cereyan yorumları

mesela en hoş nüans şuydu; han bir ay geçmişte, kim ise bir ay gelecekte yaşadığı için haliyle kim'in bir ay önceki hali han'ı tanımıyor. han bir kaç kez onu kızının kaçırılacağı konusunda uyarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. han, kim'in kızının kaçırılmasını engelledikten sonra gelecekteki zaman çizgisi de değişmiş oluyor. yani gelecekteki kim han'ı artık tanımıyor çünkü kendi zaman çizgisinde kızı hiç kaçırılmadı ve han'la hiç iletişim kurmadı. ama tarih olarak han'la iletişim kurduğu gün geldiği andan itibaren kim'in hafızasında han'la yaptığı konuşmalara ve kızını ararken yaşadığı trajik durumlara dair anılar teker teker belirmeye başlıyor. yani kim kendi zaman çizgisinde han'la hiç konuşmamış olsa da bir ay geriden gelen han için onunla kurduğu iletişim hala gerçek. hatta telefondaki mesajları ve kim'in ona attığı cevaplar bile duruyor. kısacası tam bir zaman paradoksu var ortada ve bu paradoksu gerçekten çok başarılı işlemişler. çevrelerindeki herkes zaman çizgileri değişmiş olmasına rağmen diğer zaman çizgisinde yaşadıklarını zamanı geldiğinde hafızlarında birer anı olarak hatırlıyor.

ortada bir suçluyu ortaya çıkaracak çok önemli delillerin olduğu bir dosya var. dosyanın sahibi ölüm tehditi aldığı için 20 yıl önce dosyayı han'ın annesine veriyor ve o da tehdit aldığı bahanesiyle saklamaya devam ediyor. daha sonra da kendisine bir şey olursa basına versin diye başka bir adama veriyor. herkes ikinci yarıda bu dosyayı arıyor. halbuki kadın en baştan dosyayı polise verse kendini tehdit eden adamdan zaten kurtulmuş olacak ve ikinci yarıda yaşanan hiçbir olaya gerek kalmayacak.

peşinde olduğu kişinin polis olduğunu düşünmesine sebep olan tek bir delil var -olay yerinde bulunan polislerin kullandığı marka bir silah- ve spesifik bir polisin peşine düşmesinin tek sebebi de bu polisin uyuşturucu baronunun ve dolayısıyla babasının yakasında olması. velasıl baronun laflarına inanarak emniyete sızıyor kızımız. hatta bu polisin ekibine kadar giriyor ve basit soru cevaplarla adamı yakalamaya çalışıyor (ölen adam kimdi (babası için), tanıyor musun, peşinde miydin gibi).

işte tam burada çok ciddi bir mantık hatasının kucağına düşünüyoruz.

kızın babası meğer polismiş ve gizli görevle baronun yanına yerleşmiş on yıldan fazla zamandır gizli görevle bu adamın yanı başında dostu gibi yaşamış emniyete rapor vermiş. adamın polis olduğunu öğrenmemize rağmen ölene kadar aktif olarak polise rapor verdiğini finale kadar öğrenemiyoruz. bu ana kadar sanki polise ihanet edip baronun adamı olmuş gibi empoze ediliyor. amaç? büyük muamma. sonuçta adamın kimliği ifşa olmuş biri de gelmiş onu öldürmüş. yani adam görev başında ölmüş operasyon patlamış zaten ama sanki polis değilmiş de gerçekten çetenin içinde yer alan bir adammış gibi muamele görüyor. hayırdır polisteki bu gizlilik niye. ne diye adamın resmi hala emniyetteki panoda suçlularla aynı yerde asılı ve bir Allahın kulu da çok iyi bir polisti gizli görevde kendini bu dava için feda etti diye adamdan bahsetmiyor. ekip lideri polis de dahil. bu gizli tutum nedir? buradaki amaç seyirciye adam polisti ama döndü baronun adamı oldu düşüncesi empoze etmek finalde de hala aktif olarak polis için çalıştığını gösterip ters köşe yapmak... tabi bir de kızımız babasının polis olduğunu öğrenirse intikam planı çöker değil mi? komik... kurumları kişileri bu kadar küçültmeyelim.

bir diğer mevzu kızın babasının polis olduğundan haberi bile yok. tamam kız küçüktü babası gizli görevde diye mesleğinden haberi yoktu diyelim, kızın babasıyla intikam almak istediği polis mesai arkadaşı ve çok yakın dost. fakat buna rağmen polis amcamız kızı tanımıyor bile. adam kendine bir şey olursa kızına versin diye bu polise mektup bırakmış demek ki kızdan haberi var. e madem öyle adam ölünce kızı neden bulup ortaya çıkarmıyor. ekibinin içine sızdıktan sonra ölüm döşeğindeyken kızdan şüpheleniyor da 'dur yahu sen o musun baban sana mektup bırakmıştı al oku her şeyi öğren' diyor.

finalde kızımız intikam yeminlerinden vazgeçip baronu yargıya teslim etmeye karar vermişken baron baş karakterlerden olan polis mermuru pildo'yu öldürtüyor. sırf kızı kışkırtmak ve kendisini öldürmek üzere kapısına gelmesini sağlamak için. nitekim kız sevdiği adam ölünce tekrar intikam yemini edip baronun kapısına dayanıyor. elinde üç kurşunlu bir silahla bire karşı 40 tane adama karşı kale gibi korunan bir yerde baronun odasına kadar gelmeyi başarıp uzun dövüş sahneleri sonrası adamı öldürerek intikamını alıyor. üstelik bu uzun süren dövüş esnasında bir Allahın kulu da odadan içeri girip baronu kurtarmaya çalışmıyor. velasıl tek bir genç kız, kale gibi korunan bir yerde bir sürü adama karşı diyorum... sanırım vermek istediğim mesajı anladınız.

cillian murphy nin can verdiği karakter ve genç kız radyo frekansıyla yaratıkları etkisiz hale getirmek için kıyıya yakın bir adada bulunan radyo istasyonuna gitmek istiyorlar. limandan tekneye binip adaya gidecekken bir grup yamyam kılıklı insan tarafından rehin alınıp yaratıklara yem yapılmak isteniyorlar. bir şekilde onları etkisiz hale getirip bir tekneye binip adaya geçiyorlar ve bu sırada yaratıkların yüzme bilmediğini öğreniyoruz. tamam gayet güzel de madem yaratıklar yüzme bilmiyordu bunu yamyam kılıklılar fark etmemiş mi bu birinci soru. hadi bunu fark etmediler diyelim kendilerini kurtarmak için bile mi adaya gitmeyi denememişler. limanda bir sürü sağlam tekne olmasına rağmen kıyıdan görünen ve yaşam belirtisi olduğu apaçık ortada olan adaya gitmemişler de biri gelse de zil takıp yem yapsak diye mi beklemişler? burası olmamış john krasinski