Yönetmen:
Senaryo:
Ülke:
Rating:
Vizyon Tarihi:
18 Ekim 1966 (İsveç)
Dil:
İsveççe, İngilizce
Müzik:
Çekim Yeri:
Fårö, Gotlands län, İsveç
1435 kişi izledi 310 kişi izleyecek 109 kişinin favorisi 22 takip
Özet
Persona, Bergman filmografisinin en şaşırtıcı ve en aykırı parçası. Yönetmenin ustalığının ve modern sinemayı etkilemekle kalmayıp onu nasıl büyük ölçüde kendinden çıkardığının en güzel kanıtlarından biri. Sinamotografisinin ustalığını bir yana bırakırsak, buradaki sinema dilinin günümüzdekinden geri kalan yanı yok. Sinematografi de işin içine girdiğinde Bergman fersah fersah öteye gidiyor. Kuralları kim koydu diye merak ediyorsanız işte size Bergman, sinemanın gerçek babası. Örneğin Lynch Mulholland Çıkmaz'ını yazarken bu filmi en az on kez izlemiş olmalıdır. Bir hemşire, konuşmayı reddeden, herhangibir psikolojik rahatsızlığı olmamasına rağmen çevresiyle iletişimi tamamen kesmiş bir aktristin bakımını üstleniyor. İkisi bir yazlıkta birlikte zaman geçirirken, birinin sessizliği nedeniyle açılan kışkırtıcı ve korkutucu kişilik çukuruna diğerinin (hemşirenin) karakteri düşüyor ve kendini en ince detayları ile açık etmeye başlıyor. Ve bir süre sonra hemşirenin kendi karakteri yok olup tamamen aktristin karakteri içinde eriyerek şekil değiştiriyor. (bibi andersson ve liv ullman'ın oyunculukları mükemmel) Sessizliğin gücü, karakter olmak, oynamak, kişilik ve kadın kimliği (John Berger'in Görme Biçimleri'ndeki tezini hatırlamakta fayda var: özellikle kadınların kendilerinden beklenen kimlik ve içlerindeki gerçek kimlik arasındaki bölünmüşlükleri) üzerine bir başyapıt. 1966 yılından sonraki sinemayı en çok etkilemiş ve hatta onu bizzat yaratmış olan filmlerden biri Persona. Ama burada örneğin bir Potempkin Zırhlısı ya da bir Metropolis gibi ancak miras kağıtlarındaki yazı olabilecek, yapacağını yapmış sonra da hükmünü uzun zaman önce kaybetmiş bir anlatı göremezsiniz. Bergman'ın Persona'sı, bugün bile tüm yönetmenlerin hayalini süsleyebilecek ve yapıldığı anda tüm dünyanın önünde eğileceği gerçek sinema anlatısıdır. Yapıldığı yıl bir kesimin takdirini toplamakla birlikte çok büyük bir kesim tarafından da acımasızca eleştirilmişti. Ne var ki sonrasında kuralları koyan filmlerden biri oldu.
Yorumlar
![avatar](/images/avatars_thumb/208363029595248470cdb0.png)
Bergman'in gizemli başyapıtı.
Eğer filme başlamakla tereddüt ediyorsanız altta yazdığım paragrafı okumanızda fayda var. Eğer izleyecekseniz; gece, tek başınıza izlemenizi öneririm.
Alma(Bibi Andersson), Electra adlı film çekimlerinin ortasında birden konuşması kesilen Elizabeth Vogler(Liv Ullman) adlı bir aktöre bakması için göreve atanıyor. Alma, Elizabeth'te ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak, hiç bir sorunu olmadığını öğreniyor. Elizabeth sadece kelime olarak iletişim kurmayı reddediyor. Alma ve Elizabeth tedavi için bir adada olan yazlık eve çekiliyor. Her ne kadar tek konuşan kişi Alma olsa da, Elizabeth ile ilişkisi giderek büyüyor ve kendisini dinleyecek biri bulduğu için mutlu. Alma, Elizabeth'e yakın ilişkilerinden bahsetmeye başlıyor, filmde çok büyük bir etkisi olan, Alma'nın sahilde 2 ergenle yaptığı cinsel ilişkinin detaylarını anlatması gibi -3 yıl aradan sonra bu benim filmi 2. kez izleyişim ve bu cinsel ilişkinin detaylarını hala hatırlayabiliyorum, o derece büyük bir etkisi vardı, hatta gözünüzün önünde betimleyebiliyorsunuz- Alma, Elizabeth'i çok iyi bir dinleyici olarak görüyor -hatta kızın yüzüne de söylüyor- buda Alma'yı kendi özel hayatından daha fazla bilgi vermesine teşvik ediyor. Ancak, daha sonra
Bu iki karakterin yüz ifadeleri, duyguları Bibi Andersson ile Liv Ullman tarafından mükemmel ve unutulamayacak bir performansla bizlere aktarılmış. Filmde çok fazla gerçeküstü görüntü ve rüya bölümlere var, bu yüzden filmde geçen gerçekliği hayalden ayırmakta güçlük çekiyorsunuz. Bir sahnede, Alma Elizabeth'i gece odasına girerken ve çıkarken görüyor. Sabah olunca Alma, Elizabeth'e adasına girip girmediğini sorduğunda Elizabeth kafasını sallayarak hayır cevabını veriyor. Elizabeth yalan mı söylüyor yoksa bu sahne gerçekten gerçekleşti mi bilmiyoruz. Yönetmen Bergman'ın oynadığı küçük bir oyun. Aynı sahne, Volgler'ın kocası geldiği zamanda geçerli, hatta Elizabeth filmin başında oğlunun resmine bakıp sonra resmi yırttığı sahne için bile geçerli. Bu unsurların ne anlama geldiğini tamamen kendi başımıza anlamamız gerekiyor.
Eğer filme başlamakla tereddüt ediyorsanız altta yazdığım paragrafı okumanızda fayda var. Eğer izleyecekseniz; gece, tek başınıza izlemenizi öneririm.
Alma(Bibi Andersson), Electra adlı film çekimlerinin ortasında birden konuşması kesilen Elizabeth Vogler(Liv Ullman) adlı bir aktöre bakması için göreve atanıyor. Alma, Elizabeth'te ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak, hiç bir sorunu olmadığını öğreniyor. Elizabeth sadece kelime olarak iletişim kurmayı reddediyor. Alma ve Elizabeth tedavi için bir adada olan yazlık eve çekiliyor. Her ne kadar tek konuşan kişi Alma olsa da, Elizabeth ile ilişkisi giderek büyüyor ve kendisini dinleyecek biri bulduğu için mutlu. Alma, Elizabeth'e yakın ilişkilerinden bahsetmeye başlıyor, filmde çok büyük bir etkisi olan, Alma'nın sahilde 2 ergenle yaptığı cinsel ilişkinin detaylarını anlatması gibi -3 yıl aradan sonra bu benim filmi 2. kez izleyişim ve bu cinsel ilişkinin detaylarını hala hatırlayabiliyorum, o derece büyük bir etkisi vardı, hatta gözünüzün önünde betimleyebiliyorsunuz- Alma, Elizabeth'i çok iyi bir dinleyici olarak görüyor -hatta kızın yüzüne de söylüyor- buda Alma'yı kendi özel hayatından daha fazla bilgi vermesine teşvik ediyor. Ancak, daha sonra
Sürprizbozan: Göster
Fiziksel ve duygusal şiddet gösterildikten sonra Yönetmen Bergman hikayeyi anlatmayı durduruyor ve bize ilk başta gösterdiği kesitlerin devamını gösteriyor. Bu iki kadının arasındaki ilişki artık iradelerin çekişmesine dönüşüyor, Alma'nın iradesi güçsüz düşerken Elizabeth'inki giderek güçleniyor ve daha baskın oluyor. Bu gücü hisseden Elizabeth, kendi kişiliğini güçsüz olan Alma'nın kişiliğine aktarmaya başlıyor. Bu iki karakterin yüz ifadeleri, duyguları Bibi Andersson ile Liv Ullman tarafından mükemmel ve unutulamayacak bir performansla bizlere aktarılmış. Filmde çok fazla gerçeküstü görüntü ve rüya bölümlere var, bu yüzden filmde geçen gerçekliği hayalden ayırmakta güçlük çekiyorsunuz. Bir sahnede, Alma Elizabeth'i gece odasına girerken ve çıkarken görüyor. Sabah olunca Alma, Elizabeth'e adasına girip girmediğini sorduğunda Elizabeth kafasını sallayarak hayır cevabını veriyor. Elizabeth yalan mı söylüyor yoksa bu sahne gerçekten gerçekleşti mi bilmiyoruz. Yönetmen Bergman'ın oynadığı küçük bir oyun. Aynı sahne, Volgler'ın kocası geldiği zamanda geçerli, hatta Elizabeth filmin başında oğlunun resmine bakıp sonra resmi yırttığı sahne için bile geçerli. Bu unsurların ne anlama geldiğini tamamen kendi başımıza anlamamız gerekiyor.
![default avatar](/images/default_avatar.gif)
Persona'yı ilk izlediğimde, ne olduğunu bilmediğim bir dolu duygu ile koltuktan kalkmıştım. Daha sonra defalarca izledim. Her izlediğimde yeni şeyler keşfettim. İnsan ruhunun kapalı kapılarından sızan bir ışık gibiydi Persona. Ama ışık daima azar azar sızıyordu. Anlayı bıraktım. Sadece izledim. Işığı izledim.
Kuşkusuz, Bergman'ın değil, tüm sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. modern sinema dilini yaratan bir şaheser.
Kuşkusuz, Bergman'ın değil, tüm sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. modern sinema dilini yaratan bir şaheser.
Persona Altyazıları
Türkçe Altyazılar
Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
İngilizce Altyazılar
Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
- İyi
- Yeterli
- Yetersiz
- Değerlendirilmedi
- Kaynak Altyazı Bekleniyor
- Arşiv
Bu filmi sevenler şunları da sevdi
Fargo
(1996)Mulholland Çıkmazı
(2001)Rezervuar Köpekleri
(1992)Karanlık Yolculuk
(2001)Büyük Hesaplaşma
(1995)Çin Mahallesi
(1974)
Forumdan Benzer Başlıklar
- Dizi Haberleri - Quaresmania
Film Altyazıları
Furiosa: A Mad Max Saga (3,686)
Kimitachi wa dô ikiru ka (1,416)
Mad Max: Fury Road (363)
Håndtering av udøde (344)
Dune: Part Two (327)
Tarot (254)
The Fall Guy (246)
The Ministry of Ungentlemanly Warfare (152)
Godzilla x Kong: The New Empire (136)
Spoorloos (123)
Dizi Altyazıları
House of the Dragon (1,592)
Evil (875)
The Acolyte (352)
Better Call Saul (210)
From (196)
Young Sheldon (161)
Halo (157)
True Detective (156)
Sugar (123)
The Bear (121)
Persona, Türkçe karşılığıyla maske, Jung tarafından ortaya atılan, bireyin günlük yaşamdaki ihtiyaçlarıyla ilişkili olan tavrı tanımlar.
Buna göre, bilinç ile bilinçdışı arasında sürekli bir yer değiştirme söz konusudur ve aralarında belirgin bir ayrım yoktur. Ne düşüneceğimizi önceden tahmin edemeyiz, bilinçli isteklerimizden bütünüyle farklı bir yönde beklemedik düşünceler oluşabilir. Ayrıca, bugün bilinçli olan şey, yarın unutulabilir veya bastırılabilir. Bir adamı çalıştığı iş yerinde gözlemleyen biri, onun güleryüzlü, ileri görüşlü, samimi biri olduğu sonucuna varabilir. Ama aynı adam, başka bir ortamda, örneğin evinde, işyerindekinin tam tersi bir halde olabilir. "Öyleyse hangisi asıl karakterdir, gerçek kişiliktir?" diye sorar Jung. "... Normal bir kişilikte bile, karakter bölünmesi imkânsız değildir."
Çocuklukta Persona
Çocukluk dönemini ele alacak olursak, sağlıklı bir bebek çok doğaldır, yapmacıklık taşımaz. Diğer kişilerin hislerine aldırış etmeden nasıl istiyorsa öyle kabul eder, istemediğini de reddeder. Büyüdükçe, diğer insanların bilincine varır ve bir topluluğa kendini kabul ettirmek için nasıl rol yapacağını öğrenmeye başlar. Çocuklar, hızlı değişiklik gösterirler; dolayısıyla bu yapmacıklığın ne zaman baş göstereceği ve hangi boyutlarda ilerleryeceği her çocukta farklı olacaktır.
Jung, yapmacıklık ile bilinçdışı yapmacıklık olarak tanımlanan özdeşleşmeyi birbirinden ayrı tutar. Eğer bir çocuk kendini babasıyla fazla özdeşleştirirse, gerçek kimliğinden bazı şeyler kaybedebilir. Kimlik sahibi olmanın aşamaları vardır veya ebeveynin veya ebeveynlerin arasındaki veya ona bir bebek gibi bağlı olan bir bakıcısı arasındaki duygusal bağa göre bu kimlik derecelendirmesi de değişecektir.
Kaynak: Vikipedi