Yönetmen:
Senaryo:
Ülke:
Tür:
Rating:
Vizyon Tarihi:
13 Kasım 1960 (Japonya)
Dil:
Japonca
Müzik:
Çekim Yeri:
Tokyo Tower, Tokyo, Japonya
Nam-ı Diğer:
Late Autumn | Late Autumn
41 kişi izledi 39 kişi izleyecek 6 kişinin favorisi 6 takip
Özet
Akibiyori 1960 tarihli bir film. Konusu sadece iki cümle özetlenebilecek kadar kısa. Evlilik yaşı biraz geçmiş bir kız, onu evlendirmek isteyen ölmüş babasının arkadaşları ve kızın annesi. Kız evlenmek istemiyor çünkü annesi yalnız kalacak. Bu üçlü ayak içerisinde Ozu tüm Japon toplumunun modernizmin tarihini özetliyor.
Yönetmenlik herhalde böyle birşey. Çok basit bir konudan, içinde bulunulan çağın tüm sorunlarını aktarabilmek. Çok zor birşeyi, çok basitmiş gibi yapmak. Ozuda bu konuda bir deha. Çünkü evlilik, toplumun tüm ahlak yasalarının iç içe girdiği grift bir konu. Evliliği anlatırken, eski ile yeni yaşam tarzının kıyaslamasını ve bu paralelde toplumsal değişimin bir parametresi olarak sunulabilir. Olaya böyle bakınca, Ozunun takıntısı olan Japon aile ve ahlak kavramlarını anlatabilir ki, Akobiyoride bunu fazlasıyla yapıyor.
Filme dönmeden şunu eklemeliyim ki; Ozu hep aynı konu etrafında 60 yakın film çekmiştir. Hatta filmlerinin adı: Erken sonbahar, Geç sonbahar, Erken bahar, Geç bahar ... İkinci dünya savaşından sonra, Japonyanın işgali ve savaşın yarattığı travma ile toplumun bireyleri arasında bir kopma meydana geliyor. Bu kopma gençlikte Amarikan rüyası sendromu ile açıklanabilecek, sözde özgürlük mefhumu ancak temel olarak, geçmişten bir şey almadan sadece özenti bir kuşak yetişiyor. Gelenekçi Japonlar ise, yenilgi ve bunun sonucunda geleceği kaybetme korkusuyla beraber, hem bir eleştiri ve özeleştiri sürecini yaşıyorlar. İşte Ozu sinemasının temsil ettiği yerde tam da burasıdır.
Akiko yaşı yirmilere gelmiş genç bir kızdır. Büyük bir şirkette çalışmaktadır. Babası öldüğünden annesi ile hayatını özdeşleştirmiş ve annesinin varlığı ile tanımlamıştır kendisini. Babasının arkadaşları Akikoyu evlendirmek isterler(tıpkı bizdeki gibi çevrelerinden münasip adayları incelerler). Sonunda bir aday vardır Akiko ile tanıştırlar ama annesi yalnız kalacağı için oğlanı beğenmesine rağmen evliliği kabul etmez. Hemen konsey toplanır, Ayoko(Akikonın annesi) evlenmeden bu işin olamayacağını ve Ayokonun evleneceği bir kişi bulurlar. O da Akikoyu evlendirme konseyinden Prof.Koichidir. Aslında bu konseyin hepsi gençliklerinden itibaren Ayokodan hoşlanan tiplerdir. Koichi kabul eder ama çekincelerle beraber, mesela oğlu ne diyecektir filan. Tokyo Storydeki benzer hikaye burada tekrar eder; çocukların aileyi yük bulması ve hayatlarına engel olarak görmeleri mevzusu. Ama tüm sorunlar hal edilir ve konsey akikoya annen evlenecek diyerek evlenmeye razı etmeye çalışırlar. Tam da bu noktada Akiko tersine bir reaksiyonla, annesine kızar. Çünkü o terk etmemiştir annesi nasıl terk eder. Bu sorundan dolayı evi terk eder. Arkadaşı Yukikonun yanına gider. Şunu eklemeliyim: Yukiko, Ozunun tasvir ettiği veya hep olmasını istediği japon gençliğini simgeler. Kendi kararlarını alan ve uygulayan, gelenek ve yeni yaşam tarzını birleştirmiş bir genç. Kendi modernizm tarihimizde de hep böyle bir gençlik hayal edilmiştir. Atatürkte bile. Yukiko insiyatif alır. Herkesle iletişime geçer. Gerçeği öğrenir. Akikonun evlenebilmesi için, ilk önce annesinin evlenmesi gerektiğini düşünen ve Akikoya yalan söyleyen konseye meydan okur. Fırçalar onları. Konseyde yaşananları Akiko ve Ayakoya anlatır. Anne ve kız konuşurlar. Akiko evlenmeye karar verir. Evlenmeden önce annesi ile tatile çıkarlar. Filmdeböylece biter.
Akibiyoride ilgimi çeken bir diğer husus, omuz kamerasının kullanımı. Kamera hep oyuncu ile bütünleşiyor. Onun gçz hizasında, yakından çekim nerdeyse yok, genel çekimler çok sık kullanılmış. Bence bu kamera kullanımı, japon geleneksel sadeliği ve hayata başış açısılarındaki mütevaziliğe karşolık geliyor. Bir yönetmen içinde yaşadığı toplumla özdeşleşmeli ki; anlattığı şey bir gerçeklik temeline otursunç Ozu bunu beceriyor. Becerirken, sinemanın topluma bakışını, toplumun sinemaya bakışını yansıtıyor. Yani Ozunun sineması grift bir metebolizma. Geçişkenlikler içeren, İdeolojik referans noktaları bolca olan bir sinema.
Son olarak. Ozunun bir çok filmini izlemiş biri olarak, şunu söylemeliyim bizim 1950 1990 arası yaşadığımız modernleşme serüvenimizi yakalayabiliriz. Hatta bir çok kişeye haksızlık yaparak, Ozu bu dilimi Türkiyeyi hiç bilmeden, belki de adını bile duymadan, bir çok yönetmenimizden daha iyi anlatmıştır.
Yönetmenlik herhalde böyle birşey. Çok basit bir konudan, içinde bulunulan çağın tüm sorunlarını aktarabilmek. Çok zor birşeyi, çok basitmiş gibi yapmak. Ozuda bu konuda bir deha. Çünkü evlilik, toplumun tüm ahlak yasalarının iç içe girdiği grift bir konu. Evliliği anlatırken, eski ile yeni yaşam tarzının kıyaslamasını ve bu paralelde toplumsal değişimin bir parametresi olarak sunulabilir. Olaya böyle bakınca, Ozunun takıntısı olan Japon aile ve ahlak kavramlarını anlatabilir ki, Akobiyoride bunu fazlasıyla yapıyor.
Filme dönmeden şunu eklemeliyim ki; Ozu hep aynı konu etrafında 60 yakın film çekmiştir. Hatta filmlerinin adı: Erken sonbahar, Geç sonbahar, Erken bahar, Geç bahar ... İkinci dünya savaşından sonra, Japonyanın işgali ve savaşın yarattığı travma ile toplumun bireyleri arasında bir kopma meydana geliyor. Bu kopma gençlikte Amarikan rüyası sendromu ile açıklanabilecek, sözde özgürlük mefhumu ancak temel olarak, geçmişten bir şey almadan sadece özenti bir kuşak yetişiyor. Gelenekçi Japonlar ise, yenilgi ve bunun sonucunda geleceği kaybetme korkusuyla beraber, hem bir eleştiri ve özeleştiri sürecini yaşıyorlar. İşte Ozu sinemasının temsil ettiği yerde tam da burasıdır.
Akiko yaşı yirmilere gelmiş genç bir kızdır. Büyük bir şirkette çalışmaktadır. Babası öldüğünden annesi ile hayatını özdeşleştirmiş ve annesinin varlığı ile tanımlamıştır kendisini. Babasının arkadaşları Akikoyu evlendirmek isterler(tıpkı bizdeki gibi çevrelerinden münasip adayları incelerler). Sonunda bir aday vardır Akiko ile tanıştırlar ama annesi yalnız kalacağı için oğlanı beğenmesine rağmen evliliği kabul etmez. Hemen konsey toplanır, Ayoko(Akikonın annesi) evlenmeden bu işin olamayacağını ve Ayokonun evleneceği bir kişi bulurlar. O da Akikoyu evlendirme konseyinden Prof.Koichidir. Aslında bu konseyin hepsi gençliklerinden itibaren Ayokodan hoşlanan tiplerdir. Koichi kabul eder ama çekincelerle beraber, mesela oğlu ne diyecektir filan. Tokyo Storydeki benzer hikaye burada tekrar eder; çocukların aileyi yük bulması ve hayatlarına engel olarak görmeleri mevzusu. Ama tüm sorunlar hal edilir ve konsey akikoya annen evlenecek diyerek evlenmeye razı etmeye çalışırlar. Tam da bu noktada Akiko tersine bir reaksiyonla, annesine kızar. Çünkü o terk etmemiştir annesi nasıl terk eder. Bu sorundan dolayı evi terk eder. Arkadaşı Yukikonun yanına gider. Şunu eklemeliyim: Yukiko, Ozunun tasvir ettiği veya hep olmasını istediği japon gençliğini simgeler. Kendi kararlarını alan ve uygulayan, gelenek ve yeni yaşam tarzını birleştirmiş bir genç. Kendi modernizm tarihimizde de hep böyle bir gençlik hayal edilmiştir. Atatürkte bile. Yukiko insiyatif alır. Herkesle iletişime geçer. Gerçeği öğrenir. Akikonun evlenebilmesi için, ilk önce annesinin evlenmesi gerektiğini düşünen ve Akikoya yalan söyleyen konseye meydan okur. Fırçalar onları. Konseyde yaşananları Akiko ve Ayakoya anlatır. Anne ve kız konuşurlar. Akiko evlenmeye karar verir. Evlenmeden önce annesi ile tatile çıkarlar. Filmdeböylece biter.
Akibiyoride ilgimi çeken bir diğer husus, omuz kamerasının kullanımı. Kamera hep oyuncu ile bütünleşiyor. Onun gçz hizasında, yakından çekim nerdeyse yok, genel çekimler çok sık kullanılmış. Bence bu kamera kullanımı, japon geleneksel sadeliği ve hayata başış açısılarındaki mütevaziliğe karşolık geliyor. Bir yönetmen içinde yaşadığı toplumla özdeşleşmeli ki; anlattığı şey bir gerçeklik temeline otursunç Ozu bunu beceriyor. Becerirken, sinemanın topluma bakışını, toplumun sinemaya bakışını yansıtıyor. Yani Ozunun sineması grift bir metebolizma. Geçişkenlikler içeren, İdeolojik referans noktaları bolca olan bir sinema.
Son olarak. Ozunun bir çok filmini izlemiş biri olarak, şunu söylemeliyim bizim 1950 1990 arası yaşadığımız modernleşme serüvenimizi yakalayabiliriz. Hatta bir çok kişeye haksızlık yaparak, Ozu bu dilimi Türkiyeyi hiç bilmeden, belki de adını bile duymadan, bir çok yönetmenimizden daha iyi anlatmıştır.
Yorumlar
cemco97
4 yıl önce
Japon sineması izleyeyim diye seçtiğim bir filmdi ama Hollywood filmlerine öylesine benziyordu ki. Yüzeyselliği, elitlerin hayatını anlatması, içki ortamları tıpatıp aynıydı. Diyalogların çekilme tarzını da pek beğenmedim kamera sürekli olarak bir karakterden diğerine dönüp durdu, her iki karakteri de eş zamanlı göstermek daha mantıklı bir seçim olurdu. Bu kadar yermeme rağmen filmi izlenebilir buluyorum. Beklentiyi fazla yüksek tutmadan izleyebilirsiniz. Çünkü ele aldığı konu günlük yaşamın fazlasıyla içinden.
-eğer çok bekleyip geç kalırsa, kendine uygun olan birini zor bulur. herkes benim gibi şanslı olmaz
...
-eninde sonunda hepimiz ayrı yollara gideceğiz
-eğer arkadaşlık dediğimiz, birini bulup evleninceye kadar yapılan bir vakit doldurma ise ne anlamı var?
...
-onun iyi biri olduğunu sanmak, ondan hoşandığını sanmak, o olay bu kadar basit
-basit olan olay nedir?
-evlilik
...
Çevirmene emeği için teşekkür etmekle birlikte, bir kaç noktaya değinmek istiyorum. Yukarıda yazdıklarım gibi nice replikler çeviride maalesef yok. Sebebi büyük ihtimalle yapıldığı senelerde düzgün ingilizce altyazısının olmaması. Bir de dönemin japon kültüründe karşılıklı saygı ve resmiyet üst seviyede. Eski arkadaşlar birbirleriyle dalga geçerken bile belli bir saygı çerçevesinin içersindeler. Annesi ile kızı bile birbirlerine neredeyse ıslak imzalı dilekçe verecekler, o derece. "kaynanası ile papaz olmuş" gibi yuvarlamalar filmin tarzına aykırı düşüyor. Bu tarzdaki filmlerin çevirisinde buna da dikkat edilmeli diye düşünüyorum.
Amerikan kültürünün üzerlerindeki etkisine, eski yeni kuşak çatışmasına anlatımda bolca yer verildiği gözükse de, ilişkilerde,tepkilerde,düşüncelerde yakalanan zamana ve yere bağımlı olmayan evrensellikler var. Ozu'yu da büyük yapan en önemli özelliği bence bu olmalı, sade, estetik, saygılı bir anlatımla ve japon kültürünün farklılığı içinde hepimizin ortak özelliklerini yakalamak, durumlar ve olaylar hakkında genel saptamalar yapmak. Yoksa sinematografi ne kadar iyi olursa olsun, kimse bu ağır tempoları çekmez, sıkılır, beğenmez. Ben bile beğenmeme rağmen 30'ar dakika gibi parçalara bölüyorum. Kültür olarak bize batıdan biraz daha yakınlar sanki. Filmde, batı tarzında giyinip, golf oynayıp, sürekli olarak viski bira içseler de, ne çekilen filmin hollywood ile ne de anlatılan kültürün batı ile bir ilgisi yok. Düşünsenize bir aile dostu, siz sizin kızın fotoğrafını verin, ben de size çocuğun bir fotoğrafını getireyim, birbirlerini beğenirlerse buluşup konuşup evlensinler. Bu tarzda bir görücü usülünün bir başgöz etme tarzının batıda benzeri yoktur.
...
-eninde sonunda hepimiz ayrı yollara gideceğiz
-eğer arkadaşlık dediğimiz, birini bulup evleninceye kadar yapılan bir vakit doldurma ise ne anlamı var?
...
-onun iyi biri olduğunu sanmak, ondan hoşandığını sanmak, o olay bu kadar basit
-basit olan olay nedir?
-evlilik
...
Çevirmene emeği için teşekkür etmekle birlikte, bir kaç noktaya değinmek istiyorum. Yukarıda yazdıklarım gibi nice replikler çeviride maalesef yok. Sebebi büyük ihtimalle yapıldığı senelerde düzgün ingilizce altyazısının olmaması. Bir de dönemin japon kültüründe karşılıklı saygı ve resmiyet üst seviyede. Eski arkadaşlar birbirleriyle dalga geçerken bile belli bir saygı çerçevesinin içersindeler. Annesi ile kızı bile birbirlerine neredeyse ıslak imzalı dilekçe verecekler, o derece. "kaynanası ile papaz olmuş" gibi yuvarlamalar filmin tarzına aykırı düşüyor. Bu tarzdaki filmlerin çevirisinde buna da dikkat edilmeli diye düşünüyorum.
Amerikan kültürünün üzerlerindeki etkisine, eski yeni kuşak çatışmasına anlatımda bolca yer verildiği gözükse de, ilişkilerde,tepkilerde,düşüncelerde yakalanan zamana ve yere bağımlı olmayan evrensellikler var. Ozu'yu da büyük yapan en önemli özelliği bence bu olmalı, sade, estetik, saygılı bir anlatımla ve japon kültürünün farklılığı içinde hepimizin ortak özelliklerini yakalamak, durumlar ve olaylar hakkında genel saptamalar yapmak. Yoksa sinematografi ne kadar iyi olursa olsun, kimse bu ağır tempoları çekmez, sıkılır, beğenmez. Ben bile beğenmeme rağmen 30'ar dakika gibi parçalara bölüyorum. Kültür olarak bize batıdan biraz daha yakınlar sanki. Filmde, batı tarzında giyinip, golf oynayıp, sürekli olarak viski bira içseler de, ne çekilen filmin hollywood ile ne de anlatılan kültürün batı ile bir ilgisi yok. Düşünsenize bir aile dostu, siz sizin kızın fotoğrafını verin, ben de size çocuğun bir fotoğrafını getireyim, birbirlerini beğenirlerse buluşup konuşup evlensinler. Bu tarzda bir görücü usülünün bir başgöz etme tarzının batıda benzeri yoktur.
Akibiyori Altyazıları
Türkçe Altyazılar
Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
İngilizce Altyazılar
Dil
CD
Çevirmen
Fps
İndirme
Gönderen
- İyi
- Yeterli
- Yetersiz
- Değerlendirilmedi
- Kaynak Altyazı Bekleniyor
- Arşiv
Bu filmi sevenler şunları da sevdi
- Yaşamak
(1952) - Ölüm Oyunu
(2000) - Bir Cinayetin Tahlili
(1959) - Piyanist
(2002) - Cennet Günleri
(1978) - Düşüş
(2006)
Forumdan Benzer Başlıklar
- Film İncelemeleri - paralax
- Çeviri Duyuruları - Opuslandia
Film Altyazıları
Furiosa: A Mad Max Saga (1,838)
Kimitachi wa dô ikiru ka (893)
Beverly Hills Cop: Axel F (325)
Dune: Part Two (283)
Mad Max: Fury Road (252)
The Fall Guy (193)
Tarot (133)
The Ministry of Ungentlemanly Warfare (131)
Godzilla x Kong: The New Empire (98)
The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (85)
Dizi Altyazıları
House of the Dragon (6,618)
Evil (596)
The Acolyte (524)
Tracker (244)
Halo (184)
The Walking Dead (173)
Better Call Saul (158)
The Bear (152)
Young Sheldon (133)
True Detective (130)