Giriş Kayıt

Kelebekler Hürdür (1972)

Butterflies Are Free
avatar
serdardemirkiran (07 Eylül 2017)
  • 140/ 10
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
“Kelebekler özgürdür. Biz de öyleyiz”.

Son derece güzel ve insanın içini ısıtan sımsıcak bir film. Filmin tanımlaması romantik komedi drama diye geçiyor. Bir apartman dairesinde büyük bölümü iki kişi arasında geçen senaryosu, iki yalnız insanın birbirlerine tutunabilme çabaları, sonuna kadar diri kalan senaryo, çok hoş karakterler ve diyaloglar, belki nadiren gülümsüyorsunuz ama filmin senaryosundaki sihir sizi etkisine alıyor. Senaryodaki bükülme ve dönüşler o kadar başarılı ki sonuna kadar ilgiyi ayakta tutabiliyor.
Leonard Gershe’nin yazdığı ve Broadway’de müzikal olarak oynanıp tutulması üzerine yine kendisinin yazdığı senaryo ile ve Bob Alcivar’ın müzikleri, Charles B. Lang’ın kamerasından ve Milton Katselas’ın yönetiminde gerçekleştirildi. Manhattan New York’taki öykü filmde San Francisco’ya taşındı. Anne rolündeki Eileen Heckart, En iyi yardımcı kadın oyuncu Oscarı kazandı, ayrıca filmin En iyi görüntü olarakta Charles B. Lang’ın ve En iyi şarkı adaylıkları var.

San Francisco’da bir apartman dairesine yerleşen Jill Tanner’ı (G. Hawn) görüyoruz önce. Yerleştiği dairenin salon kapısının kitlenerek iki daireye dönüştürüldüğünü yan daireyi paylaşan Don Baker’ın (E. Albert) annesiyle yaptığı konuşmanın sesi içeride gibi hissedilince anlıyoruz, Jill’de radyoyu açıyor daha sonra bu ikili birbirleriyle tanışıyorlar. Don’ın doğuştan kör olduğunu geçmişte ilk kız arkadaşı Linda’ya bağlandığını onun evlenerek gittiğini , annesi ile yaptığı bir anlaşma sonucu iki ay boyunca San Francisco yakınlarındaki Hillsborough’taki evlerinden ayrı tek başına yaşaması konusunda anlaştıklarını öğreniyoruz. Ancak anne koruma amaçlı sürekli oğlunu aramakta onu bunaltmaktadır. Jill Tanner’ın ise hippilik yaptığı dönemde daha 16 yaşında evlendiğini sadece 6 gün evli kaldığını şu an 19 yaşında olduğunu, oyunculuk yaptığını ve bir oyunun seçmelerine katılmak üzere San Francisco’da olduğunu öğreniyoruz.
Bu iki taban tabana zıt karakter, delidolu Jill ile ağırbaşlı ve doğuştan görmeyen Don birbirlerini tanıdıkça hayatlarındaki eksiklikleri görüp birkaç gün içerisinde birbirlerine bağlanırlar. Jill ilk kez görmeyen birini tanıdığını söyler, bunu da evini ezbere bilen Don’un önündeki küllüğü alıp onun sigarasını sehpaya dökmesi üzerine fark eder. Bu yakınlaşma üzerine korumacı anne Mrs. Baker’da (E. Heckart) eve gelince işler iyice karışır. Oğlunun Jill’e bağlandığını gören anne onun bir kez daha kırılmasını istememekte, ortalıkta iç çamaşırlarıyla dolanmakta olan Jill’in de ona uygun biri olmadığı görüşündedir.

Sadece 6 filmde yönetmenlik yapan ilk denemesi bu film olan ve diğer filmlerinin aynı ilgiyi görmediği yönetmen Milton Katselas’ın yönetim başarısı ortada.
Filmde oyunculuklar harika, Goldie Hawn neredeyse yarım saatlik sürede iç çamaşırlarıyla oradan oraya koşuşturan Jill rolüyle çok sevimli ve bu karakteri ete kemiğe dönüştürüyor. İnsan sormadan edemiyor, bu kadar başarılı bir ismin, daha ilk filmi “Cactus Flower” ile Oscar alan bir oyuncunun daha sonraki yıllarda kendisini aptal komedilere indirgemesini anlamak mümkün değil. Bu filmde 19 yaşındaki Jill’i canlandırırken 27 yaşındaydı ve rolünde hiç yadırganmıyordu.
Don Baker rolünde Edward Albert’te çok başarılı bir oyun veriyor, filmin çekildiği 1972 de 21 yaşındaydı, daha sonraki kariyerinde o da vasat rollerde kaldı, kendisini 2006 da akciğer kanserinden 55 yaşında kaybetmiştik. Filmin Oscar ile ödüllendirilen oyuncusu Don’ın annesi Mrs. Baker rolünü oynayan Eileen Heckart harika bir oyun veriyor. Oğlunun tekrar aynı acıları yaşamasını istemeyen ve Jill’i oğluna yakıştıramayan ama Jill’in anne oğul arasındaki ilişkileri onarması karşısındaki yaşanan duygusal ortam tüm izleyicileri filme iyice bağlıyor.

Film çok güzel diyaloglarda içeriyor. Jill’in Don’a onun kör olduğunu ilk fark ettiğinde “Miyop falan değilde gerçekten kör müsün?” ve ardından “Sen tanıştığım ilk kör insansın” deyince Don’ın “Tebrikler, bunun için ödül vermiyor olmaları çok kötü” diye takılması. “Arada bir yapmak istemediğimiz şeyleri de yapmalıyız”, sözü ile sohbet esnasında “Birine aşık olmak, bütün hayatını onunla geçirmeyi istemeni gerektirmez” gibi.
Jill’in Don’a “Kör birine bir şey okuyup okumadığını sormak korkunç bir şey” demesi.
Don’ın “Bir şeyleri önemsemezsen hiçbir şey olamazsın”, demesi.
Don, Jill’e “Bence düşündüğünden çok daha fazla kapasiten var”
Jill-“Bana bunu sürekli söyle”
Don- “Hayır, kendine bunu sürekli söyle” .
Jill-“Hayatım boyunca kimseye aşık olduğumu sanmıyorum. Olmak da istemem, çok kısıtlayıcı bir şey. Birileri daima incinir”.
Jill’in Mrs. Baker’a “Görmeyenler kadar kör kimse yoktur”.
“Siz, hep olumsuz düşünüyorsunuz, onun sadece ihtiyaçlarını önemsiyorsunuz, isteklerini değil”.
Jill giderken Don “Gitme, bana benim sana olduğundan çok daha fazla ihtiyacın var” sözü ile
“Gitmek istiyorum yerine, zorundayım demene sevindim”
sözleri bizleri de onlarla birlikte bir iç hesaplaşmaya götürüyor.
Bu günümüzde pek fazla bilinmeyen filme bir şans vererek izleyin. Filmin sıcak atmosferi ve günümüzde çok daha fazla ihtiyaç duyduğumuz insani ilişkiler sizi duygulandıracak. Birbirine taban tabana zıt iki insanın (biri doğuştan görmeyen, diğeri hippi) dostluğu ve birbirlerine bağlanışları herkesi etkiliyor. Sinemada bu tür öykülerden hoşlananlara öneririm.



Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film