Giriş Kayıt
özel mesaj
spacer

ibrahimdekori

Yorumbaz
 
Kayıt : 06 Ağustos 2014
D.Günü : Kasım 13, 1990 (33) Akrep
İlgi alanları : Sinema, Halk Müziği, Musiki, Mimarlık, Edebiyat
  • Burjuvazinin Gizemli Çekiciliği
    Burjuvazinin Gizemli
  • 400 Darbe
    400 Darbe
  • Değişen Dünyanın İnsanları
    Değişen Dünyanın
  • Kadınları Seven Adam
    Kadınları Seven Adam
  • Tatlı Biber Diyarım
    Tatlı Biber Diyarım
  • The Big Bang Theory
    The Big Bang Theory
  • Dark
    Dark
  • Şahsiyet
    Şahsiyet
  • Captain Tsubasa
    Captain Tsubasa
  • Süper Baba
    Süper Baba
  • Keisuke Kinoshita
    Keisuke Kinoshita
  • Bahman Ghobadi
    Bahman Ghobadi
  • Hiner Saleem
    Hiner Saleem
  • John Wayne
    John Wayne
  • Luis Buñuel
    Luis Buñuel
  • Bereketli Topraklar Üzerinde
    Bereketli Topraklar Üzerinde
  • Lupin
    Lupin
  • Tatlı Biber Diyarım
    Tatlı Biber Diyarım
  • After Life
    After Life
  • You Know Him
    You Know Him
  • avatar
    trafalgar
  • avatar
    Fügen Atasoy
  • avatar
    kuzeydebiryer
Son Yorumları
Das Experiment (2001)
27 Mart 2018
Konu itibariyle çekilmiş en iyi filmlerden bir tanesi. Sahneleri teker teker tekrar izledim. Psikoloji konusunda gerçekten en iyi filmlerden.
Filme gelirsek, konu olarak; güç, iktidar mücadelesi, kitle davranışı ve psikolojisi, kitle yönetimi, azınlığın yönetim şekli gibi konulardan oluşuyor.
En baştan başlarsak, deneye katılan herkesin amacı para kazanmak, bunun yanında ikincil nedenleri olanlarda var. Deneyi organize edenlerin amacı ise, insan psikoloji ve bunun sınırlarını görmek. Deney başlıyor. İlk gün herkes sadece kazanacağı parayı düşündüğü için gülüp geçmeli bir şekilde geçiyor. İkinci günle birlikte, insanın tahakküm kurma, itaat ettirme ve otorite kurma ile ilgili dürtüleri faaliyete geçiyor. İkinci aşama bunlara küçük küçük başkaldırmalar ortaya çıkıyor. Aslında bunların bu şekilde bir amaçları olmasa da, şunu anlayamadıkları için aslında sorun çıkıyor; zaten bu bir oyun, gardiyanlar niye böyle davranıyor olabilirler ki şeklinde. Tabi bu anlamlandıramama aşamasından dolayı iktidar olan gardiyanlar kendilerine başkaldırı ve otoriteyi tanımama şeklinde algılıyorlar. Bundan sonraki bütün davranışlar aslında bu nedenler üzerine ortaya çıkıyor. Dış müdahale kısmına hiç girmiyorum. Profesörün veya doktorun olaya hiç müdahale etmesine gerek olmaz zaten. Birde oradaki gardiyanlar azınlık. Azınlıkların iktidarı her zaman kanlı, baskıcıdır. Çoğunlukların iktidarları ise baskıcı ve kendine benzetme üzerinedir.
İnsanın eline bir yetki verildiğinde bu vb. davanışların olmaması için hiç bir sebep yok. Çünkü bilinç düzeyinin belirli bir seviyeye ulaşmamasının sonucu bu şekilde tezahür eder.
Dünyada bu nedenlerden dolayı faşizm vardır, kendine itaat etmeyen insana tahammülsüzlük vardır. Yeryüzünün hemen hemen her noktasında savaşların, cinayetlerin olmasının sebepleri bunlardır pek tabiki. İnsanoğlunun en büyük problemi içgüdüleridir. Toplumsal şekilde yaşayamadığını yüzyıllardır gösteriyor aslında. Her zaman problemleri dışarıda aramak gibi bir sorunumuz var insanlık olarak.
Filmden koptuk sanırım biraz. Filme geri dönersek söyleyeceğim şey şu; sınırları kesin bir şekilde belli olmayan her iktidar yuvası veya otorite felakete götürür. Bunu da bu fim bize çok güzel bir şekilde özetliyor.
Oyuncuların davranışı garipti sanki, böyle olmaz arkadaş, en pısırık olan iktidar mı olur gibi şikayeti olanların yaşadığımız ülkeyi gözlemlemelerini özellikle tavsiye ederim.
My Sweet Pepper Land (2013)
26 Ekim 2017
Filmin temel konusu, Kürtlerin değişimi ve değişim sırasında yaşanan zorluklar. Uluslaşma aşamasındaki halkların temel sorunlarını yaşayan bir halk var karşımızda.
Filmdeki oyunculuklar amatör diyenler haklı olabilir. Senaryo konusunda da eksikler olabilir. Ama ben filmin söylemek istediklerini söylebildiğini düşünüyorum.
Film üzerinden konuşursak.
Baran karakteri; özgürlük için savaşmış. Bu uğurda bedel ödemiş. Elinden geldiğince halkı için en uç karakollardan birine gitmeyi - biraz zoraki de olsa - kabuk eden. Ve bu uğurda bedel ödemeyi göze almış bir karakter.
Gowend (Halay anlamına gelir) ise; okul okumuş, öğretmen olmuş, ailesinin baskın karakterine boyun eğmeyen ve ne kadar uzak olursa olsun okulda çocuklara ders vermek için uğraşan bir kadın.
Aziz ağa Kürtlerin feodal, kendi menfaatleri için devletlerle iş birliği yapan, kaçakçılık yapan bir karakter. Ve muhtemelen sırf onun ilaçları dışarıya satmasından dolayı ölen çok insan var.
Baran'ın komutan olarak atandığı o bölgede Aziz ağa ya boyun eğmemesinin sembolik anlamları var elbet. Devrim yapmış bir halkın, feodal yönetime boyun eğmemesi ve buna benzer gerici hareketleri ortadan kaldırmak istemesinin temsili bir şeklidir.
Gowend ise kadınların toplum içindeki konumuna itirazı vardır. Kadınların erkek korumasına muhtaç olmadığını gösteriyor. Özellikle ailenin bu konudaki baskılarına göğüs geriyor.
Bakushû (1951)
26 Ekim 2017
Bu filme şimdiye kadar yorum yapılmaması beni üzdü gerçekten. İzlerken 1949 yapımı Geç Gelen Bahar filmini anımsadım bir an. Gerçi Ozu sineması uzaktan bakınca birbirine benzeyen, ama yakından bakınca apayrı olduğu görülen cinsten bir sinema.
Ozu'nun karakteristik özellikleri var aslında. Bunlar arasında benim gözüme en çok çarpan, kadın-erkek eşitliği ve kadının toplum içindeki konumu. Ve bunu filmde çok iyi yansıtmış.
Ana karakterlerimizden Noriko, 28 yaşına gelmiş, evlenmeyi şimdilik düşünmeyen daha doğrusu evlenmek için acele etmeyen, zamanının gelmesini bekleyen, filmde çok da vurgulanmasa da ekonomik özgürlüğü için çalışan ve ailesi ile çevresinin evlilik baskılarına karşı hayatını devam ettiren bir kadın.
Filmden kısa özetler vermeye çalışayım.
"Her seferinde görgü kurallarını açıyorsun. Erkeklerin kadınlara karşı nazik olmalarını bekliyorsun. Ama yanılıyorsun. Erkek ve kadın her ikisi de birbirine saygı duymalı. Görgü bu demek."
Bunu söyleyen erkek karakterimizin eşitlik vurgusu yaptığını düşünebiliriz ama fikir anlaminda eksikleri mevcut. Onu da şuradan anlıyoruz.
" - Savaştan bu yana olanlar içler acısı. 'Görgü' avantajını kullanarak kadınlar çok öne çıktılar.
-Bu doğru değil. Sadece doğal yerimizi aldık. Erkekler şimdiye kadar çok öne çıkmışlardı."
Erkek karakterimiz kadınlara saygı duyan bir kişilik olmasının yanında aslında eşitlikten yana değil gibi. Yönetmen burada Noriko nun ağzından aslında japon veya bütün halklara bir mesaj veriyor kanımca. Kadınlar da var ve erkeklerle eşitler diyerek.
Filmde göze çarpan bir diğer konu. Evli ve bekar insanlar arasındaki zıtlık. Evlilik gerçekten kadınları tahakküm altına alan bir kurum mu? Ya da bekar olan kadın gerçekten özgür mü? Bu çok uzun bir tartışma gerektiren bir konu. Ama filmde Noriko nun geç evlenmesi konusunda onu takdir eden yengesi var. Şöyle diyor; " Sana hayranım. Ben evlendiğimde evlilik hakkında hiç bir şey bilmiyordum."

Film genel olarak çok neşeli ve şirin bir havada geçiyor. Müziklerini çok beğendim. Filmin temposu biraz düşük. Ozu sinemasını sevenler sıkılmaz ama çok tanımayanlar sıkılabilirler.
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film