Giriş Kayıt
Yorumlar (1)
avatar
(209) -
Afrikaans?
Bileniniz var mı? Açıkçası benim bir fikrim yoktu, bu garip dil de nesi deyip peşine düşene kadar.
Üstelik İngilizce duymaya alışkın olduğumuz, beyaz tenli, batılı simalar tarafından kullanılınca...
Arada yoğun, garip bir aksanla İngilizce de geçiyor konuşmalarda. Kuzum neler oluyor? Başka bir gezegende geçen, uzak bir hikâyede olabilir miyiz?
Afrikaans, Güney Afrika'da konuşulan dillerden yalnızca biri.
Sert, keskin, balgam söktüren, pis bir dil gibi geldi bana.

Film de öyle; sert ve keskin ama pis bir film değil. Moffie bir festival filmi ve maruz kalınacaklar, rafine bir seçkinin ürünü olacak. BFI LONDON Film Festival'in en iyi film adayı ve önemlisi; İKSV Çevrimiçi Gösterim Platformu'nun Eşit Bir Hayat: Aralık Seçkisinde 11 Aralık 2020 Cuma günü ülkemizde de gösterime girdi
.
Ve hayır başka bir gezegende değil dünya gezegeninde, Güney Afrika'da, çok kısa bir süre öncesindeyiz. Hani şu Elon Musk'ın memleketi...
Evrensel bir açmazın ortasında kendini, duygularını tanımaya çalışan genç bir delikanlının askerlik, sonrası ve aslında çok öncesinden yaşayıp sürüklediği travmalara odaklanacak, batının bu konulardaki güncel hoşgörüsünden kırıntının dahi olmadığı bir dönemde"batılı"lar arasında kalacağız.
Afrika dili yeterince kafa karıştırıcıyken, peki Moffie ne demek?

Küçültücü, alçaltıcı; uygunsuz, zararlı yaani eş cinsel demek argolarında. Oy günahların en büyüğü. Kaç kaç kaç. Dur hemen öyle deme şimdi. Düzelir belki !!?
Sanıyorum bir açılım süreci yaşamak için ne zorunlu askerlik dönemi ne de o dönemdeki Güney Afrika pek elverişli bir ortam sunmayacaktır.

"Sen bir kabuksun.
Pis, kanlı, irinli bir yara kabuğu.
Ve bizim görevimiz seni söküp atmak senden bir erkek yaratmak! "

Çok elverişli görünmüyor hı?
Homofobi değil de homonefret! Ön planda. Güney Afrika her şey bir tarafa kendiyle savaş halinde ve kendi özelindeki sivil hayat çok sütlü kahve değil.
Irkçılığın ve homofobinin bininin bir para olduğu böyle bir dönemde, yumuşak, naif, hassas, duygusal gibi kelimeler hemen turnusol testinde ortaya çıkarılıp hunharca ayıklanıyor ve türlü travmalarla bu kavramlara tezat olanlar dekor teşkil ediyor filmde bolca.
Bach'ın korkutucu org müzikleri ve Brand isimli sert çavuş dekorların ses ve vücut bulmuş hali kanımca.

Yağmurlu bir gece eğitiminde, uyku tulumu ve tüm kıyafetleri ıslanan Nicholas, belki de tüm hayatı boyunca özlemini çektiği sıcak bir koyunda geçiriyor geceyi. Ancak tüm bu travmalar arasında, kendi içinde kaybolmuş, aslında hapsolmuş olan birinin özgürleşmesi için bu yeterli doz değil. Ortamın oynaşmaya çok müsait olmadığının elbette farkındayım. Sonra belki öyle ortamlar da olacaktır ama şahit olduğumuz özgürleşememe ancak bolca mücadele.

Ben senin gibi değilim deyip duvara vurduğu eş yönelimli başka bir erkeğe karşı tavrı bundan sert. Şu içine monte edilen tezat dekorlar fışkırıyor, saçılıyor her bir yere...
Duygusal kutupları arasında gitgeller yaşayan Nicholas sevilemiyor... Sevemiyor... İnsan varoluşuna anlam kazandıran temel kavramlardan biri olan sevgiyi ifade edememek onun için de oldukça zorlayıcı görünüyor.
Antonioni'nin Cinayeti Gördüm ‘ünü hatırlamayanımız yoktur sanırım şu ünlü tenis sahnesini de bir selam verme durumu var sanki buradaki benzer voleybol sahnesi ile üstelik çok şık bir yorumla.
Tüm bu zorlukların ortasında, bir anda ortaya çıkıveren Jakub Józef Orliński'nin meleksi yorumu, tezat bir duygu yükü oluşturup, rahatsız edici ana tema müziğini ipeksi bir dokunuşla alt ediveriyor.

Hemen devamında ilk öpücüğünü alan Nicholas gibi biz de yükseliyoruz. Şu tezat dekorlar dökülmüş sanki yeniden yumuşak, naif, hassas ve duygusalız.
Genelde böyle bir andan sonra kelebekler uçuşur kişinin karnında hoş hayallere dalınır.
Çocukluk döneminde sıcak bir yaz gününde ailesiyle havuzda vakit geçirirken görünce Nicholas'ı onlardan biri sanıyoruz.
Değilmiş...
Sürprizbozan: Göster

Su sizin için de çok mu soğuk?
8


‹ Önceki 1 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film