Limbo (2023)

Yönetmenin hayranı olduğum için bu filmden büyük umutlar beslemiştim. Ama filmin sonuna geldiğimde umutlarım suya düştü ve göründüğünden daha fazlası olmadığını anladım. Kimse bir şey yapmıyor, kimse bir şey söylemiyor, hiçbir şey olmuyor, hiçbir şey çözülmüyor. Filmde hiçbir dram, çatışma, dinamizm yok.Fazlasıyla övülen anlamsız bir film. Sadece sinematografi harika. Oyuncular birinci sınıf ve ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar ama üzerinde çalışılacak bir senaryo yok. Avustralya filmlerinden artık resmen vazgeçeceğim.

Avustralya'nın kırsal bölgesinde geçen ve yıllar önce kaybolan Aborjin bir kadınla ilgili 20 yıllık faili meçhul bir davayı araştırmasını konu alan sarsıcı bir suç draması.

Hakikat arayışı ile kuşaklar arası travma ve bunun Avustralya yerlileri üzerinde süregelen etkileri üzerinden adaletsizliğin hem toprakları hem de insanları nasıl yaraladığını gözler önüne seren karanlık bir polisiye.

Tecrit edilmeyi ve ıssızlığı vurgulayan uğursuz bir atmosferi yaratmak için nefes kesici siyah-beyaz sinematografi kullanan, mükemmel oyunculuk performanslarının eşlik ettiği, telaşsız temposu, karanlık temalarından dolayı herkesin sürükleyici bulamayacağı bir film.

1960'ların gizem dramaları In the Heat of the Night (1967) ve To Kill a Mockingbird (1962) yapımlarından esinlendiğini saklamayan Avustralya yerlisi yönetmeni Ivan Sen, bu filmi "çöl noir" ya da "neo western" olarak tanımlıyor.

- Bir sabah sandalyesinde buldum onu. Bunama yedi bitirdi onu.
- Demans mı olmuştu?
- Son zamanları çok kötüydü. Beni tanımıyordu. Kendi adını bile unutmuştu.
- Sen kimdin?
- Kardeşiyim.