Giriş Kayıt

Sınırsızlar Kulubü (2013)

Dallas Buyers Club
avatar
Serkan Aydemir (19 Ocak 2015)
  • 160/ 10
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
resim


Dallas Buyers Club
2013
Dallas Buyers Club
Biyografi / Dram117 dk

Yönetmen: Jean-Marc Vallée
Uyuşturucu bağımlısı ve HIV taşıyıcısı Ron Woodroof'un hayatından esinlenerek beyazperdeye aktarılıyor. Ron Woodroof'a 1986 yılında AIDS yüzünden 30 günlük ömür biçilir. Teşhiş sonrası FDA kurumundan yasal onaylı olarak kullanabileceği tek ilaç...
7.9 (521,917 Oy)


Belki çoğunuz bilmez bu filmi, ama 2005 yılında yaptığı C.R.A.Z.Y. filmiyle adını bizlere duyuran Jean-Marc Vallée, Oscarlar kazanan bu filmiyle de yine karşımıza çıkıyor. Açık konuşalım C.R.A.Z.Y. filmi farklı olsa da kişiye göre değişebilecek kalite bir filmdi. Aile içi yaşanan hayatı ve o dönemi bizlere güzel anlatmıştı, ama bu çektiği filmle sanırım çok daha yüksek bir başarı elde etti Vallée. 1986 yılında yaşanan bir hikayeyi anlatan yapım; biyografi türü filmler içerisine böylelikle giriyor, ama çoğu biyografi filminin o sıkıcı ya da sıradan durumunu aşan bir şekilde karşımıza çıkıyor.


2013 yılında en iyi filmler içerisine çok rahat giren Sınırsızlar Kulubü, HIV+ teşhisi konulan Texaslı Ron Woodroof'un hikayesini bizlerle buluşturuyor. Film aslında 1992 yılında gazeteci Bill Minutaglio'nun Dallas Morning News Gazetesi'nde yer alan haberine istinaden Ron Woodroof'un gerçek hayat hikayesi üzerine kurgulanmıştır. İşin içine giren senaryo, yönetmen ve tabi ki de oyunculukla Ron'un hikayesi 2013 yılında dikkat çekmeyi başardı.


resim


Bir filmi etkili yapan birçok unsur vardır. İyi bir yönetmen, iyi bir senaryo, kameraman, şans... Yani bir filmi bizlere beğendirecek çok fazla değişken bulunmaktadır. Çok az film tüm değişkenleriyle başarıya ulaşır. Zaten o filmler de hak ettiği değeri çoğunlukla kazanır. Dallas Buyers Club filminin bu kadar başarılı olmasındaki en önemli etken kuşkusuz ki oyunculuk olmuştur. Aldıkları ödüllere bakınca da bunu net bir şekilde görebilmekteyiz. Yıllarca çektiği her filmle kendini aşmayı başaran, oynadığı True Detective dizisiyle dizi mantığını üst düzey değiştiren ve varlığıyla dünya varlığına bir hediye olan oyuncu Matthew McConaughey, filmi alıp götürüyor. Bir hayranı olarak bu filminde de gerçekten oyunculuğun ne demek olduğunu bizlere çok iyi gösteriyor. Sadece Matthew mı filmi başarıya götürdü? 30 Seconds To Mars gibi dünyaca bilinen Rock grubunun solisti olan, Mr. Nobody, Requiem for a Dream gibi tarihe geçen filmlerde oynamış Jared Leto da filmin büyük kazançları arasında. Bu iki değerin yanında tatlı oyuncu Jennifer Garner'ın da filmde yer alması Vallée'nin yönettiği bu filmi ödülden ödüle götürmeye başaracaktır.


resim


" Ölümün hangi çeşidi daha çok acı verir? "


Bir gün hastanedeki tetkikler sonucu HIV+ olduğunu öğrenen Ron Woodroof(Matthew McConaughey), doktorların 1 aylık ömrün kaldı açıklamasıyla şok olur. Bu haberin şokunu atlatamadan çevresinden de-o dönemde aids hastalarına yakalananlar homofobik bir saldırı içinde bulmaktadır kendilerini- dışlanan Ron her şeye rağmen pes etmez. İşin ilginç tarafı Ron da homofobik bir yapıya sahiptir. O kişilerden o kadar nefret eder ki film bize bunu çoğu kez göstermektedir. Tedavisi için gerekli bütün araştırmayı üşenmeden yapan karakterimiz ülkesinde satışı onaylanmayan bir ilacın olduğunu öğrenir ve ilacı almak için Meksika'ya gitmesi gerekmektedir. Meksika'ya giden Ron bu sayede doktorların kısa dediği ömrünü uzatmayı başarır. Yaşamak için bu ilaçları ülke içine sokması gereken Ron, böylelikle kaçakçılık işine girer ve yattığı hastanede karşısına çıkacak olan transeksüel Ronan(Jared Leto)'la birlikte ilginç bir işin içinde bulur kendini. Daha sonra bu ilaçları kendi gibi hastalığa yakalananlara satmak için Dallas Alıcıları Kulübünü kurar. Tabi para kazanma güdüsüyle başlayan bu yolculuk ülkedeki aids hastalarının biraz da olsa umutlanmasını sağlayacaktır.


Konu itibariyle bizlerden çok uzak bir yapıya sahip film. Bu tarz filmleri izlerken bile çoğumuz HIV+ virüsünün ne demek olduğunu tam olarak bilmemektedir, çünkü ülkedeki eğitim sistemi bu hastalığı ve yayılma şeklini tam olarak anlatamamaktadır. Filmde de o dönemde bu hastalıkla ilgili insanların ne kadar yanlış düşüncelere sahip olduğunu göreceksiniz. Hatta bu hastalığın homoseksüel kişilerde olduğunu falan. Filmde bu hastalığını arkadaşına anlatan Ron, daha sonra homofobik çevresi tarafından dışlanacaktır. Gülme komşuna gelir başına sözünün tam da hikayesi aslında film. Ron da haberi ilk öğrendiğinde ben homo değilim ki der mesela. Filmin güzel tarafı ileride homoseksüel bir arkadaşı olacaktır Ron'un. Bu sayede kişileri tercihlerine göre ayırmamak gerektiğini anlayacaktır. Zaten dünya insanı olarak da kişilerin kendi yaşamını etkileyen tercihlerine burnumuzu sokma gibi bir alışkanlığımız hep olmuştur. Ülkem gibi muhafazakar zihniyetlerin olduğu yerlerde filmde de Dallas olarak bilinen yerde bu tür kişiler bulunmaktadır, insanların yapısal bu farklılığına bakış açımız faşizm boyutunda homofobik bir yapıya sahiptir. Ne insanlarımız sırf fizyolojik bu yapısı yüzünden intihar etmektedir. Film, kendi içinde bize bunu göstermeyi başarıyor, ders çıkartmamız gereken mesajlar barındırıyor. Filmin bu yönü gerçekten çok çarpıcı. Bizlerin bunu görebilmesi bile insanlığımızı ne kadar düzgün boyutta olduğu eleştirisini yapmamıza yetmelidir. Rolüyle iyi bir transeksüeli oynayan Jared Leto'ya da bir virgül açmalıyız. Matthew'ın en iyi erkek, Jared'in de en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü alması bu ikilinin filmdeki rolünü nasıl oynadığını kanıtlamaktadır.


Hastanede Ron'a HIV+ olduğunu söyleyen doktorların içinde bulunan Dr. Eve(Jennifer Garner) de filmde önemli bir kişiliği temsil etmektedir. Aids hastalığına yakalanan kişileri korumak için mücadele veren Dr. Eve sayesinde Ron da hayata tutunmayı başaracaktır. Bir de Amerikan yönetiminin bu hastalığa kapital sistemde bakıyor olmasını da film bizlere gösteriyor. İlaç sektörünün insanlar için faydalı mı yoksa zararlı mı olduğunu yıllarca tartışma konusu olması bu filmdeki gerçeklikte de gözler önüne seriliyor. Genel anlamda bir biyografiyi anlatan film olsa da senaryosuyla bizi kendine bağlamayı başaran ender yapımlardan Sınırsızlar Kulubü. İzlerken sıkılacağınızı sanmıyorum. Dram filmi olması filmi biraz da olsa sakin bir yapıya büründürse de oyunculuk ve senaryo yardımıyla ödüller almış güzel bir film sizleri beklemektedir.


İyi seyirler.
:-({|=



avatar
Regisseur (14 Şubat 2016)
Ve sömürü devam ediyor

C.R.A.Z.Y. filminin albenisini izleyenler iyi bileceklerdir. Kanadalı Yönetmen Jean-Marc Vallée’nin filmografisi de özellikle son yaptığı işlerle parıldamaya devam ediyor. Randy Shilts’in ‘Ve Orkestra Çalmaya Devam Ediyor’ adlı kitabı, AIDS’in ortaya çıkışını ve yaygınlaştığı zamanları anlatıyordu. Çok satanlar arasına giren ve döküdrama olarak televizyon filmi de çekilen kitabın meselesi yine gerçek bir hikayede, Craig Borten ve Melisa Wallack’ın birlikte yazdıkları muhkem senaryonun göz alıcılığıyla Sınırsızlar Kulübü filminde hayat buluyor.

“HIV testiniz pozitif çıktı. Bu AIDS’e neden olan virüstür.” Ron Woodroof rolündeki Matthew McConaughey’in, doktorun ağzından dökülen bu cümlelere verdiği tepkiyle ne menem bir hikâye ile karşı karşıya olduğumuzu anlarız. Woodroof, mesleği elektrikçilik olan rodeo tutkunu bir adamdır. Homoseksüellere karşı katı söylemi ve yaklaşımı olan bu adamın yakalanmış olduğu hastalık hayatını büsbütün değiştirirken, tabularını da haliyle yıkacaktır.

Kolay pes edecek biri olmamak bir yana o, doktorların test sonuçlarını bile inkar yolundadır. Hayatına aynı tas aynı hamam devam etme eğilimindedir. Ta ki, durumun ehemmiyetini anlayana dek. Hastalığı kabullendikten sonra alternatif tedavi arayışlarına girişen, bir kulüp kurarak benzer durumdaki hastalara şifa getirme misyonunu omuzlayan bir kahramana dönüşür. Sınırsızlar Kulübü’ne üye olan hastadaşlarından aldığı aidatlara karşılık, yasa dışı yollarla bulup getirdiği alternatif ilaçları onların hizmetine sunar. Woodroof’un, eski ahbapları ona sırt çevirdiklerinde, bir zamanlar tepkiyle yaklaştığı insanlardan olan Transeksüel Rayon, Jared Leto’nun ölçülü oyunculuğuyla hayat vermesiyle ona yandaş olur. Jennifer Garner’in oynadığı Doktor Eve de, insani bir davranış örneği sergileyerek onların yanında yer alır. Ama onun da eli kolu bağlıdır.

İNSAN HAYATININ DEĞERSİZLEŞMESİ

Bu kulübün ve AIDS’in pençesinde kalakalmış insanların önderi konumundaki Woodroof’un karşısında koskoca bir sağlık sektörü vardır. John le Carré’in romanından uyarlanan ‘Arka Bahçe’ filminin de meselesi olan ilaç endüstrisinin kirli çamaşırları her zamanki saçmalığını sürdürmek suretiyle bu filmde de karşımıza çıkar. İdealist doktorların çabalarına karşılık ağlarını örmüş bir yapı. Tablo içler acısıdır: Ölümün kıyısında yaşam savaşı veren insanların, tedaviden çok vücudu başka açılardan zayıflatan ilaçlarla deney farelerine dönüştürülmesi.
Son tahlilde, yılın en incelikli erkek oyuncu performanslarını ihtiva ettiği akademi tarafından da onanmış bir yapım bu. Amansız durumlarına isyan eden bahtı kara insanlarına kolayca empati duyulabilen hem de. Her yer ve her durumda -maalesef-devam ettiğini gördüğümüz sömürüye karşı durmak için bir şeyler yapılabilmeli. Bu filmin sınırları olmayan insanlarından hareketle de, çevremizdeki tüm ötekileştirilenleri insana yakışır şekilde kucaklayabilmeli.



Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film