Giriş Kayıt
Yorumlar (6)
avatar
(236) -
Uzay temalı filmler genelde ilgimi çeker absürd örneklerde dahil.. Bu yapımı ilginç kılan ise avm alış veriş merkezini.. yıldızlar arası uzay gemisine benzetmeye calısmaları.. hayal gücü ve yaratıcılık bu olsa gerek absürd olmasına rağmen ilgi çekiçi bir yapım.. iyi seyirler dilerim. Gülücük
7


avatar
(1162) -
“Aniara”, senaryosunu da, Nobel ödüllü İsveçli Harry Martinson’un, antik Yunan’da “hüzün ve umutsuzluk” anlamına gelen aynı isimli 103 bölümden oluşan oldukça kapsamlı bir şiirinden (1956) uyarlayarak yazan Pella Kågerman ve Hugo Lilja ikilisinin yönetmen koltuğunda oturdukları ilk uzun metrajlı sinema filmi…

Prömiyeri, 7 Eylül 2018’de Toronto Uluslararsı Film Festivalinde (TIFF) yapılan ve 1 Şubat 2019 tarihinde İsveç’te, 17 Mayıs 2019 tarihinde de Amerika’da vizyona giren filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…

O nedenle bizde; hikâyesi, insanoğlunun kendi hoyratlığı sonucunda neden olduğu iklim değişikliklerinin yerküreyi mahvettiği ve bu yüzden de Dünya’dan Mars’a doğru büyük boyutlu gezegenler arası göçlerin başladığı “distopik” bir gelecekte geçen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

Bunun içinde, düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan İsveç – Danimarka ortak yapımı filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

Bu bağlamda da işe; eğer filmin senaryosuna esas olan “Aniara” şiirinin önemli bir bölümünün Harry Martinson tarafından Hiroşima ve Soğuk Savaş döneminde yaşanan (ve ne yazık ki günümüzde de devam eden) küresel çılgınlıklara tepki olarak kaleme alındığını bilmiyorsanız karşımızdakinin, kesinlikle size hitap etmeyeceğini söyleyerek başlayabiliriz…

Ki, buna daha, Nobel Ödülleri Vakfına göre, Kozmosu “bir cam kâse” biçiminde betimleyen Martinson’un esin kaynakları arasında Albert Einstein’ın “Genel Görelilik Kuramı”nın bulunduğu bilgisini hiç eklemedik bile…

Eminiz işin içine örneğin sadece Martinson’un, uzay gemisindeki insanların Dünya geçmişlerinde kalmış olan güzel günlerin hayallerine daldıkları “Mima” odasının, farklı yaşam tarzlarını veya bilinç biçimlerini temsil ettiğine dair görüşünü de ekleyecek olsak ortalık daha da bir karışacaktır…

Tabii bütün bunların yanı sıra, günümüz AVM’lerindeki benzer bir alışveriş ve yeme içme (yani tüketme) kültürü ile (mevcut “düzenin” işleyişini bozacak) başka şeyleri düşünmelerine fırsat tanımadan insanları istemeseler de her hangi bir işte çalışmaya (meşgul olmaya) zorlama ve (eli kanlılık düzeyinde) baskıcı bir yönetim tarzına sahip olan uzay gemisi, küçük (ama aynı zamanda “sıkıcı”) bir dünya modeli sunmaktan da hiç uzak değil… Ki, zaten filmde yaşanan (intiharda içeren) pek çok üzücü olayın ardındaki temel dürtüler arasında, “sıkıcılık” yahut “tekdüzelik” olarak da tanımlanabilecek olan bu durum da mevcut… Fakat genel prensibimiz gereği “spoiler” vermiş olmamak için bunlara dair ayrıntıları yakalama işini, yorumumuz sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar verenlere bırakmak istiyoruz…

Ancak bitirmeden; Dünya gezegenindeki insan nüfusunun neredeyse sekiz milyara yaklaştığı ve ulaşılan bilgi edinme teknolojileri seviyesi sayesinde bu sayıdaki artışın, leyleklerin evlerin bacalarına bebek bırakması sonucunda oluşmadığının artık 5 yaşındaki çocuklarca da bilindiği günümüz koşulları göz önünde bulundurularak filmdeki cinsellik içeren sahneler hakkında da bir iki şey söylemek istiyoruz…

O da şöyle ki; ne yazık ki cinselliği (ve farklı cinsel tercihleri, kabul edilmesi asla mümkün olmayan “homofobik” bir tutumla) hem de ilk çeyreğini tamamlamakta olduğumuz 21. Yüzyılda halen tabu olarak görerek filmlerdeki bu tür sahneleri, sansürlenmesini istercesine eleştiren bireylerden oluşan toplumlar, (cinsiyet ayrımı yapılmaksızın) bebelerine her gün tecavüz edildiğinde yahut da (namus, töre cinayeti vs. gibi akıl almaz bahanelerle) kadınları sokak ortalarında dövülerek öldürüldüğünde ağızlarını hiç açmamaları gereken toplumlardır… Zira onlar çocuklarına, insanın doğal bir parçası olan cinselliği, doğdukları günden itibaren adım adım yaşarken öğretmek yerine, kafalarını kuma sokarak gizlemeyi tercih etmişlerdir…

Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

İlk önerimize gelince:

O hakkımızı da bu kez, “Girl on the Third Floor” (2019) filmi için yazdıklarımızın bir kısmını tekrarlamış olmak pahasına, “gelecek vadeden” sinemacıların “ilk uzun metrajlı filmlerini” arşivleme hobisine sahip olan sinemasever dostlara (bizim böyle birkaç sinefil abla ve ağabeyimiz olduğu için bu tarz bir tanımlamayı özellikle uygun bulduk), “Bu filmi arşivlerinize, bugüne kadar adlarını pek duymadığımız Pella Kågerman ve Hugo Lilja iklisini de takip listelerinize eklemeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…

Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “Geçer” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 6 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler…
6


avatar
(290) -
Kesinlikle uzak durun tamamen zaman kaybı.Tutarlı hiçbir tarafı yok.Bir çok mantık hatası var.Olayların örgüsü ve birbiriyle ilgisi neredeyse yok gibi.Olayların neden ve nasıl olduğunun açıklaması yok.Görseller son derece kötü ilk başlangıç sekansı hariç.Hayatımda gördüğüm en kötü uzay gemisi dizaynını bu filmde gördüm.Efsane olan filmlerin neden efsane olduklarını böyle yapımları izledikçe bir kez daha anlıyorum.
4


avatar
(394) -
Film Harry Martinson'un aniara isimli bilimkurgu şiir kitabı var oradan ilham alıyor. Aslında daha önce benzer konuda birçok film yapıldı. Yakın dönem " Uzay Yolcuları " buna örnek verilebilir. Tabi bu film hollywood yapımı olmadığı için sizi içine çekmeyebilir. Aslında bilimkurgu'dan öte daha çok insan davranışları işleniyor...Yer yer cinsellik ön plana çıkıyor ve bazı ritüeller yer alıyor. Danimarka ve İsveç yapımı olduğu için normal karşıladım çünkü benzer ritüelleri " Midsommar " filminde de gördük. Sanırım o ülkelere ait bir alt metni var bu olayın. Ben araştırmadım bilen varsa bilgi verirse memnun olurum.

Tahminimce yakın zamanda hollywood bu senaryoya el atar, allar pullar, olayı tamamen bilimkurgu üzerine çevirip bir iki kafa oyuncu ile gişe yaptırmaya çalışır. Çünkü bu konu bilimkurgu sevenler tarafından illa ki ilgi ile izlenecektir. Tavsiyem eğer türü seviyorsanız, belli koşullar altında insanların nasıl davranacaklarını merak ediyorsanız ve beyaz perde de cinsellik görmek sizi rahatsız etmeyecekse şans verin derim. ( Öyle cinsellik dediysem film tabi ki bunun üzerine kurulu değil ama midsommar kadar var. )...Filmin tüm herşeyini bir kenara bırakırsak özellikle sonunu çok beğendim ben. Hele ki son black screen de ki o rakamları görünce.

Not: Benim izlediğim çeviri oldukça yetersiz onuda belirtmeden geçmeyim. Cümle ve anlam bozuklukları var zaten belirtilmiş altyazı info sunda ama yinede hatırlatayım dedim.
5


avatar
(6206) -
Aslında film çok güzel başladı ve keyif verici bilim kurgu dedik ama ilerledikçe heyecanını yitirince üstelik bir ara sex filmine döner gibi olunca izleme zevkimizde kalamadı.Konusu ilginçti ama olmamış...
3

Cevaplar (1)
avatar
(40) -
teşekkürler.


0
| Bildir


‹ Önceki 1 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film