|
Favori Filmleri (46)
Favori Sanatçıları (78)
İzleme Listesi (203)
Arkadaşlar (35)
Son Yorumları Me and the Colonel (1958) 16 Eylül 2023 “Durum ne kadar umutsuz görünse de, hayatta her zaman iki olasılık vardır”… Franz Werfel’in yazdığı bir oyundan uyarlanan film, İkinci Dünya Savaşının başlarında geçmekte. Werfel, Almanya’nın Avusturya işgali sonrası Hitler’in kitaplarını yaktığı bir yazar. Savaş döneminde Avrupa’dan kaçıp, Amerika’ya ulaşmayı başarmış, bu kaçış esnasında eşi Alma Mahler’le birlikte epey zaman harcamış, epey olay yaşamıştı, yazdığı oyunda bu hikayeyle ilgiliydi. Oyunun Broadwayde sergilenirken hayli yumuşatıldığı ve bolca mizah eklendiği, filmin de bu oyuna sadık kaldığı söylendi. Müzikal ve komedi filmleriyle tanıdığımız Danny Kaye ise bu filmde ilk kez dramatik bir rolde. Nazilerden kaçmaya çalışan, Polonyalı bir Yahudi Jacobowsky rolünde. Filmin öyküsünden bahsedersek; Almanlar, Fransa’yı işgal etmekte. Fransa’da yaşayan herkes Almanlara yakalanmadan kaçma derdinde. Paris’te yaşayan Yahudi mülteci Jacobowsky’de kaçmaya çalışmakta, Paris’te ki Polonya’lı bir diplomat, Jacobowsky ile aynı otelde kalmakta olan Polonyalı Albay Prokoszny’ye Londra’daki yetkililere teslim edilmesi gereken gizli belgeler verir. Kaçış için her ikisine de araba gereklidir. Kentte araba kalmamıştır, son taksi de kaza yapıp parçalanmıştır. Jacobowsky önce kaza yapan taksinin benzinini sonrada, şehri terk eden zengin birinin şoföründen otomobili satın almayı başarır, ancak kullanacak şöför yoktur. Araç bulamayan Albay arabaya el koyar ama benzin yoktur. Jacabowsky kendisini asla yanında istemeyen, kaba ve bağnaz Albay ve onun emir eriyle birlikte yola çıkmak zorundadır. Arabayı Albay kullanmaktadır, Albay Fransız kız arkadaşı Suzanne’yi almak için gidiş yolunu değiştirince işler iyice sarpa sarar. İşgaldeki Almanların içinde kalmışlardır. Bu kaçış sürecinde yaşananlar herkesin birbirine karşı bakış açısını değiştirecektir. Birbirlerini hiç sevmeyen iki kişinin (Albay ve Jacobowsky) yaşadıkları süreç içerisinde bilhassa Albay’ın önyargısının değişimi ve "Bu Jacobowsky'yi giderek daha çok seviyorum" sözü önem kazanıyor. Senaryo ilgi çekici, sunum son derece güzel, oyunculuklar bilhassa Danny Kaye çok iyi. Keşke komedi kadar bu dramatik rollerde de oynasaydı demeden edemiyoruz. Curt Jurgens bu kez rolünü hayli abartarak oynasa da filme renk katıyor. Nicole Maurey son derece sevimli, Albayın emir eri Akim Tamiroff kadroyu iyi tamamlıyor. Danny Kaye’in 1959 da bu rolüyle “Müzikal veya Komedi” dalında En İyi Erkek Oyuncu Altın Küre Ödülü'nü kazandığını da belirtelim. Bu iyi serpiştirilmiş mizahı, casusluk öyküsü ve dramatik yapısıyla ve hayatta kalma becerileriyle bilhassa Roberto Benigni’nin “La vita e Bella” filmini ve Ernst Lubitsch'in “To Be or Not to Be” (1942) ile Howard Hawks'ın “I Was a Male War Bride” (1949) filmlerini de hatırlatıyor. Bu sıcak, içten, samimi son derece güzel filmi eğer henüz izlememişseniz kesinlikle tavsiye eder, seyredecek olanlara iyi seyirler dilerim. Beyond the Forest (1949) 30 Ağustos 2023 “Bu bir şeytanın hikayesidir. Şeytan; dik başlı ve kibir doludur. Ruhumuzun selameti için arada sırada tüm çirkinliğiyle onu görmemizde fayda vardır. Böylece bizler, kendilerini ona kaptıranların sonunun akrep misali çılgın bir öfke haliyle kendilerini sokup öldürmek olduğunu bilebiliriz”. Seyredeni uyaran bu yazıyla başlayan film, ardından bomboş sokakları gösterip, izleyenin merakını daha da arttırarak, adeta kasabadakilerin aklının, merakının orada olduğunu hissettirdiği mahkeme salonuna götürüyor bizleri. Orada kendini cinayet suçlaması karşısında savunan Rosa Moline’i (B. Davis) görüyoruz. Film bir anlamda onun hikayesini anlatıyor bizlere. Olayların başına giderek, Rosa’nın suçlandığı cinayet olayına nasıl geldiğinin hikayesini… Anlatılan öykü Madame Bovary’nin güncellenmiş yorumu şeklindedir adeta. Kasabanın doktoru olan kocası Lewis Moline (J. Cotten) i parmağında oynatan Rosa kocasının ona sunduğu hayatın dışında zengin bir yaşamı arzulamaktadır. Bir süredir ormanda malikanesi olan zengin iş adamı Neil Latimer’le de (D. Brian) ilişki yaşamaktadır. Doktor bu ilişkiden habersizdir ama karısının şikayetlerine alışkındır. Büyük şehir Şikago’ya gitmek ve orada yaşamak bir tutku halini alınca Rosa, bunu kendisine sağlayacağına inandığı Neil’e evlenmeleri konusunda baskı yapar. Olayların içine doktor Lewis’in balıkçı arkadaşı Moose (M. Watson) ve onun kızı Carol (R. Roman) da girecektir. Rosa’nın evlilik konusunda Neil’den aldığı olumsuz cevap işleri daha da karıştıracaktır. Lenore J. Coffee tarafından Stuart Engstrand’ın aynı adlı romanına dayanarak yazılan senaryo, Bette Davis’in, sözleşmeli oyuncu olarak onsekiz yıl çalıştığı Warner Bros’taki son filmi olarakta bilinmekte. Siyah bir perukla, önceki tiplemelerinden oldukça farklı cadaloz, kötülük abidesi bir role uzaktan yakından inandırıcı olmayan oyununa rağmen filmin tek enerji ve ilgi kaynağı Davis yine filmin en iyisi. Olanlara hiç tepki göstermeyen, adeta bu dünyada yaşamıyormuş gibi davranan ve bu adam Rosa ile nasıl evlendi dedirten doktor rolündeki Joseph Cotten, senaryonun kendisine hiç çalışmaması nedeniyle hayli geride ve pasif kalıyor. Film abartılı bir öyküyü, abartılı oyunculuklarla sunuyor, ama kendini izlettirmeyi başarıyor. Filmin çekim sürecinde yönetmen King Vidor ile Bette Davis’in tartışmaları da hayli gündem oluşturmuş. Filmde Bette Davis’in “What a drump / Ne çöplük ama” sözü Amerikan Film Enstitüsü tarafından 2005 teki 100 film arasından 62 nolu replik olarak seçilmiş. Bu repliği yıllar sonra 1966 yapımı Mike Nichols filmi “Who's Afraid of Virginia Woolf?” te Davis’e atıfta bulunan Martha rolündeki Elizabeth Taylor kullanıyordu. 1950 de Besteci, Max Steiner Akademi ödüllerinde “Best Music, Scoring of a Dramatic or Comedy Picture” dalında aday gösterilmiş, kazanamamıştı. Bu 1949 yapımı sinemanın altın döneminden kalan, ünlü isimleri barındıran yapım bilhassa klasik film severleri mutlu edecek özellikler barındırıyor. Bir dönemin sinemasını görmek açısından izlenmeli… Dinner at Eight (1933) 17 Haziran 2023 “Kadın ve erkek sayısı neden eşit olmalı hiç anlamıyorum!
Bu bir yemek daveti, oturup çiftleşmeyecekler”… George Kaufman ve Edna Ferber’in 1932 tarihli aynı adlı oyunundan uyarlanan Frances Marion ve Herman J. Mankiewicz tarafından senaryolaştırılıp, George Cukor’un yönettiği pre-code (1934 yılına kadar olan dönemde Hollywood stüdyolarının kendilerine özgü bir denetim sistemi uyguladığı dönem) filmidir. İçerdiği mizah ve trajedisiyle son derece akıcı ilerleyen, dönemindeki filmlerde pek rastlanmayan karakter zenginliği sunan başarılı bir film “Dinner at Eight”. Sürprizbozan: Göster Anlatılan konu, insan ilişkileri, yemek bahane… Bu ilişkiler yumağının içinde bencillik, çekememezlik, aldatma, yalan, acımasızlık gibi insani pek çok duygu var… Ve bunlar çok iyi bir şekilde bize sunuluyor. Böyle olunca da o öykü pek eskimiyor, diri kalıyor… Çünkü dünya değişiyor, insanlar değişiyor ama yaşanan bu duygular artarak sürüyor. Filmdeki Carlotta’nın köpeğinin adı, öncesinde “Mussolini” idi, siyasi yaklaşım olmasın diye “Tarzan” olarak değiştirilmişti. Filmin en çekici yönü zengin oyuncu kadrosu ve onların çok başarılı oyunları… Filmin ödüller ve tanınırlık açısından biraz geride kalmasının nedeni olarak bir önceki yıl, 1932 de En İyi Film Oscar’ını kazanan ve tüm ödülleri toplayan “Grand Hotel” filmine biçimsel olarak benzemesi gösterilmişti. Hikaye baştan sona akışını bozmadan belli bir gerilimle sürüyor, kasvetli anlar hafif dokunuşlarla yumuşatılarak büyüleyici bir renk mozaiğine dönüşüyor. Bu başarı sonlara doğru, bir birine ustalıkla bağlanan örülmüş olayların istikrarlı akışıyla sağlanıyor. Yönetmen George Cukor’un ve görüntü yönetmeni William H. Daniels’in kaliteli siyah-beyaz görüntülerinin bu başarıdaki payı unutulmamalı… Sinema tarihinin unutulmaz isimlerini bir arada görmenin mutluluğu ve geçen onca zamana karşın diri kalmayı başarmış iyi bir filmi izlemenin keyfi, sinemaya gönül verenler için bir hediye… İzlenmeli… |
Film Altyazıları
The Crow (1,984)
Lore (395)
The Crow (287)
Beetlejuice (247)
Bad Boys: Ride or Die (189)
The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (158)
Furiosa: A Mad Max Saga (157)
eXistenZ (145)
Rebel Ridge (131)
The Lord of the Rings: The Two Towers (121)
Dizi Altyazıları
The Old Man (1,158)
Slow Horses (485)
The Serpent Queen (386)
Evil (288)
Tulsa King (261)
From (208)
Yellowstone (123)
The Blacklist (115)
Brooklyn Nine-Nine (103)
Only Murders in the Building (95)