Giriş Kayıt
Yorumlar (6)
avatar
(8562) -
Vincent Cassel çok karizma bir adam aynı zamanda çok iyi oyuncu… Haliyle filmleri de biraz farklı ama sağlam oluyor. Tarzını seviyorum. İlişki, hayat, aile, arkadaş üzerine değişik bir film izlemek isteyenlere buyrun derim. Her filmde bir mesaj olmuyor, bazen mesaj izleyenden izleyene değişir, o tarz bir film bu!


avatar
(6378) -
Öncelikle Vincent Cassel'ın harika oyunculuğuyla ve filmdeki anlamlı sahneleriyle en azından alışkanlık sevmekten daha farklı bir şey bunu hissettirdi. Bence izleyenin kendinden bir şeyler bulabileceği dozunda bir film olmuş. Yalnız herkesin tarzı olmayabilir. Çünkü yavaş tempoda ilerleyen yapısı var...
6


avatar
(119) -
yine bir vincent cassel klasiği. bu adamın boş filmini görmedim. büyük sanatçı. sevdiğim bir sinema türü değil ama hakkı bu ise vermişler. en az 8 puan veriyorum.
8


avatar
(216) -
Yine kelimelerin kifayetsiz kalacağı, izlenmesi şart olan bir filmle baş başa kaldım…
Bir aile kurduğunuzda, en basitinden bir ilişkiye başladığınızda bile kendi gerçekliğinizi yaratırsınız ve bu size özgü olur. Çoğul olan siz; ayrı ayrı öznelerin toplamından farklıdır. Çoktur demiyorum zira yalnızca matematiksel bir çokluk değil kastım; bir boyut farklılığı…

Zaten boyutlar arasındaki farklılıklardır çoğu zaman bizi çeken ve evet sonra aynı çekim, bu kez ayrılık nedeni, nedenleri haline gelir.

Hiçbir zaman parçası olamayacağım bir ilişki olsa da Mon Roi’nin seyirciyle kurduğu etkileşim de tam olarak bu; kişiye özel bir baş başalık.
Filmin süresini uzun bulan gözleri insafa davet ederken, Türkçe dublajın da yasaklanması gerektiğini söylemeden geçemeyeceğim. Bu güzel filmi keşke sinemada izlemeye zaman ayırabilseydim.
Çağan Irmak’ın “Issız Adam”ına benziyor mu? Belki evet fakat bende bıraktığı etki çok daha derin. Açıkçası sizinkileri de merak ediyorum…

Filmin isminin asıl çevirisi; “Kralım” olsa da ‘Prensim’ olarak Türkçeleştirilmiş… Çok üzerinde durulan bu ayrım, bence de mutlak bir hâkimiyetten ziyade bir vaat içeriyor, bu anlamda “Prensim” doğru çeviri olabilir.

Vaatler, potansiyeller gibidir gerçekleştirilebilmesinden çok gerçekleşmiş olabileceğine ilişkin duyulan bir heyecanla ilişkilendirilir. Tony’nin, Georgio’ya karşı çekimi de bence bundan ibaret. Elbette bundan ibaret demekle Tony’nin oyunculuğunu küçümsemiyorum. Emmanuelle Bercot, Cannes’tan en iyi kadın ödülünü kazanarak döndü. Hatırlatmakta fayda var.

Bir arkadaşım, esas oğlan Georgio’nun bipolar olabileceğinden bahsetmişti. Bence yönetmen burada bu koltuğu Agnès’e; Georgio’nun bitemeyen eski ilişkisine ayırmış. Agnès’in kullandığı ilaçlardan birinin Abilify olması boşuna verilmiş bir detay olamaz…
Bipolar döngüde Agnès’in inişlerini ve çıkışlarını; hissettiği coşku ve depresyonu en iyi karşılayabilecek olan; şüphesiz! hayatı bir performans gibi yaşayan Georgio’dan başkası değil elbette…

Buradan başka bir döngüye geçiyoruz; Tony ve Georgio arasındaki ilişkinin inişleri ve çıkışlarına.
Tony, ‘her kriz bir fırsattır’ diyerek, krize neden olan her şeyi, bu kez ilişkinin sürmesi için birer sebep olarak görüyor ve bu döngüye hapsoluyor.
Hemcinsimi koruyor değilim. Georgio o yağmurda Tony’yi yolda indirip basıp gidebilen ama aynı zamanda seni görmek için kapını kırıp "sevdiğim kadını göremeyecek miyim?" diyebilen biri ama bir bipolar değil…

Ergen ruhlu bir yetişkin…
Hepimiz böyle tipleri sevmiyor muyuz?
Aşk, tam da bu inişlere çıkışlara, hatta yıkıcılığa uymuyor mu?
9


avatar
(193) -
Çok iyi oyunculuklar altında iyi bir drama çıkartılmış, ilk bakışta tipik bi aşk filmi gibi görülsede aslında bir kadının aile olma çabasının dram halini yansıtmış.
7


default avatar
(488) -
Mon Roi, erkek ile kadın ilişkisini bütün detaylarıyla anlatan bir film kısaca. Bu filmi sinemada izlerken bu filmin yapılma amacını düşündüm. "Bir mesajı var mıydı?", "İçine yaratıcı şeyler kattı mı?" gibi soruları düşündüm ama bir cevabını bulamadım. Bu filmin tek amacı, sadece bir çiftin yaşadıklarını anlatmak. Bunlar tam olarak "örnek" bir çift olmasa da, "aşık" bir çift. Film de kendi amacında kesinlikle başarıya ulaşmış.

Başroldeki Vincent Cassel ve Emmanuelle Bercot, müthiş bir çıkartmış öncelikle. Performansları o kadar iyiydi ki, resmen o karakterlerin kendisini izliyormuşum gibi hissettim. Aralarındaki tutkuyu ve sevgiyi dibine kadar hissediyorsunuz. Özellikle de Bercot, son zamanlarda izlediğim en iyi performanslardan birini sergilemiş. Geçen yıl Cannes festivalinde aldığı "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü kesinlikle hak etmiş.

Ayrıca bu film, çoğu filmin yapamadığı bir şeyi yapmış ve o da şu: Bütün duyguları hissettirmek. Bu konuda Cassel ve Bercot çok iyi bir iş çıkartmış ve aralarındaki ilişkiyi sadece kendilerine değil, seyirciye de hissettirmeyi başarmış. Filmi izlerken eğer ana karakterler mutlu, üzgün, kızgın veya şaşırmışsa, siz de aynı duyguyu yaşıyorsunuz. Film bu konuda hiç duygu sömürüsü yapmaya çalışmıyor, olayların sadeliğinden dolayı sizler de filmi izlerken aynı duyguları yaşıyorsunuz.

Filmin editlenme tarzını da çok iyi buldum çünkü Mon Roi'nin kronolojik bir sırası yok. Emmanuelle Bercot'un karakteri Marie'nin bir kayak kazası sonucunda ayağını kırması ile başlıyor bu film. Sonra onun tedavi merkezine gidişini görüyoruz ve Marie'nin önceden Georgio ile yaşadığı hikaye başlıyor. Bütün bu aşk hikayesi, bir flashback içinde geçiyor aslında. Ve filmin bu havası, seyirciyi tempoda tutuyor.

Gerçi Mon Roi'nin kötü yanları da var. Mesela filmde yapılan bazı tercihler çok mantıksız geliyor, film kendini tekrarlamaya başlıyor, bazı karakterler ilgi çekmiyor... Bu sorunların birkaç tanesi filmin kendisiyle ilgili olsa da, genel anlamda sorunların tümü ana çiftten kaynaklanıyor aslında (bu çifttin "mükemmel" değil, sadece "aşık" bir çift olduğundan bahsetmiştim). Ve bu çift de bunun farkında zaten ve bazı sahnelerde birbirlerine karşı parlıyorlar. Yani bizim filmle ilgili sorunumuz, aslında onların da sorunu.

Ve bu parlama sahneleri oldukça yoğun yaşanıyor. Georgio ve Marie'nin bazı anlarda birbirine karşı yaşadıkları ruhsal ve fiziksel psikolojik durumlar, seyirciye de yansıyor. Bu yüzden film aslında bir nevi başarıya ulaşmış oluyor.

Kısacası Mon Roi, benim için bir başyapıt veya sürekli hatırlayacağım bir film olmasa da, şu ana kadar gördüğüm en güçlü romantik filmlerden birisi. Georgio ve Marie çiftinin ilk zamanlar yaşadıkları aşkı, daha sonra çıkan sorunları, karakterlerin yaşadığı şeyleri hissediyorsunuz. Film bu konuda zoru başarıyor. Ve her ne kadar bazı sahneleri daha az ilgi çekici olsa da veya bazı sahneler gözümüze fazla sokuşturulmuş olsa da genel anlamda akıllarda kalan etki aynı kalıyor. Farklı ve etkileyici bir film arıyorsanız, Mon Roi'den pişman olmayacağınızı düşünüyorum.

FİLMİN İYİ YANLARI:

+ Vincent Cassel ve Emmanuelle Bercot.

+ Normal bir aşk hikayesine cesur ve detaylı bakış açısı.

+ Filmde yaşanan bütün duyguları seyirciye hissettirmesi.

FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

- Sürekli hatırlanıp başyapıt olarak hafızalara kazınacak bir film olmaması.

- Bazı sinir bozucu gereksiz elementlerin üzerine çok fazla gitmesi.

- Mesajlı, amaçlı filmlerden biri olmaması.

TOPLAM PUAN: 7.8/10
7


‹ Önceki 1 Sonraki ›
Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film | hdfilmcehennemi