Giriş Kayıt
Yorumlar (7)
avatar
(1330) -
Bana her zaman tek mekan filmleri zevkli gelir. Dar bir alanda güzel birşeyler izletmek zor bir seçim bence. Fakat ilginçtir yada bana öyle denk gelmiş olabilir, bugüne kadar izlediğim kısıtlı mekan yapımlarının büyük bir çoğunluğu bana güzel gelmiştir ve zevkle izlemişimdir. Bu da onlardan birisi oldu. Çok iddialı yada şaşalı değil evet, ama başarılı diyebilirim. Gerilim dozu beklenenin altında geldi bana açıkçası. Hatta filmin ilk bölümlerinde izleyiciyi meraklandırdığı çoğu şeye de cevap veremediğini söyleyebilirim. Bunlara rağmen bana güzel vakit geçirtti. Belki de ben bu konseptten, yani kısıtlı mekan filmlerinden hoşlanıyorum. Kanaatimce izleyenin boşuna vakit geçirmeyeceği bir yapım. Göz atmakta yarar var... 7/10
7


avatar
(6203) -
Açıkçası nerede sinir tipler var sanki bu filmde toplanmışlar ve tek mekan da çevrilmiş basit çok güzel olmayan zaman kaybı filmlerden biri ve tavsiye edemeyeceğim...
3


avatar
(882) -
Tek mekan filmlerini sevmeme rağmen bu film vasat geldi. İzleyeni heyecanlandıran ve etkileyen sahneler çok az. Finale doğru tempo artsa da filmi kurtaramıyor. Izlenmesi şart değil derim.


avatar
(8407) -
Kurtlar vadisinin İskender Büyük karakteri ile Richard Brake benzerliği dikkat çekici... Eddie Marsan İngiliz filmlerinden aşina olduğum, sevdiğim bir oyuncu ama bu yapımda şov yapmış adeta! Radyonun stüdyosunda sanatçının çaldığı şarkı efsaneydi! ( The zombie kids- Face ) Filmin özellikle son yarım saati nefes almadan izledim neredeyse, şiddetle tavsiye eder, iyi seyirler dilerim.

Cevaplar (2)
default avatar
(1) -
Teşekkürler listeme aldım.
İlginç olan imdb puanı bu kadar düşük olması .


1
| Bildir
avatar
(8407) -
İmdb her zaman belirleyici olmuyor. En güzeli kendisi insanın... İyi seyirler.


1
| Bildir


avatar
(1162) -
“Feedback”, hikâyesini, Alberto Marini ile birlikte yazan Pedro C. Alonso’nun yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı sinema filmi…

1 Mart 2019 tarihinde İspanya’da vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması bulunmamaktadır…

O nedenle bizde, hazır başrolü kapmışken, Jarvis Dolan karakterindeki performansını şova dönüştüren İngiliz aktör Eddie Marsan’ın yıldızlaştığı bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

Bunun içinde, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

Bu bağlamda da işe; eğer vakti zamanında izlerken Michael Haneke’nin o asap bozucu filmi “Funny Games” i (1997) beğendinizse, emin olun karşımızdakinin de, sizi ziyadesiyle memnun edecek filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

Elbette, Alonso sinemada henüz Haneke kadar usta olmadığı gibi konu da bire bir aynı değil… Fakat izlerken sinirlerinizin Haneke’nin o filmindeki kadar alt üst olacağı konusunda (beğenmeyenlere koşulsuz iade ile) kesin garanti verebiliriz…

İşin daha da iyisi, eli silahlı maskeli manyakların mekân basarak terör estirdiği bu tür filmlerde kanlı sahneler görmek isteyenler için de Alonso, elini korkak alıştırmayarak o sahneleri de son derece “vahşice” kurgulamış… Yani “yetersiz bütçe” bahanesine sığınmadan, bu tür de bir korku – gerilim filminde olması gereken her şeyi, filmi bir gerilim şölenine çevirerek eksiksiz yapmış…

Gördüğümüz kadarıyla eksik olan tek şey, filme dair gerekli tanıtımlar doğru dürüst yapılamamış olduğu için ne yazık ki, “izleyicinin ilgisi”…

Hâlbuki “Feedback”, bir ilk film olarak yeterince iyi…

Yukarıda Eddie Marsan’ın performansına değindik… Ancak suratı maskeli manyaklardan biri olan Alex’i canlandıran Oliver Coopersmith’inkine değinmeden geçmek hiç de insaflı bir yaklaşım olmaz bu film adına…

Neden mi?

Zira artık sıradan bir tesadüf müdür bilinmez ama Alonso’nun gözü dönmüş Alex’inin çılgınlıkları ile Kubrick’in “A Clockwork Orange” (1971) deki ele avuca sığmaz Alex’inin (Malcolm McDowell) çılgınlıkları arasındaki benzerlikleri fark etmemek neredeyse imkânsız gibi…

Tabii filmde, küçük bir rolde de olsa, efsane dizi “Buffy the Vampire Slayer” ın (1997 – 2003) Rupert Giles’ı Anthony Head’i izlemekte, “Bir yerlerden gözüm ısırıyor” diyerek sarılıp kucaklamak istediğiniz çok eski bir dostu yeniden karşınızda görmek kadar hoş bir duygu…

Gidişata bağlı beklentilerin çok ötesinde, oldukça sürpriz bir finale de sahip olan bu film için anlatılacak daha pek fazla şey var… Yalnız “spoiler” vermemeyi prensip edindiğimiz klasik yorum tarzımız gereği biz onları, yazdıklarımızın ardından meraka kapılarak filmi izlemeye karar verecek olanlara bırakalım istedik…

Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

İlk önerimize gelince:

O hakkımızı da bu kez, “Girl on the Third Floor” (2019) filmi için yazdıklarımızın bir kısmını tekrarlamış olmak pahasına, “gelecek vadeden” sinemacıların “ilk uzun metrajlı filmlerini” arşivleme hobisine sahip olan sinemasever dostlara (bizim böyle birkaç sinefil abla ve ağabeyimiz olduğu için bu tarz bir tanımlamayı özellikle uygun bulduk), “Bu filmi arşivlerinize, bugüne kadar adlarını pek duymadığımız Pedro C. Alonso’yu da takip listelerinize eklemeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…

Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “Geçer” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 6 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler…
6


‹ Önceki 1 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film