Giriş Kayıt

Ararat (2002)


115 dk
12 ödül ve 13 adaylık
3.6
  • 72/ 10
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
3.6/10 puan 60 kullanıcı oyladı
Yönetmen:
Senaryo:
Tür:
Rating:
6.3
55
62
Vizyon Tarihi:
13 Nisan 2006 (Türkiye)
Dil:
İngilizce, Armenian, Fransızca, Almanca, Türkçe
Müzik:
Web Sitesi:
Çekim Yeri:
Calgary, Alberta, Kanada
94 kişi izledi 30 kişi izleyecek 3 kişinin favorisi 8 takip
Özet
Bu film-içinde-film, dünyayı pek ilgilendirir görünmese de iki ulusu sürekli meşgul eden bir tartışma konusunu kendisine ana eksen edinmiş durumda.

Ararat 1915 ve 1923 yılları arasında, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında, Ermenilerin pek hoşnut olmadıkları, Türklerin de üzerinde durulmasından öfke duydukları bir dönemi konu alıyor. Ermeni asıllı Kanadalı sinemacı Atom Egoyan, kariyerindeki bunca yılın sonunda, nihayet bu tartışmalı dönemdeki olayları beyazperdeye taşımaya soyunmuş. Tarihin bu diliminde Osmanlı İmparatorluğu'nun 1.5 milyon Ermeninin ölümünden sorumlu olduğu iddiası yıllardır Ermeniler tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun ardından kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti ise, bu dönemde sadece bir zorunlu göç hareketi olduğu tezini savunuyor.

Filmin kendisi, tarihteki mevzubahis dönemi anlatan bir filmde çalışan genç bir şoförün (David Alpay) gözünden anlatılıyor. Çekimler sırasındaki çalışmaları, genç adamın kendini kendisini keşfetmesine yolaçıyor.
Görseller
  • Ararat
  • Ararat
  • Ararat
  • Ararat
  • Ararat
Yorumlar
10 yıl önce
avatar
Filmin yazarı ve yönetmeni Atom Egoyan olarak görülmekle birlikte, finansman ve senaryoyu asıl şekillendirenlerin Diaspora Ermenileri ve özellikle de Türk düşmanlığı ile beslenen Irkçı kesim olduğu anlaşılıyor.
Bir taraftan soyulan ve daha sonra üzerine gaz dökülüp yakılan gelinler, Cevdet Bey’in emriyle işkenceye uğrayan küçük çocuk, bir eliyle çocuğunu tutarken tecavüze uğrayan kadın temalarıyla tam bir barbar Türk modeli ve karşı tarafta barış güvercinleri… Bu barış güvercinleri o dönemdeki en modern silahlarla donatılmış! denilen Osmanlı ordusuna karşı 30.000 silahlı Ermeni’yi nereden buldu, Van Olaylarına nasıl gelindi, İşkence ile komitacılarca katledilen Müslüman halk hayal ürünü mü ya da özellikle 1907 yılına kadar doğuda silahlı eylem yapan ve isimleri hala Ermeni türkülerine konu olan Ermeni Çete liderleri hayal mi? Osmanlı Bankası Baskını, Padişaha bombalı suikast hiç olmadı mı? bunlardan bahis yok, ya da Van İsyanı sonrası Türk askerinin yaklaşan ve içerisinde en az 30.000 Ermeni asker barındıran Rus Ordusu ile iki ateş arasında kalma tehlikesi ile şehri boşaltması, doğudan göç etme zorunda kalan yüz binlerce Müslüman ahali ve göç edemeyip Rus işgali altında Ermenilerin her türlü taciz ve saldırısına kalan ve Ruslar çekilirken meşhur ırkçı Ermeni çete lideri Andranik’in emriyle katledilen binlerce masum insan…

1,5 Milyon soykırım kurbanı sözünü duyunca arkasından nasıl saydıklarını anlatacaklarını bekledim, tüm coğrafyada o kadar Ermeni yokken… 2002 yılında bu kadar nefret dolu bir dille propaganda filmi hazırlamak gerçekten sağlıksız bir ruh hali gerektirir kanaatimce…
Film, Arshile Gorky ve Clarence Usher’i merkeze yerleştirip bu iki kişinin etrafında Ermeni soykırımı iddialarını işlemeye çalışıyor. Her ikisinin de içinde bulunduğu Van direnişi ve sözde Türk katliamlarının bu iki kişi üzerindeki etkilerinden mevcut tezlere argüman çıkarılmaya çalışılıyor.
Arshile Gorky (Vostanik Adoyan)’nin babasının sonradan ailesini de almak üzere Amarika’ya göçmüş deniyor. Ama görüntü ailesini tamamen terk ettiği yönünde, 7 yıl geçmesine rağmen ailesiyle irtibatı yok, zaten Arshile, Amerika’ya gittiğinde de aralarında bir bağ kurulduğu da görülmüyor. Amerika’da Ermeni adını atıp Arshile Gorky adını kullanması da eski Ermeni kimliğini silme olarak bile anlaşılabilir Arshile neticede Gürcü adı. Filmde annesini sanki soykırım yüzünden kaybetmiş gibi anlaşılıyor. Ailesiyle sağlıklı olarak 1915’de Rusya’ya göç ettiği ve annesini 1919’da Erivan’da açlıktan öldüğü biyografisinde var. 1948’de İntihar etmesini de filmden neredeyse soykırım altındaki psikolojisinden kurtulamaması olarak anlıyoruz ama biyografisini okuyunca Stüdyosu yanıp kül olan, Kanser tedavisi görüp Kolostomi olmak zorunda kalan, eşi tarafından aldatılıp terk edilen ve en sonunda da 1948’de araba kazasında boynu zedelenen ve resim yaptığı eli kısmi felç olan bir insan görüyoruz.

Clarence D.Usher, o dönem Osmanlı içindeki ajanlık faaliyetlerine dahil olduğu anlaşılan misyoner doktorluk görevi ile Van’da bulunan bir Amerikalı. Filmde bir milletin tamamen yok edilmesine tanık olup, psikolojisi bozulan ve yaşananların gerçek hikayesini kitaplaştıran Amerikan Doktor olarak tanıtılıyor. Kitabı 1917 yılı baskılı An American Physician in Turkey’in girişi İsa adına hayatlarını kaybeden Ermeni ve Amerikalılara adanmış sonu da misyoner dileklere (When the war is over the future of the blighted country must be very largely in the hands of the Armenian children who have survived, for, as always hitherto, this Mohammedan country must owe its economic and intellectual development to the Christian. These children, these orphans, can be trained now for that stupendous task. Behold America’s opportunity!)
Bu kadar taraflı ve sadece bulunduğu misyonun binasına gelen Ermeniler üzerinden yaşananların detayını yazan bir misyonerin kitabı ile tarih anlaşılabilir mi? Kendi adıma okuma listemde son sıraya bırakırım, ancak boş zaman bulursam hızlıca okurum güvenilir kaynaklardan aynısını okumuşsam ancak inanırım. (Kitabın son bölümünde kendisi de Ermenilerin Müslüman olmaları halinde tehcir olmayacakları ev-giyecek-yiyecek sahibi olacaklarına rağmen bu teklifi reddederek İsa’nın yolundan ayrılmadıkları için övmekte, bunu yazarak aslında etnik olarak bu insanlara karşı bir hareket olmadığını kendisi de itiraf etmiş oluyor.Neticede Müslüman Kürt ve Çerkesler için de Osmanlının son döneminde etnik bir ayrımcılık yapıldığı iddiaları vardı)

Kendi adıma Soykırım kavramının tarihsel değil politik bir gerekçeyle Yahudi Soykırımı sonrası ortaya çıkarıldığına, bunun için her türlü abartma ve yalan bilgilerin kullanılmaya çalışıldığına inanıyorum. Mukatele (Karşılıklı Katliamlar) olarak adlandırılan trajik olaylar yaşandığı bir gerçek. Rusya ve Fransa destekli Ermeni Taşnak ve Hınçak Çetelerinin özellikle Doğu Anadolu’daki 6 il olmak üzere eski Ermeni Krallığını tekrar kurma hayali ve 1. Dünya Savaşının patlamasıyla birlikte bu hayal için pompaladığı ve aksiyona geçirdiği ırkçı Türk düşmanlığı onulmaz acılara sebep olmuştur. Ermeni tarafınca soykırım suçlusu sayılan İttihat Terakki liderleri Nemesis operasyonu ile bir bir suikastle katledilirken, Ne yazık ki bu acıların asıl müsebbibi olan Shahan Natalie gibi ırkçı Ermeni kesimi olaylardan en az zarar görmüş ve düşünceleri hala daha yeni nesiller tarafından takip edilmektedir (Bu filmde görüldüğü üzere masum Diplomatların sözde Soykırım’dan 60 yıl sonra Asala marifetiyle katledilmeleri meşru, katleden caniler kahraman) . Diğer taraftan İttihat ve Terakki tarafından 24 Nisan 1915 tutuklamaları sonrası mahkemeler ve infazlar ile ilgili açıklıkların olmaması, Doğudaki Ermeni çetelerin sebep olduğu olaylardan dolayı ülke genelindeki yüzbinlerce Ermeninin doğduğu toprakları bırakıp göçe zorlanması ve bunun sonucunda sayıları yüzbinlerle ifade edilebilecek masum Ermeni vatandaşların, Ermeni çetelerin vahşetleri nedeniyle oluşan öfke seline kurban olarak tehcir yolunda ölümü nedeniyle büyük üzüntü duyuyorum ki Ermeni çetecilerin Osmanlı’dan yana olduğu için infaz ettiği Ermeni sayısı da az değil.

2015 Soykırım meselesinin hortlatılamaya çalışılacağı bir yıl olacağından yeri olmamasına ragmen buraya da not düsmek isterim ki ortaya sunulan bilgi belge ve tanıklıkları iki-üç yerden kontrol etmek gerekir. Örnek olarak İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin 1912 yılı sayımına! göre Doğu Anadolu’daki 6 ilde Müslüman nüfus %45,1 iken Hristiyan (Ermeni ağırlıklı) nüfus %45,2 bu veriyi Arnold Toynbee bile kullanıyor. Böyle bir saçmalık nasıl yazılabilir? nüfus sayımları ile yaklaşık nüfuslar belli iken. Bunun anlamı sayılarla oynayarak %0,1 de olsa Hristiyan nüfus fazlalığı ile Otonomi-Özerklik-Bağımsız devlet olma yolları için yurtdışı destek arıyorum, Daha önemlisi hedef için her türlü yalanı mübah sayıyorum demek.

Diğer bir örnek, İnternette Ermeni Soykırımı mağduru Soghomon Tehlirian’ın 15 Mart 1921’de Talat Paşa’yı öldürdüğünü okuyoruz. Mahkemesinde Erzincan’dan göçe zorlanan ailesinin yolda asker destekli yerel çeteler tarafından öldürüldüğü, kızkardeşinin tecavüze uğradığı, erkek kardeşinin başının baltayla kesildiğini gördüğünü, kendisine de vurduklarını kendinden geçip 2 gün sonra uyandığını, dağlar aşarak yurtdışına kaçtığını, yaşadıkları yüzünden bayılma krizleri yaşadığını, annesinin hayalinin Talat Paşa’dan intikam almasını istediğini vs anlatarak Behbud Han Cavanşir’i öldüren Misak Torlakyan gibi Soykırım nedeniyle ruh sağlıklarının bozulması temelli serbest kaldığını öğreniyoruz. İlk okuyunca herkesin hak vereceği bir hikaye, İşin diğer tarafı mahkemede anlattığı ailesinin katledildiği olayla ilgili çelişkili ifadeler, Dil öğrenmeye gittim dediği Fransa, Almanya seyahatlerinin tamamen çete bağlantılı işler olması, Ermeni yayınlarından anlaşıldığı üzere 1920 yılındaki İstanbul seyahatinde aslında işbirlikçi Mıgırdiç Harutunyan’ı öldürmek için gittiği belli oluyor. Bu durumda cinayeti işlettirenlerin ezberlettiği savunmayı yaptığı dolayısıyla adının Soghomon olmasından başlayarak anlattıklarının doğruluğu hakkında şüphe duyulması gerektiği ortaya çıkıyor. Soykırım savunucularınca açıklanmayan arka plan gerçeklere ait önemli bir örneği Beyrut merkezli Nayiri v. 12, nos. 1-6 da Shahan Nathalie’nin hatıralarından 1 Numaralı hedef olarak Talat Paşa’nın ölüm emrini bizzat Tehlirian’a verdiğine dair itirafı ortaya çıkarıyor: "You blow up the skull of the Number 1 nation-murderer and you don't try to flee. You stand there, your foot on the corpse and surrender to the police, who will come and handcuff you." Shahan Natalie's purpose was to turn Soghomon Tehlirian's trial into the political trial of those responsible for the Great Tragedy, which was realized in part. However, there were those in the ARF leadership, Simon Vratsian in particular, who had two chapters deleted from Tehlirian's memoirs - before their printing - which dealt with Shahan Natalie's key role in the assassination of Talaat.
9 yıl önce
avatar
Kötü bir kara propaganda filmi. Karşı taraf Türkler değil de başkası olsaydı yine de keyif almazdım. Çok fazla şeyi öğretme derdinde ve bunları karakterlerin ağzına sıkıştırmış. Hikayesi zayıf yani. O kadar taraflı ki film resmen karikatürize olmuş. 
13 yıl önce
default avatar
Tartışılan Tehcir kararı

Osmanlı bir çok cephede savaşırken, Ermenilerin doğuda Ruslar’la birlikte Türklere saldırarak akıl almaz katliamlarda bulunuyorlardı. Ayrıca Osmanlı’nın bir çok şehrinde isyanlar sürüyordu. Önce Zeytun’da başlayan ayaklanma, Kayseri, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Ankara, Van, İzmit, Adapazarı, Adana, İzmir gibi şehirlerde devam etti. Osmanlı İmparatorluğu bu katliamların ve ayaklanmaların önüne geçebilmek için ve daha fazla kan dökülmemesi düşüncesiyle önce çeşitli şehirlerdeki Ermenileri tutuklama kararı aldı. (24 Nisan 1915) 27 Mayıs 1915’te de Sevk ve İskan Kanunu’na göre özellikle doğudaki Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’nun yine toprakları olan Irak, Suriye ve Lübnan gibi şehirlere göç ettirilmesi kararlaştırıldı.

Techir ile göç ettirilen Ermeniler için o günden bu güne kadar soykırım yapıldı iddiaları bulunmaktadır. Türkler sırf Ermenileri ortadan kaldırmak ve köklerini kurutmak için sözde soykırım yapmışlardır. Özellikle Amerika ve Batı tarafından sözde soykırım iddiaları nedense olayların olduğu ve bittiği dönemde değil de 50 yıl sonra 1965’te gündeme gelmiştir. Sanki Ermeniler kendilerine soykırım yapıldığını 50 yıl sonra keşfediyorlardı. Hatta bu iddialara göre Türkler 1.5 milyon Ermeniyi’de öldürüp gömmüşlerdi(!) Demek ki Osmanlı ordusu askerleri yüzer kişilik mezardan tam 15 bin mezar kazarak Ermeniler’i gömüyorlardı! Böylece Osmanlı ordusunun 1. Dünya Savaşı’nda savaşmayıp sadece mezar kazdığını öğrenmiş oluyorduk(!). Osmanlı arşivlerini incelediğimizde (bunlar Başbakanlık arşivinde bulunmaktadır) göçe tabi tutulan Ermeniler için yolculuk sırasında rahatlıklarının sağlanması, can ve malları-nın korunması için buyruk bulunmaktaydı. Göç edenlere yeterli yiyecek verilmesi, güvenlikleririn sağlanması gibi hususlar bu arşivlerde açıkça yazmaktadır. Tabiki göç sırasında büyük hatalar yapılmıştır. Fakat bu Osmanlı İmparatorluğu’nun güçsüzlüğünden meydana gelmiştir. Asla sistematik bir soykırım değildir. Eğer öyle olsaydı göçe tabi tutulan Ermeniler için yukarıda saydığımız tedbirler alınmazdı. !!!!
Ararat Altyazıları

Türkçe Altyazılar

Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
1
24
165
PLiSSKEN
3 yıl önce
1
23.976
261
1.2 GB
10 yıl önce
2
25
328
GENEL
14 yıl önce
1
25
740
692 MB
14 yıl önce

İngilizce Altyazılar

Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
1
Anonim
25
164
GENEL
17 yıl önce
  • İyi
  • Yeterli
  • Yetersiz
  • Değerlendirilmedi
  • Kaynak Altyazı Bekleniyor
  • Arşiv
Bu filmi sevenler şunları da sevdi
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film