Özür dileyerek sizlerden ayrıldığım noktayı söyleyeceğim; bu başlık bir dili kurtarmak için buralara gelmedi.

Bu başlık içerisinde olduğu yanlış tutumdan dolayı defalarca ikaz edilen, yapılan itirazlara rağmen kendine çeki düzen vermeyen, vermediği içinde 3 gün cezalandırılan bir "ergen"in bu başlık vasıtası ile yaptığı terbiyesizlik ve saldırganlıktan dolayı buraya geldi...

Bir yazar (evet sadece bir yazar) eserlerini farklı bir dilde yazıp sonra dilimize çeviriyorsa bu onun sorunudur. Eğer yazdığı dilde yayınlasaydı benim sorunum olacaktı.

Bu sitede sadece Türkçe kullanılması konusunda fikr-i sabit yok. Burada İngilizce, Fransızca, Kürtçe, Lazca ve hatta Tamilce dahi yazılabilir bence... Ve hatta benim bu başlık altında kullandığım "Lorem ipsum" dahi yazılabilir. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama ben Lorem ipsum yazarken bile noktalama işaretleri, paragraflar vardı... Dil böyle güzel arkadaşlar.. İstediğiniz dili kullanın ama doğru kullanın...

Çevirmen arkadaşlarım muhakkak ki bilirler... İngilizlerle Amerikalıların en büyük kavgalarından biridir "color" ve "colour". İki millette İngilizce kullanıyor ama bir kaç kelime yüzünden kavga ediyorlar...

Moderatör olduğum dönemlerde yaklaşık 16 saatim forum içinde geçerdi ve bu zamanın çoğunu arkadaşlarımın yazdıklarındaki ufak tefek hataları düzeltmeye harcardım. Çok büyük olmadığı sürece de kimseye fark ettirmezdim.

Ergen arkadaşımız kendisine verilen değeri fark etmek yerine saldırganlığı tercih etti... E çöpçü de insan, sabır da bir yere kadar...

Belki, belli ki burada kimseyi düzeltemeyeceğiz. Belki tecrübeyle sabit olanı değiştiremeyeceğiz. Ama ben kendi kapımın önünü süpürüyorum; tüm şehir temiz olsun diye. Karanlıkta esnerken ağzımı kapatıyorum, size değil kendime olan saygımdan... Bir çok ergenin daha rahat anlaması için "respect myself" sorunu mu demek gerekiyor?

Evet kırklı yaşlardayım, ergen arkadaşımız dilerim benim yaşımda benim yaşadıklarıma sahip olabilir... Şimdilik sadece dizilerde izleye dursun...

Yeri gelmişken; Evet, herkes kendi "anadilini" kullanmakta ve yaşatmakta özgür olduğu gibi, ısrarcı ve devrimci de olmalıdır. Fakat, bu başlıkta tartıştığımız ve forumumuzun kurallarında yer bulan (Ki, ilk maddedir) Türkçe, resmi dilimiz olduğundan ve resmi bir dilin gerekliliğinden dolayı öncelikli olarak tartışılıyor.

Dediğiniz gibi, herkes istediği dili istediği yerde kullanırsa ve resmi bir dil benimsenmezse, aralarında 5 km bile olmayan köy halkları dahi, bir birleriyle anlaşamazlar ve bir süre sonra çatışırlar. Evet, tarihi kazanan taraf yazar ve kurallarını o koyar ne yazık ki. Yoksa burada Türkçenin ilahi güzelliğinden ve kutsallığından bahsetmiyoruz ve bahsedemeyiz de. Fakat, dediğim gibi (Güçlü olan tarafın dayattığı bir zorunluluk dahi olsa) resmi dil zorunludur ve korunmalıdır. Aksi halde, ne edebiyat olur, ne de çatısı altında toplanabileceğiniz bir vatan...

Anarşi veya Komünizm gibi mükemmel sistemler, aşağılık insanoğlu için lükstür ne yazık ki...

Ben sitede başka diller kullanılsın demedim ki sevgili Stanley Pickle... Kullanılacaksa doğru kullanılsın dedim...

Yani konunun ana fikri; "Hangi dili kullanıyorsak kullanalım, ama doğru kullanalım!..."dı.

Haklısınız ama ben şu başlıkta bile, Anarşinin çöküş prototipini görüyorum ne yazık ki... İnsanoğlu, başında bir kral olmadığını hissettiği an, kendisi krallığa soyunuyor ve kendi kanunlarını meşru kılmaya çabalıyor. Hümanizm ardına gizlenen (Ki, Hümanizmi de yanlış biliyorlar) bazı "genç" arkadaşların, çok sonraları fark edeceği şeyse, insan denen aciz varlığın, güzel olan hiçbir şeye layık olmadığıdır.

Tümevarımsal sonuç ile tümdengelimsel sonuç sanırım ayrıldığımız nokta... Yani bundan sonra tartışacağımız noktalar;

1- İnsan dene varlık aciz midir, aciz mi bırakılmıştır?
2- Aciz olduğu için mi güzel olan hiçbir şeye layık değildir, layık olmadığı için mi aciz bırakılmıştır?
3- Bu yumurtalardan hangisi büyük?
4- Kabartma tozu pastayı ne kadar kabartabilir?
5- Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi...

Hele hele birde tavuk ve yumurta polemiği mevzu bahis ki; şu anda bile bir çok ergenin şekilde bizi izlediğine eminim...

O zaman "let's talk about movie!"

İnsan denen aciz varlık, yalnızca ve yalnızca, kendisini mükemmel sanacak kadar kibirlidir (:

Ayrıca; Benim babam, senin babanı döver bi kere!

Neden?

Uzun bir liste hazırlanabilecek olsa bile, KİBİR yeterli bir sebep kanımca.

Hepimizin bildiği sebepler (kibir, cehalet, cehalette ısrar, mallık vs.) dışında kaçırdığım ya da farkında olmadığım bir şeyin olabileceği merakımı cezbetti. Bu yüzden sizin tecrübenizi öğrenmek istedim. Bir de "insan denen varlık" deyince herkeste olan bir şeymiş gibi geliyor kulağa.

Herkeste olan zaaflar bunlar zaten. Ne ben, ne siz ne de bir başkası inkâr edemez diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü, yalnızca farkındalık lânetini üzerinde taşıyanlar sahiplenebiliyor bu "kötü" huyları. Aptallar da, hükmetmeye devam ediyor... (:

Katılıyorum, cehalet mutluluktur. Morpheus'un uzattığı haplardan mavi olanını almak gibi...
Kırmızı hapı alınca da bunun geri dönüşü olmuyor. Tavşan deliğinde daha derine inmekten başka diğer her şey anlamını yitiriyor. Bununla birlikte kabul edilebilir limitler olmalı, aksi halde kaybolmamak zor.
Esnek düşünememek ve fark edememek büyük bir kayıp. Kişinin kendisi için değil, çevresindekiler için.
O insanları değiştirmek de zor. Sahip oldukları idrak/irade yeteneğini kullanmaları, tabuları yıkmaları için aradan birkaç nesil geçmesi gerekiyor sanırım. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyorum bazen ama maalesef çok bariz örnekleri görünce de koklaşarak iletişim sağlamak kaçınılmaz oluyor.
Bazı örnekler için de tanıma gerek yok, aynen şöyle simgeler beliriyor aklımda.

İşin kötüsü ne biliyor musun? "İnsan kötüdür" savımı savunurken bile biliyorum ki, savunduğum düşünce, bir milleti ya da toplumu haddinden fazla yüceltmekle (Milliyetçilik) aynı derecede kötü (:

Fakat değmiyor işte sevmeye... Atsan atılmaz, satsan satılmaz; O misal...

O zaman da geriye sadece o malum faşizan söylem kalıyor; "ya sev ya terket"

Değişemiyor o sebeple de değiştirmeye çalışıyoruz. Beceremezsek de "öteki"leştirip bırakıyoruz.

Ayrıca benim babam yok 14 yıldır, o sebeple dayak yemesi şimdilik zor!

Amanın nerelere gelmişiz Forum gazisi oldum ben yazıyor oysa ki başlıkta, beyin fırtınası diye buna derim
İnsan tuhaf bir canlı İnsan'ın psikososyal tanımı herkeste farklı sanırsam ki, o yüzden kimi iyi der kimi kötü. Gelin görün ki her iki tanımlamanın da istisnaları var Açıkçası hayatımda hiç toplumcu biri olmadım, bir topluluk umurumda olmadı boyutu ya da adı ne olursa olsun. Her zaman istisna olanları (ya da insan gibi insan olanları) aradım buldum ve onlarla özel bağlar kurdum. Hayat böyle güzel
İş topluluğa kayınca otomatik olarak ötekileştirme başlıyor çünkü. "İnsan", çevreyle olan ilişkilerimizde ihtiyaç duyduğumuz tek kimlik. Geri kalan her şey eninde sonunda savaş çıkarıyor.
Ben de katkıda bulunmuş olayım dedim

Kaş yapalım derken, göz çıkardık sanırım... Özür dileyerek çekiliyorum.