Giriş Kayıt
En çok beğenilen yorumlar
avatar
(1040) -
Öncelikle sürekli kahraman ve iyi adam rollerin'de olan birisini tam tersi bir rolde görmek gerçekten güzel oluyor Jim Carrey'nin 23 numaralı filmi gibi insan alışılmışın dışın'da olunca daha bir hevesle izliyor, Film'i çok beğendim ve keyifle izledim abartılmadan çok iyi kurgulanmış ve çok gerçekci durmuş Russel Crowe'un psikopatlığı'da çok iyidi


avatar
(101) -
1- Bir gerilim filminden beklenen gerilimi etkili bir şekilde yansıtması, büyük bütçeli ise bu süreçte masraftan kaçınmamasıdır. Film gayet başarılı şekilde amacını gerçekleştiriyor.
2- Russel Crowe role yakışmış, dengesini kaybeden kişiliği gayet başarılı şekilde yansıtıyor. Daha fazla kötü adam rollerinde görme dileğimizi de buraya not düşelim.
3- Filmde klişe var mı, tabii ki var. Polislerin beceriksizlikleri de söz konusu; ama zaten bu ihmaller olmasa bu tür filmlerin ortaya çıkması da zor. Nitekim film, bu yönüyle derinlik iddiasında değil. Kitleye yönelik bir film; heyecanı, aksiyonu gerilimi gayet dozunda.
4- Büyük bütçeli, bu tür gerilim aksiyon filmlerinin artmasını dilerim. Gayet keyifli, sıkılmadan izlenen seyirlik anlamında önemli işlev görüyor.

Büyük bir keyifle izledim. Tavsiye ederim.

Notum: 6.7 / 10...


default avatar
(253) -
İzleyenlere heyecanlı dakikalar vaad eden bir aksiyon film olmuş. Filmin Türkçe afişinde "Sizi de Bulabilir" yazıyor, ama bence filmin sloganı "Kornaya Basmadan Önce 2 Kere Düşünün" olsaydı daha anlamlı olurdu.
7


Yorumlar (49)
default avatar
(338) -
Film toplum hayatında hoşgörünün durumu üzerine eleştirel bakış yapıyor. agresif davranma yerine özür dilemek üzerine çok güzel bir çalışma
tavsiye edilecek filimler arasında baş yerlerde olabilecek film
8


default avatar
(130) -
Öncelikle Russel Crowel mükemmeldi, bunu söylemeden geçmek olmaz. Diğer oyuncuları da beğendim, aksiyonu bol sürükleyiciydi. Bu tarz filmlerde mantık hataları ya da abartı sahneler tabii ki beklenir fakat öyle saçma bir yer vardı ki filmden soğuttu. Spoiler kısmında belirtiyorum.

Sürprizbozan: Göster
5


default avatar
(311) -
Çok yapmacık ve bariz mantık hatalarıyla bezenmiş kötü bir film.
Sürprizbozan: Göster
Senaryo çok basit kalmış, oyunculuklar oldukça sönük. Tavsiye etmiyorum. 4/10
4


avatar
(1248) -
Russell Crowe'un altında kalan bir yapım olmuş. Performansı ile filmi yukarılara taşımaya çalışmış ama film buna direnmiş. Kendisini daha çok kendi kalibresinde olan filmlerde görmeyi isterim.

Filme gelecek olursak ilk yarısı hakikaten güzel ve tempolu bir filmdi. İlerledikçe bazı mantık hataları ve diğer oyuncuların yetersizliği yüzünden temposu biraz düştü. Final kısmı ise tam bir felaketti. Damdan düşer gibi bir final yapmışlar. Bu tür filmlerin sonları genelde böyle bitiyor ama bu kadar basit olmamalıydı. Daha çok üstüne düşünebilirlerdi, bu haliyle biraz özensiz geldi. Yine de gerek sürükleyiciliği gerekse de Russel Crowe'un kötü adam rolünün hakkını fazlasıyla vermesi adına izlemenizi tavsiye ederim.

[Benzer film arayanlar için de Halle Berry'nin 'Kidnap (2017)' ve 'The Call (2013)' filmlerini öneririm. Açıkçası onları buna tercih ederim. Ayrıca Sean Bean'in 'The Hitcher (2007)' ve Spielberg'in 'Duel (1971)' filmlerine de bakabilirler.]

İyi seyirler...
6


default avatar
(136) -
Film güzeldi. Bu film trafiğin illete dönüşmesinde ve sonuçlarının hayatımıza nasıl nüfuz edişini inceliyor bence. Finalde bir anlık kornaya dur deyin diye anlamlı bir sahne var. Herşey bununla son bulabilir veya başlayabilir. Bilhassa kornaya eli çok değenlere tavsiye bu filme bakmalılar. Aksiyon ve araba sahneleri çok güzel. Hem ders ve zevk veren bir film.
7


default avatar
(275) -
Russel tek başına filmi götürmüş. Kadın oyuncu da dehşet ve çaresizliği yansıtabilse sıkı bir film olabiliridi. Yine de tempoyu düşürmeden izletti. Önerilür.
6


default avatar
(21) -
Film anafikri için seyredilir ancak bir film bundan ibaret olamaz tabiki.russell crowe trafik magandalığından ileri giderek adeta psikopatlığını sergileyecek ortam arayan bir adama çok iyi hayat vermiş.yan roller fena değildi diyebilirim.film pazar günü akşam üstü gün batımına yakın izlenebilir:)
7


avatar
(117) -
senaryo yok, russel dışında oyunculuk sıfır, mantık sıfır. sırf benim gibi izleme gafletine düşmeyin diye yorum yapıyorum yoksa yorumu bile hak etmeyen bomboş bir film.
4


avatar
(741) -
film vaad ettiği gerilimi verdi mi verdi.. crowe kötü rolü yakışmış.. ort.puanın ustunde bence..
7


default avatar
(85) -
Mantık arayanlar filmi izlemesin. Ben bu yüzden filmi beğenmedim. Trafikte bir tartışma oluyor ve bunun üzerinden olaylar devam ediyor. Abla polisi aramıyor ve polis merkezine de gitmiyor. Film boyunca ortalıkta görülmeyen polisler, filmin son dakikasında ortaya çıkıyorlar. Bana çok saçma geldi, tavsiyem filmden uzak durulmasıdır.


default avatar
(314) -
Gerilimi güzel bir film. R. Crowe harika oynamış. Tabi film tam cerezlik olmuş. İzledikten sonra hafızanızdan hemen silebilirsiniz..
6


default avatar
(28) -
Sadece Russel Crowe için bile izlenebilir. Arada saçma bulacağınız yerler var. Ancak son ana kadar gerilimi hissettiren bir kovalamaca var filmde. Süre de çok uygun, gereksiz yere uzatılmamış, tadında bir film olmuş... 7/10
7


default avatar
(176) -
Bir iki dokunuşla vasatın bir tık üstü olabilirdi film ama bu haliyle vasatın bir tık altı. iki ana karakter dışındaki herkes bizim seyrettiğimiz gibi olayları seyrediyor. İnanılmaz mantıksız olaylar var ve filmin heyecanını yaşamaktan çok ne saçma deyip duruyorsunuz kendi kendinize ve filmin içine giremiyorsunuz. Süre ilerledikçe heyecan ve saçmalıklar artıyor...şaka gibi bir film. Olmamış.
4


avatar
(489) -
Amerikanın 5-6 şeritli otoyolları, geniş tenha ara sokakları, korna çalmayı son çare olarak gören, emniyet şeridine girmeyi adam öldürmek kadar büyük suç sayan saygın sürücülerinden bıkıp böyle bir film çekme motivasyonuna ulaşabilen o naif senarist ve yönetmeni İstanbul'da 1 aylığına trafikte gezintiye davet ediyorum.1 ay sonunda heralde sinema tarinin en dehşetül vahşet trafik cinnet filmini çekerler izleyenlerin psikolojisi bozulur.

Bunun haricinde film seyir zevki olarak benzerleri çok fazla olan klişe sayılabilecek bir hikayeye sahip.Vasat bir film.Russel Crowe hatrına izlemek isteyen izleyebilir ancak öyle destansı bir oyunculuk yok filmde.İzlemezseniz bişey kaybetmezseniz.
5


avatar
(998) -
"Russell Crowe" bu adam efsane ya. Bir film için bu kadar nasıl değiştirmiş tipini hayran kalınır. Adam oynadığı rolün hakkını da veriyor. Son zamanlarda çektiğimiz film kıtlığında iyi geldi böyle bir yapımı izlemek
7


default avatar
(86) -
gerilim tam tuzu şekeri oranındaydı fazla akrasyon olmasada sıkılmadan izlenebiliyor
8


avatar
(2674) -
Yakın bir zamanda "Alone (2020)" diye bir film seyretmiştim, Unhinged onun değişik bir versiyonu gibi.
Russel Crowe olmasaydı belki de varlığından haberdar olmayacağımız bir yapım bence. Çok fazla ve başarılı işleri olmayan bir senarist ve bir yönetmenin elinden çıkmış zaten.
5


avatar
(180) -
Film insanı ister istemez geriyor , gün içerisinde benzer olaylar yasanabiliyor , İstanbul trafiğinde maalesef bu tip arkadaşlar mevcut. Yarın ne olacağı belli değil , insanların birbirine saygılı olmak zorunda olduğunu en üst seviyeden anlatan bir film Gülücük bir insanın bu tip bir olaya girmesi için o gün sabah benim için bu gün son demesi lazım ya da herşeyini kaybetmesi lazım velhasıl kelam birbirimize saygılı olmalıyız Gülücük


avatar
(1162) -
Başlıca görevi, kitlelere “hayal satarak” para kazanmak olan sinemada ne olduğunu bugüne kadar bir türlü kavrayamadığımız “mantık hatası” yahut herhangi bir “boşluk” da içermeyen senaryosunu Carl Ellsworth’un yazdığı “Unhinged”, Derrick Borte’nin yönetmen koltuğunda oturduğu, izleyeni kesinlikle yerine mıhlayan bir drama…

Film kısaca:

1. Hayatın kendisine kötü davrandığına inanan, (her ne kadar sadece bir yerde kendini Tom Cooper olarak tanıtsa da) gerçek adını dahi bilmediğimiz “delibozuk” bir “dengesiz” adam (Russell Crowe),

2. Ve bu adamın “bencil ve saygısız” bulduğu, ayrı yaşadığı kocası Richard (Andrew Morgado) ile boşanma arifesindeki Rachel Flynn (Caren Pistorius) arasında yaşanan psikolojik gerilim tarzındaki bir kovalamacanın hikâyesini anlatmaktadır…

İşte olaylar, böylesi bir ruh haline sahip olan bu psikopatın, sabaha karşı saat 4.03’de boşandığı eski karısı ve erkek arkadaşının yaşadığı Arbor Hills’deki evlerini basarak onları öldürdükten sonra ateşe vermesi ile başlar…

Daha sonra öğreniyoruz ki, geçirdiği bir kaza sonrasında çalıştığı otomobil fabrikasındaki işini yitirmesinin yanı sıra bir yıldır kalıcı bir iş de bulamadığı için “kaybedeceği başka hiçbir şeyinin kalmadığını” düşünen bu adam tamamen saldırganlaşmış ve polis kayıtlarına göre başka bir vukuata da karışmıştır…

Odasındaki sandığın üzerinde bulunan, “How to Help Your Child Cope with Divorce / Boşanma ile Başa Çıkabilmesi için Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz” isimli kitabı okuyan “bunalım” ve “derin bir uyku” içindeki Rachel’ı, neredeyse hemen herkesin işbaşı yapmak üzere yollara döküldüğü bir saat de arayan avukatı Andy (Jimmi Simpson):

Boşanmayı kabul etmek için Richard’ın kendisinden oturmakta olduğu evi istediğini söyleyerek uyandırır…

Ama 15 yaşındaki oğlu Kyle’ın (Gabriel Bateman) konuşmalarından bu konudaki ilk sabıkası olmadığını anladığımız Rachel, bu son “uyuya kalmış” olmasının neticesinde, hem Kyle bir kez daha okula geç kalacak ve hem de randevusuna zamanında yetişemeyeceği için en iyi müşterisi Deborah’tan da (Anne Leighton) olacaktır…

Bu arada bu sabah curcunasında, anne – oğul ile birlikte aynı evde yaşadıklarını fark ettiğimiz, Rachel’ın işsiz güçsüz erkek kardeşi Fred (Austin P. McKenzie) ve onun kız arkadaşı Mary (Juliene Joyner) ile de karşılaşıyoruz…

Filmdeki ana karakterler ile tanışma faslını bitirdiğimize göre artık doğrudan, trafikteki küçük bir sürtüşmenin ardından, Rachel’ın “alttan almayı becerememesi” nedeniyle aniden alevlenerek anlamsız bir biçimde büyüyen konuya geçebiliriz…

Nasıl mı?

İşte tam da bu ortamda ve İstanbul’daki köprü veya Gebze yönüne gidiş trafiğini anımsatan kilitlenmiş bir atmosferde, telaşlanmakta olan “Rachel” ile hiçbir acelesi bulunmayan “adamın” yolları, trafik ışığının kırmızıdan yeşile döndüğü bir anda aniden talihsizce kesişiverir…

Zira yanan yeşil ışığa rağmen adam hareket etmeden öylesine durup beklerken, Rachel “acı acı” kornaya basmasının yanı sıra bir de el hareketi yapmak suretiyle adamın kamyonetinin sağından kavşağı geçince işler iyice karışacaktır…

Gerçi adam Rachel’a son bir şans verir…

Ancak içinde bulunduğu anormal koşullar nedeniyle kafasını zekice çalıştırmak yerine “burnundan kıl aldırmayan” bir tarzda, “Ben haklıyım, ne özrü be adam” tavırları sergileyen Rachel:

Oğlu Kyle’ın da ısrarlarına rağmen özür dilemeye yanaşmayınca, zaten “kafayı yemiş” olan adamın sigortaları birden bire tümden atıverecek ve sonrasındaki tek amacı da Rachel’a haddini bildirmek olacaktır…

Ki, bizde toplam süresi 90 dakika olan bu filmin, şu ana kadar hafif bir ısındırma amacıyla yaptığımız ilk yirmi bir dakikalık giriş bölümünden sonra gelen asıl heyecanlı olan kısmını, her seferinde yaptığımız gibi yine sizlere bırakacağız…

Eminiz eğer türün, yani bir manyağın arkada olduğu “tampon tampona araç takip” hikâyelerini sevenlerindenseniz, yıllar önce Steven Spielberg’in “Duel” ı (1971) ile başlayan ve en son John Hyams’ın kapsamlı bir yorumunu da paylaştığımız “Alone”ı (2020) ile devam eden benzer konulu bu “kanlı kedi – fare oyunu” da fazlasıyla ilginizi çekecektir…

Yorumumuzu bitirmeden ilave edeceğimiz son husus ise, gerek Russell Crowe’un ve gerekse de Caren Pistorius’un kusursuz bir performans sergiledikleri biçiminde…

Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere kendi değerlendirme sistemimiz içinde "Geçer” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 6 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yazılan yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler,
6


avatar
(85) -
Russell Crowe dışında oyunculukların sık sık yetersiz kaldığı ancak gerilim dozunu ve o panik hissini size güzel yansıtan bir film olmuş, keşke kadın başrol karakter de Russell abimiz kadar filme inansaymış. Bu arada Russell Crowe'un iyice kilo aldığını biliyordum ama böyle bir kötü adam rolüne bu kadar güzel gideceğini düşünmemiştim, nefes alışlarında bile her an birisini çiğ çiğ yiyecekmiş gibiydi. Gülücük

Evet bazı sahneler mantıklı değildi ancak bu tarz bir konu için görmezden gelinebilir, film aslında oldukça yüzeysel olsa da bir psikolojik altyapıya sahip, dolayısıyla çok saçma demeden önce okumak isteyebilirsiniz:

(Çok ağır spoiler değildir)
Sürprizbozan: Göster


Son sahne de hoşuma gitti:
Sürprizbozan: Göster
6


‹ Önceki 1 2 3 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film