Yönetmen:
Senaryo:
Ülke:
Rating:
Vizyon Tarihi:
06 Aralık 2019 (ABD)
Dil:
İngilizce
Çekim Yeri:
Lakewood, Ohio, ABD
Nam-ı Diğer:
Vidim te
462 kişi izledi 145 kişi izleyecek 15 kişinin favorisi 21 takip
Özet
Mükemmel ailelerle dolu mükemmel bir kasabada, on iki yaşındaki Justin Whitter kaybolur. Davanın baş dedektif olarak Greg Harper atanır. Greg, Justin'in kayboloşunu soruştururken aynı zaman da benzer bir olayın çok uzun zaman önce geçmişte yaşandığı ortaya çıkar. Greg hem soruşturmanın verdiği hem de bu geçmişteki olayın getirdiği baskıyla uğraşmak zorunda kalır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, karısının ihanetini sindirmeye çalışıyordur. Soruşturma devam ederken kasabada garip olaylar yaşanmaktadır. Bu olaylar hem kasabadakiler hem de Greg'in ailesine zarar verecektir. Ancak Greg her ne olursa olsun bu olayı çözmeyi kafasına koymuştur ve önüne çıkan hiç bir engel için de durmaya niyeti yoktur. - Gönderen: blue_prince16
Yorumlar
![avatar](/images/avatars_thumb/1893453818509abc16bb7c3.jpg)
İlk yorum benden olsun..Film nasıl başladı, nasıl gelişti ve nasıl son buldu..Spoiler olmasın diye daha fazla anlatmayayım..Fakat bütün süprizlerine rağmen yine de tuzu eksik salata gibi yavan..Puanı çok düşürmemek için 6..
![avatar](/images/avatars_thumb/2707572265bce2d2954a12.jpg)
Hikâyesi, Devon Graye tarafından yazılan “I See You”, yönetmen koltuğunda Adam Randall’ın oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 11 Mart 2019’da South by Southwest Film Festivalinde (SXSW) yapılan ve 6 Aralık 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, hâlihazırda filmin IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması bulunmamaktadır…
O nedenle bizde, Roger Moore’un Movie Nation’daki 4 Aralık 2019 tarihli yorumunda, “Gergin, akıllı ve tatmin edici” bulduğunu belirttiği senaryosu nedeniyle (hem de daha ilk denemesinde) Devon Graye’in yazar olarak eleştirmenlerin radarlarına girmesini sağlayan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, bittiğinde son kırk dakika içinde yaşanan şok ve sürprizler sebebiyle amiyane tabirle, “Vay anasını be!” diyerek derin bir nefes alacağınız, birbirini tamamlayan iki farklı bölümden oluşan “oldukça sağlam kurgulanmış” bir gerilim filmi olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Öyle ki, filmin ilk kırk beş – elli dakikalık bölümünde hikâyenin geçtiği yemyeşil doğanın içindeki küçük bir Amerikan kasabası ile odaktaki üç katlı evde yaşanan olaylar zinciri insanda, “paranormal” konulu bir film izlediği duygusu uyandırdığı gibi bir yerlerden hayalet, kötü ruh vs. tarzında bir şeyler fırlayacakmış gibi bir beklentiye girmesine de yol açıyor…
Ne zamana kadar?
Tabii ki de, ikinci bölüme kadar…
Artık ondan sonra, her saniyesinde tempo giderek yükselirken, “sinirlerinizin de allak bullak olacağı” ve emniyet kemerlerinizi bağlayarak koltuklarınıza sımsıkı yapışmanız gereken bambaşka bir süreç başlıyor filmde…
Zira bünyeden bünyeye değişiklikler gösterebilecek olan “zihinsel bir türbülans sağanağı” neredeyse kaçınılmaz bir hal alıyor…
Bu bölüm, daha önce anlam veremediğiniz olayların tamamının yanıtlandığı biraz kanlı bir bölüm oluyor… Ki, bir yerde de aslında film, Adam Randall’ın, Graye’in senaryosunun da yardımıyla “Mike Flanagan vari” marifetlerini de sergilediği son kırk dakikaya dönüşmüş oluyor…
Elbette kendisi bu işte yalnız değil…
Bu gerilim ve kötülük yüklü “kasvetli” atmosferi yakalamasında, başta görüntü yönetmeni Philipp Blaubach’ın kameradaki, editör Jeff Castelluccio’nun kurgudaki ve sıra dışı müzikleriyle William Arcane’ın büyülü dokunuşları olmak üzere teknik ekibin katkıları da oldukça büyüktü… Ancak bize göre, Academy ödüllü Helen Hunt’tan genç yetenek Owen Teague’ye kadar kadrodaki oyuncuların performansları da yeterince iyiydi…
“Spoiler” vererek, filmi bizden sonra izleyecek olanların ağzının tadını kaçırmak istemediğimiz için, yorumumuzu burada noktalıyoruz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez, sinemada farklı lezzetlerin peşinde koşan sinemasever dostlara, “Adam Randall ve Devon Graye isimlerini de ajandalarınızın bir köşesine kaydetmeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “İyi” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 7 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…
Son bir not:
Üst seviyedeki tekniği ile bizde yarattığı olumlu izlenim sonucunda Adam Randall’ın “iBoy” (2017) isimli Netflix yapımı filmini de yorum programımıza dâhil ettiğimizi duyurmuş olalım…
Prömiyeri, 11 Mart 2019’da South by Southwest Film Festivalinde (SXSW) yapılan ve 6 Aralık 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, hâlihazırda filmin IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması bulunmamaktadır…
O nedenle bizde, Roger Moore’un Movie Nation’daki 4 Aralık 2019 tarihli yorumunda, “Gergin, akıllı ve tatmin edici” bulduğunu belirttiği senaryosu nedeniyle (hem de daha ilk denemesinde) Devon Graye’in yazar olarak eleştirmenlerin radarlarına girmesini sağlayan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, bittiğinde son kırk dakika içinde yaşanan şok ve sürprizler sebebiyle amiyane tabirle, “Vay anasını be!” diyerek derin bir nefes alacağınız, birbirini tamamlayan iki farklı bölümden oluşan “oldukça sağlam kurgulanmış” bir gerilim filmi olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Öyle ki, filmin ilk kırk beş – elli dakikalık bölümünde hikâyenin geçtiği yemyeşil doğanın içindeki küçük bir Amerikan kasabası ile odaktaki üç katlı evde yaşanan olaylar zinciri insanda, “paranormal” konulu bir film izlediği duygusu uyandırdığı gibi bir yerlerden hayalet, kötü ruh vs. tarzında bir şeyler fırlayacakmış gibi bir beklentiye girmesine de yol açıyor…
Ne zamana kadar?
Tabii ki de, ikinci bölüme kadar…
Artık ondan sonra, her saniyesinde tempo giderek yükselirken, “sinirlerinizin de allak bullak olacağı” ve emniyet kemerlerinizi bağlayarak koltuklarınıza sımsıkı yapışmanız gereken bambaşka bir süreç başlıyor filmde…
Zira bünyeden bünyeye değişiklikler gösterebilecek olan “zihinsel bir türbülans sağanağı” neredeyse kaçınılmaz bir hal alıyor…
Bu bölüm, daha önce anlam veremediğiniz olayların tamamının yanıtlandığı biraz kanlı bir bölüm oluyor… Ki, bir yerde de aslında film, Adam Randall’ın, Graye’in senaryosunun da yardımıyla “Mike Flanagan vari” marifetlerini de sergilediği son kırk dakikaya dönüşmüş oluyor…
Elbette kendisi bu işte yalnız değil…
Bu gerilim ve kötülük yüklü “kasvetli” atmosferi yakalamasında, başta görüntü yönetmeni Philipp Blaubach’ın kameradaki, editör Jeff Castelluccio’nun kurgudaki ve sıra dışı müzikleriyle William Arcane’ın büyülü dokunuşları olmak üzere teknik ekibin katkıları da oldukça büyüktü… Ancak bize göre, Academy ödüllü Helen Hunt’tan genç yetenek Owen Teague’ye kadar kadrodaki oyuncuların performansları da yeterince iyiydi…
“Spoiler” vererek, filmi bizden sonra izleyecek olanların ağzının tadını kaçırmak istemediğimiz için, yorumumuzu burada noktalıyoruz…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez, sinemada farklı lezzetlerin peşinde koşan sinemasever dostlara, “Adam Randall ve Devon Graye isimlerini de ajandalarınızın bir köşesine kaydetmeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “İyi” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 7 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…
Son bir not:
Üst seviyedeki tekniği ile bizde yarattığı olumlu izlenim sonucunda Adam Randall’ın “iBoy” (2017) isimli Netflix yapımı filmini de yorum programımıza dâhil ettiğimizi duyurmuş olalım…
I See You Altyazıları
Türkçe Altyazılar
Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
1
23.976
3,879
CMRG / EVO / FGT / GalaxyRG / NTG / RARBG / RMTeam
4 yıl önce
1
23.976
5,950
CMRG / EVO / FGT / GalaxyRG / NTG / RARBG / RMTeam
5 yıl önce
İngilizce Altyazılar
Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
- İyi
- Yeterli
- Yetersiz
- Değerlendirilmedi
- Kaynak Altyazı Bekleniyor
- Arşiv
Bu filmi sevenler şunları da sevdi
Hayaletin İntikamı
(2015)Arang
(2006)Yabancı
(2014)Davet
(2015)Lanetli Ev
(2009)Castle Rock
(2018)
Film Altyazıları
Furiosa: A Mad Max Saga (5,470)
Kimitachi wa dô ikiru ka (980)
Mad Max: Fury Road (378)
Håndtering av udøde (367)
Tarot (366)
Dune: Part Two (278)
The Fall Guy (239)
The Ministry of Ungentlemanly Warfare (144)
Spoorloos (128)
Godzilla x Kong: The New Empire (120)
Dizi Altyazıları
House of the Dragon (2,140)
Evil (1,023)
The Acolyte (515)
From (201)
Better Call Saul (183)
Sugar (155)
Young Sheldon (154)
Halo (151)
Outlander (125)
The Bear (125)
Bu arada Helen Hunt da kötü estetikten payına düşeni alarak yüzüne bakılmayacak hale gelmiş.