Giriş Kayıt

Mr. Smith Washington'a Gidiyor (1939) incelemesi


Mr. Smith Goes to Washington

Mr. Smith Washington'a Gidiyor (1939)

Mr. Smith Goes to Washington
avatar
serdardemirkiran (03 Haziran 2017)
Birisi beni dinleyecektir

Sinema tarihinin en büyük filmlerinden biri. Üzerinden yaklaşık 80 yıl geçmiş olmasına rağmen hala seyredilmeyi başarıyor ve üzerinde hala konuşuluyorsa bunda en büyük pay hiç eskimeyen ve evrensel bir konuya sahip olmasında yatıyor. Dürüstlük… Bir insanda en çok aranan özellik bence, her insan masum olarak doğuyor, hemen hemen her çocuğun ebeveyni de dürüst bir insan yetiştirmek için çaba harcıyor. Ancak o çocuklar büyüdükçe pek çoğu değişiyorlar, dürüst insan o kadar azalıyor ki. Bazen dürüstlüğün aptallık, enayilik olarak adlandırıldığını bile duyuyoruz. Filmde anlatılan Jefferson Smith dosdoğru biri, son derece dürüst, içten, samimi. Ancak onun bu durumu başkaları için kendi lehlerine kullanacakları özellikler oluyor maalesef. Sinema tarihinin en büyük yönetmenlerinden olan Frank Capra’nın en iyi filmlerinden olarak gösterilen film aynı zamanda şimdiye kadar çekilmiş en iyi politik taşlamalardan biri sayılıyor. Konuyu detaylı yazdığımdan, heyecanını kaçırmamak için filmi izledikten sonra yazımın bundan sonrasını okumanızı rica ederim.

resim

Bir senatörün ölümü üzerine valinin yeni bir senatör ataması gerekmektedir. Ancak Valinin kendisi buna karar verememektedir. Zengin iş adamı Jim Taylor (E.Arnold) politikacıları destekleyerek onların seçilerek senatoya girmelerini sağlayan biridir, tabi bunun karşılığında da kendisine ekonomik çıkar sağlamaktadır. Amerikan başkanlığı için ismi öne çıkan senatör Joseph Paine (C. Rains) lede arası çok iyidir. Birlikte çalıştıkları bir baraj projesinde sıkıntı yaşamamak için yeni seçilecek senatörün kendi istekleri doğrultusunda kukla biri olmasını istemektedirler. Vali de Taylor’la çıkar ilişkisi içinde olduğundan kimsenin tepki koymayacağı birini seçmek istemektedir. Yaşanan bir yangındaki fedakar tutumuyla basının ilgi odağı olan ve çocuklarının onu senatör seç dediği Vali Hubert (G.Kibbee) ise kararsız kalmıştır, yazı tura bile atar. Para gazetenin yanında dik durur, tam izci lideri Jefferson Smith (J. Stewart) haberinin yanında. Vali kararını vermiştir artık. Washington’a senatör olarak gelen Jefferson Smith siyasetten oldukça uzak olduğu için de Washington’a ilk geldiği günlerde fazlasıyla bocalar. Kendi bölgesinin bir diğer senatörü ve aynı zamanda babasının yakın arkadaşı olan Joseph Paine, onun ayak altında dolaşmaması ve gizlice çevirdikleri işlere burnunu sokmaması için oyalayıcı bir iş verir. Saflığı ve dürüstlüğü yüzünden gazeteciler tarafından alay konusu edilen Jefferson, Paine tarafından Saunders’a (J. Arthur) emanet edilir. Jefferson’ın düzgün bir insan olduğunu gören Saunders, onunla izciler için bir kanun tasarısı hazırlarlarken Jefferson’a bazı gerçekleri gösterir. Ancak bu baraj işi için bir tasarı hazırlayan Jefferson bilmeden Paine’in ve onu yöneten bölgenin en güçlü adamı olan Jim Taylor’ın işlerine çomak sokar. Sonrasında Taylor’ın talimatlarıyla birlikte Paine tüm senatoyu etkileyerek Jefferson’ı yok etmeye çalışır, onu yolsuzlukla suçlar. Komisyonda yargılanan Jefferson, salonu konuşmadan terk eder. Paine gibi inandığı ve saygı duyduğu birinin bile yalan yere yemin ettiğini gören Jefferson’ın hayalleri yıkılır ve kendi şehrine dönmeye karar verir. Ancak Saunders, onu Washinton’da kalmaya ve senatoda mücadele etmeye ikna eder. Jefferson senatoya gidip kendisini savunmaya çalışır. Paine sözünü kesip suçlamalarına devam eder. Jefferson ise Paine karşısında pes etmez.

Tüm senatörler Paine’in ardından senatoyu terk eder. Jefferson ise Saunders’ın uyarısıyla tüm senatörleri senatoya çağırma hakkını kullanır. Ayakta durabildiği ve salondan ayrılmadığı müddetçe konuşma hakkı olduğu için bu hakkını kullanır. Taylor, kendi gazeteleri ve diğer medyayı satın alarak Jefferson hakkında yalan ve iftira dolu bir haber yayını başlatır. Saunders ise Jefferson’ın haklı olduğunu göstermek için bildirileri onun izci gazetesinde bastırtıp çocuklar aracılığıyla dağıtılmasını sağlar. Taylor, adamlarına çocukları durdurun diye emir verir. Kaba kuvvetle kazanmaya çalışır, iş insanları yaralamaya kadar varır. Jefferson, 24 saatin sonunda son gücüyle Paine’e cevap verir ve bayılarak yere yığılır. Paine bu olayın ardından bütün yolsuzlukları kendilerinin yaptığını ve Jefferson’ın suçsuz olduğunu haykırır.

resim

11 dalda Oscar’a aday olan film, sadece “En İyi Orijinal Senaryo” dalında Oscar alabildi. “Gone With The Wind / Rüzgar Gibi Geçti” karşısında kaybettiği En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülleri normal görülebilir. Ama Stewart ve Rains’in harika oyun performansları varken En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerinin onlara gitmemesi tartışmaya açıktır. James Stewart'ın kendisi de epey genç ve acemi gözüküyor bu filmde ancak son finale yaklaştığımız anlarda, performansı da yükseliyor ve harika oynuyor ve bunun sonucunda da ilk Oscar adaylığına uzanıyor. Senato Başkanı rolünde son derece sevimli ve başarılı performansıyla Harry Carey’inde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülüne aday olduğunu belirtelim.

Filmde, Joseph Paine’in çevresindekilere Smith için söylediği, “Bu çocuk sadece namuslu, aptal değil”sözü, Jefferson Smith’in Senato da konuşurken, kendisine sırt çeviren senatörlere ıslık çalarak ardından söylediği “Bir şey yok, sadece yüzleriniz var mı? Onu merak etmiştim”sözü,
Smith’in Washington’a ilk geldiğinde yaptığı konuşmada “Ancak size şunun için söz verebilirim, bir senatörü utandıracak hiçbir şey yapmayacağım”sözü,
Kendisiyle alay eden haber yapan gazetecilere“Uyanıklıkta olduğu kadar, keşke dürüstlük konusunda da bilgili olsaydınız”sözü,
Smith’in senatoda konuşurken “Özgürlük, kitap sayfalarında bırakılmayacak kadar değerlidir”sözü,

Washington’a gelmeden önce memleketinde geçirdiği güzel günleri Clarissa’ya anlatırken “Hep tünelden yeni çıktığını düşün” sözü dikkat çekiyor.

resim

Film, çok önemli şeyler anlatıyor ve bunu çok iyi anlatıyor, bu yüzden en büyük filmler listesinden hiç düşmüyor. Her ülke,her insan, her dil ve her din için geçerli olan bir konusu var. Halkın seçerek senatosuna, meclisine gönderdiği senatöründen, milletvekilinden ilk önce dürüst olmasını, en başta kendisine, sonra kendisini seçenlere ve ülkesine, aklıyla, bilgi ve becerisiyle, ettiği yeminin karşılığını vererek ve asla başkalarının fikrinin peşine takılmadan, bir kukla senatör veya milletvekili olmadan, inandığı yolda yılmadan mücadele etmesinin gerektiğini anlatıyor. Bu nedenle film bence her ülkede yeni seçilen senato veya meclis vekillerine izlettirilmeli. Bu filmde anlatılanların hangisine hayır diyebilirsiniz, her ülkenin kendisinin dürüst,ahlaklı, inançlı ve cesur Mr. Smith’leri olması gerekmiyor mu? Daha baştan kaybedilmiş davaları kazanmak için mücadele edecek ve bu uğurda daima yalnız kalıp “Don Kişot” benzetmesine maruz kalacak insanların sayılarının artması gerekmiyor mu?. Bu filmi mutlaka seyretmelisiniz, anlatılan öykü her yerde , her ülkede aynı değil mi?; Siyasette, politika da arayıp ta bir türlü bulamadığımız dürüstlük ve dürüst insanlar değil mi?; film bunları 80 yıl öncesinden anlatıyor, İsterseniz Amerika yerine başka ülke deyin, Smith yerine başka isimler takın, ne değişiyor. Yaşadığımız zaman diliminde çok daha kirli ve çok daha çirkin politika yapılmıyor mu? Filmde taş kalpli çıkarcı Paine bile dayanamayıp, Smith’e sahip çıkıyor, yeter diyebiliyor, hemde her şeyi göze alarak. Bu bile çok büyük cesarettir, insanlığa, öze dönüştür. “Hala bu dünyada dürüst, dosdoğru, inançlı insanlar var, her şeyden önemlisi insanlık ve gelecek için benim hala umudum var” diyorsanız, bu filmi keyifle izleyin. Film bunu anlattığı ve çok iyi anlattığı için “Mr. Smith Goes to Washington”, üzerinden yıllar değil asırlar geçse de anlattıkları ve savunduklarıyla eskimeyecek bir başyapıt olarak duruyor ve duracak.

Tüm sinemaseverlere öneririm. Mutlaka izlenmeli…



Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film