Ardıl Görüntü (2016)

Polonyalı Ressam, Sanat Teorisyeni ve Yazar Wladyslaw Strzeminski (1893-1952) bir kolunu ve bir bacağını I. Dünya Savaşı'nda kaybeden ama sanatından hiç vazgeçmemiş olan ve üniversitede eğitim veren dünya çapında ünlü bir ressamdır.
Kendini sanata adamış ve çağdaş sanata öncülük yapmıştır. 1950'li yıllarda komünist rejimin baskısına boyun eğmediği için zor günler yaşar. Üniversitedeki işine son verilince lisede okuyan kızı ile birlikte çok zor günler geçirir ama öğrencileri onu hiç yalnız bırakmaz. Bu filmde, ünlü ressamın, ölmeden önceki son yıllarında baskıcı rejime sanat adına karşı geldiği için yaşadığı zor zamanlar konu alınmış.

Güzel bir film. Tavsiye ederim. Çekimler ve oyunculuk çok etkileyici. Yönetmenin son filmi olma özelliğini de taşıyor.

Ardıl Görüntü filmini, yaşdaşlarından çoğunun dışarı çıkıp dolaşmaya bile üşendiği 90 yaşındaki bir yönetmenin çektiğine inanmak gerçekten zor. Ama ondan önemlisi, bir zamanlar Sinematek derneğinde defalarca izlediğimiz Kanal (1957) filminde Alman faşizmine karşı direnen halkı yüceleştiren bir yönetmenin, son filmini komünist rejimin yaptığı haksızlıklar üzerine gerçekleştirmesi.
Mc Carthy döneminde Hollywood başta senarist Dalton Trumbo olmak üzere sosyalist nitelikli sanatçıları canından bezdirirken, bu dönemden önce ve sonra İpek Çoraplar, Ninotcshka, The Reds vs gibi filmlerde de (hariçten gazel okuyarak) sosyalist olmaktan fersah fersah uzak SSCB yönetimini kıyasıya eleştirmekteydi. Ama Andrzej Wajda'nın Powidoki filminde gerçek hayattan uyarlayarak yaptığı eleştiri, o rejimde yaşamış ve pek çok eser vermiş bir sanatçıdan, yani içerden geldiği için bence çok daha önem kazanıyor.
Biyografi türünü sevin sevmeyin mühim değil, ama Ardıl Görüntüyü mutlaka izleyin derim.

Usta yönetmen Andrzej Wajda, ülkesi Polonya’nın zorlu tarihinden bir kesiti perdeye taşıyor. Ardıl Görüntü, Polonyalı ressam, sanat teorisyeni ve 1920’lerin avangard konstrüktivizm akımının öncülerinden Wladyslaw Strzeminski’nin hayatından bir döneme odaklanıyor. 2. Dünya Savaşı sonrasında Komünist Parti’nin yönetimine giren Polonya’da baskılara boyun eğmeyi reddeden sanatçı, fakirliğe mahkum olur. Sanatsal özgürlüğü için cesurca direnen sanatçının etkileyici hikayesi, filmde kullanılan başarılı ışık ve sanat yönetmenliğiyle de perçinleniyor.