandığı bir atmosfer yaratmıyor mu?

Başroldeki erkek dansçı Merab'ın, şekil verilmeye, çalışılan sert çelik iskeletinden çok daha fazlası olduğunun ipuçlarıyla açılıyor bu muhteşem film. Orijinal ismi ya da karşılığı nedir fikrim yok ancak uzun zamandır ilk kez bir filmin Türkçe karşılığını sevdiğimi hatta bayıldığımı hissediyorum; "ve sonra dans ettik"

Filmin ismi kadar afişindeki figür de size baştan çok daha fazlasına davet ediyor. Kadife kanatlar gibi yorumladığım bir kostümle havalanan bir dansçının taşıdığı sert, siyah aksesuarlarla, bahsettiğim Gürcü Dansları'ndaki tezatların harmonisi ne de güzel verilmiş.

Filme önce kalabalık bir arkadaş grubuyla gitmeye karar vermiştik, önce fragmanındaki LGBT temalardan tırsan arkadaşlarım vazgeçti sonra da bir diğer arkadaşımın başbaşa benimle böyle bir film izlemekten -belki de- rahatsız olabileceğini düşündüğüm için ben.

Bu seyir keyfini salonda yalnızlığımla paylaşmak, filmin çok derinlerime nüfuz etmesini sağladı.
Bu nedenle mutlu muyum hüzünlü müyüm bilmiyorum ama sabah ilk iş hissettiklerimi paylaşmak istedim.

Merab'ın, yeni gelen yetenekli erkek dansçı; Irakli yönünde yükselen hislerini ve kendine, içine doğrultuğu büyüteci izliyoruz film boyunca. Kuşkuları, keşifleri tüm naifliğiyle, öyle bir doğallıkla ve sanatla aktarılmış ki kimse rol kesmiyor, rol yapmıyor da akıyor... Akıyor ve akıyor sanki.

Siz de kahveye karışan süt gibi önce kendinizi ayırabiliyorsunuz sütten ama sonra belirsiz şekilde bir parçası oluyorsunuz sütlü kahvenin. Merab aydınlandıkça, güneş ışınlarını toplayan, içine doğrulttuğu büyüteç yakmaya, kavurmaya başlıyor. Merab yalnız değilsin...

Merab'ın gözyaşları sıcak bir sobanın üstüne düşüyor ve ürkütücü sesler çıkarıyor. Sonra damlalar buharlaşınca bir yenisini daha beklemeye başlıyorsunuz sanki. Gökten bombalar düşse ve milyon dolarlık efektler kullanılsa bu kadar etkileneceğimi hiç tahmin etmiyorum hiç.

Yanlış anlaşılmasın; film son derece hareketli ve muhteşem dans figürleriyle rengârenk ancak bu mizansenleri çözümlemek ve seyirciye kusursuz şekilde iletmek oldukça büyük bir maharet olduğu için özellikle belirtmek istedim. Kimdir bu Levan Akin yahu...

Eskiden başarılı bir dansçı olan ancak şimdilerde bir kaybeden olarak görüntülediğimiz babanın verdiği salıkların, Merab'a değil de belki de abisine işleyerek, abisi gibi dansı bırakıp zengin bir kıza kaçmadığı için mutluyum. "Şişman ve kayınpederinin yanında çalışan ve bununla bir problemi olmayan bir Gürcü olmayacağı için"
Sürprizbozan: Göster

Filmi izleyerek, benimle dans eder misiniz?
Belki biz de kanatlanır ve havada asılı kalırız...
10

Cevaplar (1)
avatar
(691) -
Kars yöresi halk oyunlarımızı izlediniz mi hiç? En azından "Anadolu Ateşi"ni falan? Sadece Gürcistan'a ait değil, bölgesel bir kültürün ürünü o müzik ve danslar... Fakat adamlar iyiler. Gülücük
6


0
| Bildir


avatar
(1818) -
Gürcü Whiplash.

İyi bir film değil. Başta bunu söyleyeyim. Oyuncuların ve kamera açılarının izlettiği ama o kadar da izletmediği bir sinema. Hikaye olarak Netflix sağ olsun bıktığım bir dünya gerçekliğini Gürcistan temasında izlemek de tuhaf oldu. Hani her türlü derinlik anlamında sağlam olsa da dram yönü az yoruyor. Gürcistan'ın da Türkiye gibi bir yer olduğunu filmde çok net görüyoruz: Avrupa özentisi(haklı olarak) gençlik, gelenek görenek lanetine saplanmış bir toplum, namus, homofobi, binalaşmadaki plansızlık... Her anlamda ülkemi gördüm ne yazık ki. Bu da üzdü. Filmin bir yerinde ülkem adına tek güzel oluyor onu da zaten anlayacaksınız. Zaten filmin tek güzel sahnesi de oydu.

İyi seyirler.
Saygılar
5

Cevaplar (2)
default avatar
(2) -
Aslında netflix lgbt temasını bir nevi pazarlama kampanyası haline getirdi,özellikle cinsellik sahneleri için olsun izleyen bir çok yapımı var.Ancak şöyle bir durum var gerçek manada lgbt konusu ardından homofobi,yaşadığı zorluklar derken bu konular derinlemesine işlendiğinde.Love Simon bakalım mesela,konusu çok basit tutulmuş ve vermek istediği mesaj o çok netti.Bu filmden tek beklentim benim homofobi görmek ve insanlara zararlarını görmek,her film lgbt temalı olsun umrumda değil,hatta cinsellikte olsun oda ırgalamaz,baktığım kısım ne kadar gerçeği yansıttığı.Bu filmden de tek beklentim birazcık gerçek,umarım vermişlerdir.


0
| Bildir
avatar
(1818) -
Anladım o açıdan netflix filmlerinden daha gerçekçi bir yaklaşım vardı filmde hakkını yemek istemem. Belki de bu açıdan biraz eleştiri yaparken bu konuda biraz daha doğal bir işleniş var dedim.
5


0
| Bildir


‹ Önceki 1 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film