“Do – Bir külah dondurma”,
“Re – Masmavi bir dere”,
“Mi – Denizde bir gemi”,….
Sinemada tüm zamanların en popüler ve ilk akla gelen son derece sevimli müzikallerinden. Film, Von Trapp ailesinin gerçek hikayesine dayanmaktadır. Trapp ailesinden Maria von Trapp’ın yazdığı kitap,1959 da Broadway’de müzikal olarak sergilendi. Bu film için de Ernest Lehman tarafından senaryolaştırıldı. Hemen hemen her türde filmler çeken (West Side Story/1961, The Sand Pebbles/1966, I Want to Live!/1958, Run Silent Run Deep/1958 gibi) kendisini 2005 te kaybettiğimiz usta yönetmen Robert Wise “The Sound of Music” te de ustalığını konuşturuyor, aynı zamanda filmin yapımcılığını da üstlenen o. Müzikler de Richard Rodgers ve Oscar Hammerstein II’a aittir. Filmin gerçek olaylara dayanması Broadway’de sahnelendiğinde akılda kalan şarkıları, eğlendirici yönünün ağır basması sinemaya aktarılmasında önemli rol oynadı. Döneminin en son tekniğiyle de çekilmesi filmin popüler olmasında rol oynadı.
Konu, II. Dünya Savaşı öncesi Avusturya’da geçiyor. Maria (J.Andrews) manastırdaki rahibe adaylarından biridir. Ama rahibe olma kurallarına pek uymamaktadır, aklına estiğinde dağlara çıkmakta ve şarkı söylemeyi çok sevmektedir. Baş rahibe onun uslanıp, durulması için bir malikaneye “mürebbiye/dadı” olarak gönderir. Maria’nın gittiği ev Avusturyalı kaptan Von Trapp’ın (C. Plummer) evidir. Eşini yeni kaybeden kaptanın tam 7 çocuğu vardır. Çocuklar babalarının ilgi ve dikkatini çekebilmek için gelen her dadıyı yaptıklarıyla çıldırtıp evden kaçırtmayı görev edinmişlerdir. Maria’ya da aynı şekilde yaklaşmak isterler. Kaptansa çocuklarını adeta askeri disiplinle yetiştirmiştir. Çocuklar tek tip elbise giyiyor, değişik seslerdeki düdük sesiyle komut veriyordur. Tanışma sırasında Maria’ya bunları anlatan kaptana karşı Maria’nın düdüğü üfledikten sonra “Sizin düdük sesinizi bilmiyordum” deyişi hepimizi gülümsetiyor. Maria içten ve doğallığıyla çocuklara kendini sevdirir. Kaptanın seyahati sırasında onlara yeni elbiseler diker, birlikte dağlara çıkarlar, oyunlar oynarlar. Çocukların şarkı bilmediğini öğrenince, bunun çok kolay olduğunu belirterek, filmden sonra bizde de çok bilinen ünlü “Do,re,mi” şarkısını söyler, onlara ve bize öğreterek. Ayrıca gök gürültüsünden korkan çocuklarla birlikte söylediği ve onları sakinleştiren “My favorite Things”şarkısı dikkat çekiyor. Kaptan evlenmeyi düşündüğü baronesle (E. Parker) birlikte eve döner. Kaptan önceleri kurallarının çiğnenmesine çok kızıyor ama çocukların mutluluğunu görünce yumuşuyor, üstelik yıllar sonra kendisi de şarkı söylemeye başlıyor. Baronesle Maria bir müddet sonra rakip olduklarını hissediyorlar.Evdeki ilişkiler filmin son bölümünde farklı bir çizgiye kayıyor. Almanya’da iktidara gelen Naziler Avusturya’yı kendi toprakları olarak görüp ilhak etmek istiyorlar. Bu durum yaşadıkları ortamında değişmesine yol açıyor. Kardeşlerin en büyüğü Liesl’ın sevgilisinin bu süreç içersin de bir naziye dönüşmesi, Kaptanın zorla Alman donanmasına katılmaya zorlanması onları tehlikeli bir karar almaya zorluyor.
Film, Oscar ödüllerine 10 dalda aday olup bunun beşini (En İyi Film, En İyi Yönetmen/Robert Wise, En İyi Kurgu/William Reynolds, En İyi Müzik/Irwin Kostal, En İyi Ses/James Corcoran, Fred Hynes) kazandı.
“The Sound of Music” in yapımcı şirket 20th Century Fox’u kurtaran film olduğu da bilinir. Şirketin bir önceki filmi “Cleopatra” nın çok yüksek olan maliyeti ve üstüne gişe başarısızlığı şirketi iflasa sürüklemek üzereydi.
Filmin dış çekimleri olayın geçtiği Salzburg ve Bavyera’da gerçekleştirilmiş. Julie Andrews çok başarılı ve çok sevimli. Kaptan Trapp’ı oynayan ve günümüz sinemaseverlerin ihtiyar görüntüsünü bildiği, filmde genç bir Christopher Plummer çok iyi. Baroness rolünde Eleanor Parker de rolünde kötülüğe kaymadan Maria karşısında kaybeden olduğunu anlayan ikinci kadını çok klas oynuyor,
VonTrapp ailesinin evi olarak gösterilen malikane, ünlü yıldız Hedy Lamarr’a aitmiş.
Filmin en önemli müziklerinden “Edelweiss” çiçeğinin Avusturya milliyetçiliğini çağrıştırması önemlidir.
Filmde, dikkat çeken replikler olarak;
Baş rahibe Abbess’in Maria’ya “
Tanrı bir kapıyı kapatınca, bir yerde bir pencere açar” deyişi.
Söylediği bir şarkıda Maria
“Hiçbir şey sebepsiz yere olmaz, gençliğimde yada çocukluğumda iyi bir şey yapmış olmalıyım”.
“
Rastgele biriyle evlenemezsin, eğer başka birine aşıksan” sözü.
En küçük kardeş Gretl’ın Nazi bayrağını kastederek “
Belki siyah örümcekli bayrak insanları sinirlendiriyor” repliği.
Filmin bizde de “
Sen Bir Meleksin” adıyla Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun’un oynadığı 1969 da Nejat Saydam yönetiminde çekilmiş bir versiyonu olduğunu da belirtelim.
Unutulmaz müziklere sahip bu müzikali uzun süresine bakmadan izleyin. Vaktin nasıl geçtiğini inanın anlamayacaksınız. Sinemanın görülmesi gereken örneklerinden.