Giriş Kayıt
En çok beğenilen yorumlar
avatar
(433) -
Filmi izlemeden önce kavram hakkında bilgi edinilmeli.
Sürprizbozan: Göster

Kaynak: Vikipedi
10


avatar
(511) -
Bergman'in gizemli başyapıtı.

Eğer filme başlamakla tereddüt ediyorsanız altta yazdığım paragrafı okumanızda fayda var. Eğer izleyecekseniz; gece, tek başınıza izlemenizi öneririm.

Alma(Bibi Andersson), Electra adlı film çekimlerinin ortasında birden konuşması kesilen Elizabeth Vogler(Liv Ullman) adlı bir aktöre bakması için göreve atanıyor. Alma, Elizabeth'te ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak, hiç bir sorunu olmadığını öğreniyor. Elizabeth sadece kelime olarak iletişim kurmayı reddediyor. Alma ve Elizabeth tedavi için bir adada olan yazlık eve çekiliyor. Her ne kadar tek konuşan kişi Alma olsa da, Elizabeth ile ilişkisi giderek büyüyor ve kendisini dinleyecek biri bulduğu için mutlu. Alma, Elizabeth'e yakın ilişkilerinden bahsetmeye başlıyor, filmde çok büyük bir etkisi olan, Alma'nın sahilde 2 ergenle yaptığı cinsel ilişkinin detaylarını anlatması gibi -3 yıl aradan sonra bu benim filmi 2. kez izleyişim ve bu cinsel ilişkinin detaylarını hala hatırlayabiliyorum, o derece büyük bir etkisi vardı, hatta gözünüzün önünde betimleyebiliyorsunuz- Alma, Elizabeth'i çok iyi bir dinleyici olarak görüyor -hatta kızın yüzüne de söylüyor- buda Alma'yı kendi özel hayatından daha fazla bilgi vermesine teşvik ediyor. Ancak, daha sonra
Sürprizbozan: Göster
Fiziksel ve duygusal şiddet gösterildikten sonra Yönetmen Bergman hikayeyi anlatmayı durduruyor ve bize ilk başta gösterdiği kesitlerin devamını gösteriyor. Bu iki kadının arasındaki ilişki artık iradelerin çekişmesine dönüşüyor, Alma'nın iradesi güçsüz düşerken Elizabeth'inki giderek güçleniyor ve daha baskın oluyor. Bu gücü hisseden Elizabeth, kendi kişiliğini güçsüz olan Alma'nın kişiliğine aktarmaya başlıyor.

Bu iki karakterin yüz ifadeleri, duyguları Bibi Andersson ile Liv Ullman tarafından mükemmel ve unutulamayacak bir performansla bizlere aktarılmış. Filmde çok fazla gerçeküstü görüntü ve rüya bölümlere var, bu yüzden filmde geçen gerçekliği hayalden ayırmakta güçlük çekiyorsunuz. Bir sahnede, Alma Elizabeth'i gece odasına girerken ve çıkarken görüyor. Sabah olunca Alma, Elizabeth'e adasına girip girmediğini sorduğunda Elizabeth kafasını sallayarak hayır cevabını veriyor. Elizabeth yalan mı söylüyor yoksa bu sahne gerçekten gerçekleşti mi bilmiyoruz. Yönetmen Bergman'ın oynadığı küçük bir oyun. Aynı sahne, Volgler'ın kocası geldiği zamanda geçerli, hatta Elizabeth filmin başında oğlunun resmine bakıp sonra resmi yırttığı sahne için bile geçerli. Bu unsurların ne anlama geldiğini tamamen kendi başımıza anlamamız gerekiyor.
9


default avatar
(186) -
Persona'yı ilk izlediğimde, ne olduğunu bilmediğim bir dolu duygu ile koltuktan kalkmıştım. Daha sonra defalarca izledim. Her izlediğimde yeni şeyler keşfettim. İnsan ruhunun kapalı kapılarından sızan bir ışık gibiydi Persona. Ama ışık daima azar azar sızıyordu. Anlayı bıraktım. Sadece izledim. Işığı izledim.

Kuşkusuz, Bergman'ın değil, tüm sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. modern sinema dilini yaratan bir şaheser.
10


Yorumlar (26)
avatar
(1723) -
bergman kafasına ulaşmam mümkün değil ne yazık ki, kullandığı ne varsa biz insanoğlu buna yabancı, filmin başındaki sürpriz ne oluyor dedirtti, film giderek gizemli hale dönüştü, merakla gelişme bölümü ilgiyle izlendi ancak final çok havada kaldı, sinema tekniği olarak çok başka yerde ancak hikayenin sonu elle tutulur bir yere bağlanmayınca zevk ve kalite kısmı yarım kaldı...
7


avatar
(792) -
"Benim anlamadığımı mı sanıyorsun; varolmak denilen o umutsuz düşü..."

Ben buraya Bergman'ı övmeye değil, gömmeye geldim. Bazı filmler güzeldir, bazı filmler iyidir, bazı filmler de hem iyi, hem güzeldir. Bu güzel bir film, ama iyi bir film değil. Neden güzel bir film olduğu ile ilgili detaylara hiç girmeyelim, çünkü bu da subjektif bir değerlendirmedir aslında. Neden iyi bir film olmadığı ise bence gayet açık, hatta neden "üçkağıtçı" bir film olduğu da ortada. Sadece şu iki kadının "yakınlaştığı" kareye bakmanız bile yeter...

Öncelikle İsveç için bile zamanının ötesinde bir film olduğunu teslim etmek gerek. Varoluşçu sinemanın öne çıkan örneklerinden biri olduğu da su götürmez. Yani, bir mızmızlık senfonisi. Biliyorsunuz, intihar oranı en yüksek yerlerden biri, İskandinavya. Bir yakınım bunu öğrendiğimizde; "Bunları ıslatıp ıslatıp döveceksin" gibi bir yaklaşımda (!) bulunmuştu. Şiddete tabii ki karşıyız ama, çok mu haksız sizce de?

Bergman'ın herkesin ayılıp bayıldığı bu başyapıtı, ki bence başyapıtı bu değil, bir kişilik savaşı anlatıyor, ama kimin kiminle savaştığını mutlaka öğrenmeniz gerekiyorsa, filmi izlemenizi öneririm. Fakat filmin sonunda bile, savaşın galibinin kim olduğunu tam olarak anlayamayabilirsiniz, veya gerçekten bir galibi ya da mağlubu olup olmadığını bile...

Filmi izleyecek olan hiç kimse benim sayıklamalarımı ciddiye almayacağı için rahat rahat atıp tutabiliyorum. Size iyi seyirler...
4


default avatar
(173) -
Herkesin aksine ben filmi beğenmeyenlerdenim. Sıkıcı bir senaryo ve hikayeye psikolojik çözümlemeler katarak seyirciye akıl oyunları yapıp düşünmeye sevk eden bir sürü anlamsız dialog ile doluydu film. Oyunculuklar olsun mekan olsun çok iyiydi ancak senaryonun zayıf oluşu bir müddet sonra sıkmaya başlıyor insanı ancak her zaman ki gibi insanlar bi bakıştan bir replikten bile bir sürü metafor türetmiş her sanat filmi adı altında çekilen filmlerdeki gibi.
4


default avatar
(1082) -
Film için etkili tanımı mı yoksa etkileyici psikodrama mı diyeceğimi ben bile karar veremedim..Persona filmi benim için Bergman'ın, sanatla ilgili belirsiz bir ifadeyi hedefliyor gibi görünüyor: bunu derken neden bu kadar gizemli ve kararmsar bir tablo çizmek durumunda hem kendini hem de izleyicileri buna itiyor ki..Hiç şüphe yok ki bu film, belli bir izleyici türüne hitap edecek mi katılmıyor, ama bir taraftan illa ki bir gurp bunu izleyecek, ancak Bergman bizim için ifadesini hiçbir zaman netleştirmedi ve sanat eseri, asıl odak noktası olan psikoseksüel karakter çalışmasından biraz rahatsız ediyor. Ama bu ne zengin bir çalışma.. İki kadını tek bir bütünün iki parçası olarak mı yorumluyoruz, yoksa Bergman'ın sinir bozucu püf noktalarına karşı direnip, hikayeyi daha basit bir şekilde okuyorsak, film güzel, sık sık acımasız, bazen sakıncalı ve her zaman ilgi çekici...
7


default avatar
(8) -
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden birisidir. Bu filmin yanına kolay kolay pek film yaklaşamaz.
9


avatar
(187) -
37. İstanbul Film Festivali'nden Kısa Kısa 5: Persona

Persona, sinemanın kurallarını yeniden yazan, inanılmaz görsellerle dolu bir film. İlk izleyişin hemen üzerine filmi anlamak biraz zorlaşsa da, Persona'nın insan üzerinde bıraktığı etki paha biçilemez. Hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyeceğiniz ve etkisi uzun bir süre boyunca kalacak olan filmlerden. Ingmar Bergman'ın kusursuz yönetmenliği ile Liv Ullmann ve Bibi Andersson'ın performanslarıyla birlikte Persona, herkesin izlemesi gereken bir başyapıt. Çekilmiş en özgün filmlerden birisi.

Film hakkındaki daha detaylı düşüncelerimi yukarıda yazdığım özel festival incelemesinde okuyabilirsiniz.
10

Cevaplar (1)
avatar
(792) -
İlk izleyişte anlaşılıyor anlaşılmasına ama, ikinci kez farklı bir bakış açısıyla izleme gereği doğuyor.
4


0
| Bildir


avatar
(511) -
Bergman'in gizemli başyapıtı.

Eğer filme başlamakla tereddüt ediyorsanız altta yazdığım paragrafı okumanızda fayda var. Eğer izleyecekseniz; gece, tek başınıza izlemenizi öneririm.

Alma(Bibi Andersson), Electra adlı film çekimlerinin ortasında birden konuşması kesilen Elizabeth Vogler(Liv Ullman) adlı bir aktöre bakması için göreve atanıyor. Alma, Elizabeth'te ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak, hiç bir sorunu olmadığını öğreniyor. Elizabeth sadece kelime olarak iletişim kurmayı reddediyor. Alma ve Elizabeth tedavi için bir adada olan yazlık eve çekiliyor. Her ne kadar tek konuşan kişi Alma olsa da, Elizabeth ile ilişkisi giderek büyüyor ve kendisini dinleyecek biri bulduğu için mutlu. Alma, Elizabeth'e yakın ilişkilerinden bahsetmeye başlıyor, filmde çok büyük bir etkisi olan, Alma'nın sahilde 2 ergenle yaptığı cinsel ilişkinin detaylarını anlatması gibi -3 yıl aradan sonra bu benim filmi 2. kez izleyişim ve bu cinsel ilişkinin detaylarını hala hatırlayabiliyorum, o derece büyük bir etkisi vardı, hatta gözünüzün önünde betimleyebiliyorsunuz- Alma, Elizabeth'i çok iyi bir dinleyici olarak görüyor -hatta kızın yüzüne de söylüyor- buda Alma'yı kendi özel hayatından daha fazla bilgi vermesine teşvik ediyor. Ancak, daha sonra
Sürprizbozan: Göster
Fiziksel ve duygusal şiddet gösterildikten sonra Yönetmen Bergman hikayeyi anlatmayı durduruyor ve bize ilk başta gösterdiği kesitlerin devamını gösteriyor. Bu iki kadının arasındaki ilişki artık iradelerin çekişmesine dönüşüyor, Alma'nın iradesi güçsüz düşerken Elizabeth'inki giderek güçleniyor ve daha baskın oluyor. Bu gücü hisseden Elizabeth, kendi kişiliğini güçsüz olan Alma'nın kişiliğine aktarmaya başlıyor.

Bu iki karakterin yüz ifadeleri, duyguları Bibi Andersson ile Liv Ullman tarafından mükemmel ve unutulamayacak bir performansla bizlere aktarılmış. Filmde çok fazla gerçeküstü görüntü ve rüya bölümlere var, bu yüzden filmde geçen gerçekliği hayalden ayırmakta güçlük çekiyorsunuz. Bir sahnede, Alma Elizabeth'i gece odasına girerken ve çıkarken görüyor. Sabah olunca Alma, Elizabeth'e adasına girip girmediğini sorduğunda Elizabeth kafasını sallayarak hayır cevabını veriyor. Elizabeth yalan mı söylüyor yoksa bu sahne gerçekten gerçekleşti mi bilmiyoruz. Yönetmen Bergman'ın oynadığı küçük bir oyun. Aynı sahne, Volgler'ın kocası geldiği zamanda geçerli, hatta Elizabeth filmin başında oğlunun resmine bakıp sonra resmi yırttığı sahne için bile geçerli. Bu unsurların ne anlama geldiğini tamamen kendi başımıza anlamamız gerekiyor.
9


avatar
(392) -
Kişinin kendi kendisiyle hesaplaşması ve yüzleşmesi içten içe tükenmesi ..

Böyle bir eziyet olamaz ! Ayrı dönemlerde tek vücutta iki insanın birleşimi .. Geçmişe dönük azap , insanın kendi kendisiyle kaçak göçek aynada yüzleşmesi .. Hele ki insanın kendi kendisini tokatlaması ( o karakteri yok etmek isteyip gönderememek ) Olgun yaşında mantıklı düşüncelerle kendini tedavi edebilme çabası ne kadar gerçek .. Ve bir o kadar affedilmez ..

Sevgili Bergman seni seviyorum ve kızıyorum .. İzleyiciyisini üzerek kendisiyle yüzleştiriyor.. İnanılmazsın ..

" İçimizde taşıdığımız bu kaygılar , umutsuz düşlerimiz .. açıklanamaz zulüm , yok olma korkumuz .. dünyevi koşullarımızın farkına varmış olmamız selamet umudumuzu daha belirginleştiriyor .. İnancımızın ve kuşkumuzun geceki haykırışları perişanlığımızın ve ürkütücü farkındalığımızın en korkunç kanıtları oluyor .. "
9


avatar
(140) -
Sıradışı bir film, arşivime ekledim kesinlikle.
8


avatar
(24) -
Filmi izlerken korkabilir, hissizleşip sinirlenebilirsiniz hatta üzülebilirsiniz. Var olduğumuz topluma ayak uydurabilmek için kendimizi ve benliğimizi nasıl maskeler ardına sakladığımızı görebiliriz biraz dikkatli izlersek. Her halimize kızıp her halimize acıyabilmemiz pek tabii, Bergman'da verdiği perspektifle bunu fazlasıyla dile getirebilmiş. Güzel ve dozajı psikoloji sevmeyenler için hafif ağırdır.
8


avatar
(65) -
Kötü senaryoya sahip iyi çekilmiş bir filmdir, görsellik dışında pek bir şey sunmuyor. Oyunculuk ise normalin üstü kesinlikle değil. Kaliteli bir senaryo olsa en sevdiklerim arasına girebilirdi. Bir kereden bir şey olmaz izleyiniz.
6


avatar
(338) -
İzlenesi. Eski bir film olduğu için bazı sahneler yer yer sıkıyor ama diyaloglar güzel.

Sürprizbozan: Göster
6


avatar
(433) -
Filmi izlemeden önce kavram hakkında bilgi edinilmeli.
Sürprizbozan: Göster

Kaynak: Vikipedi
10


default avatar
(182) -
Bergman filmlerinde bir acayiplik var Diyaloglar, insanların yüzleri, o dünya gerçekçi değilde 'yapay' demek hiç doğru değil. Gerçeğe gerçekten daha yakın onun filmleri, sanki insanın kavrayamayacağı bir dünya var adam orda çekiyor filmleri.
10


avatar
(280) -
İlk izlediğim zamanlar etkisinden bir hayli süre çıkamamıştım. Hala aklıma geldikçe bir garip olurum. Psikolojik filmlerin babası benim için.
10


avatar
(217) -
O kadar çok iyiydi ki yorum yapmak bile zor. Etkisinden uzun süre çıkamadım
8


avatar
(88) -
Ingmar Bergman'ın sinema dilini yazdığı filmi Persona; Freud'un psikoanalizi ile iç içe geçen karakterlerinin başarılı bir şekilde aktarılmasıyla sinemanın baş yapıtlarından biri haline geliyor.

Sürprizbozan: Göster
9


default avatar
(67) -
Farklı bir dil yarattığı kesin de, ben bu dili sevmedim.
2


default avatar
(56) -
insanın benliği ve alt benliği arasındaki çatışmayı en iyi yansıtan filmlerden biri
8


avatar
(847) -
Persona (1966) Yönetmenliğini Ingmar Bergman üstlenirken oyuncu kadrosunda Bibi Andersson, Liv Ullmann ve Margaretha Krook gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Dram-Psikolojik türlerini barındırıyor.. Kendine göre bir tazı olan ve oldukça hayran kitlesine sahip yönetmen Ingmar Bergman 1957 yapımı Yedinci Mühür filminden sonra izlediğim ikinci filmi olma özelliği taşıyor.. Film ağır bir psikolojik deneme olarak değerlendirebilirim.. Oyuncu kadrosu iki kişiden oluşuyor.. Bibi Andersson ve Liv Ullmann performansları tek kelimeyle göz alıcı izlerken sıkılmadım desem yalan olur.. Bu yönetmenin tek sevmediğim yanı konuyu biraz yavaş işletiyor olması onun dışında tam benim filmim diyebileceğim bir konuya sahip süresini kısa tutarak yerinde bir karar vermiş.. Sapık, Sybil ve Dövüş Kulübü gibi filmlerin hayranı olarak bu filmi de psikolojik türündeki enlerim arasına almış bulunmaktayım.. Konusu kişilik bölünmesi bir insan evinde farklı dışarıda farklı davranabilir peki bu insanın gerçek yüzü hangisi bunu saptayabilmek neredeyse imkansız (!) Sybil karakteri yaşanmış bir olay detaylı olarak yorum atmıştım sitede bu film gibi pek ilgi görmemiş Sybil tamı tamına 16 karaktere sahip bir insan olduğuna şahit olmuştum.. Yukarıda yazdığım filmleri de mutlaka izleyin.. İmdb Top 250 Listesinde mevcut olan film almış olduğu puan ile 192. sıradadır.. Repliklerin her biri özenle seçilmiş.. Eleştirmenler Ingmar Bergman en iyi filmi olduğuna hem fikir elinize geçerse mutlak izleyin pişman olmazsınız.. 8.5 Her sabah uyandığımda hayata karışmak için özel bir çaba sarfediyorum.. Yüzüme taktığım maske mi gerçek, yoksa altında saklı olan ve benim “ben” demekten çekinmediğim varlık mı.? Her şey sahte, gerçekten nasıl güldüğümü bile hatırlamıyorum.. Yüzüm, gülüşüm, bakışlarım önceden tasarlanmış, dış dünyadan korunmak için bir kabuk gibi kullanıyorum onları.. Sesime bile dayanmam mümkün değil, var olmak istiyorum ama varlığımın bedenimde bir basamak daha yükselemeyeceğini, öne çıkamayacağını biliyorum.. Kendimi gerçekleştirmek yerine “gerçekmişim gibi” davranarak devam edemem.. En iyisi susmak ve dinlemek, belki gerçekten dinlemeyi başarabilirsem insanların asla yapmadığı gibi başkalarının maskesini düşürebilirim, bir an bile olsa samimiyet ve masumiyet görmek için maskemin dilini kesebilirim.. Sustum artık, sadece dinliyorum, başkasını canlandırmaktan vazgeçtim, bana önce kendinizi, sonra da beni verin..


‹ Önceki 1 2 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film