Bir Hurdacının Hayatı (2013) Yorumlar

kefirdanesi (569) - 10 yıl önce

Bir film için beklentinizi ne kadar yüksek tutarsanız, çoğunlukla hayal kırıklığınız da o denli büyük oluyor. Benim için bu filmde olduğu gibi... Tanıtımları çeşitli mecralarda yer almaya başladığından beri takip ettiğim, başta Berlin Uluslararası Film Festivali (Berlinale)'nden ve katıldığı diğer bilumum festivallerden aldığı ödüller ve yönetmenin önceki çalışmalarından No Man's Land'in de beğendiğim filmlerden olması yüzünden merakımın tavan yaptığı bu filmi, festival tarihlerinde yolum İstanbul'a düşmediğinden bir türlü seyredememiştim. Nihayet DVD'si piyasaya çıktı da seyretme şansı bulabildim.

Film, yazılıp çizildiği gibi doğal. Zira oyuncular kendilerini oynuyorlar; set olarak kullanılan gerçek mekanlarda. O mekanlar ki, oyuncuların gerçekte de yaşadıkları yerler. Kendi evleri, kendi sokakları... Ama tüm doğallık bu kadar. Bunun dışında, bir hurdacının hayatının bütününe şahit olamıyorsunuz. Bu adam hergün ne yapar, bu hurdaları nerelerden ne şartlarda toplar, toplarken neler yaşar... Kısacık ve zorlama bir sahne dışında bunların hiç birini görmüyorsunuz. Filmin adı "Bir hurdacının karısının hayatı"da olabilirmiş pekâlâ. Çünkü kameranın merkezinde daha çok o var. Yemek pişiriyor, çocuklara bakıyor, çamaşır yıkıyor, hastalanıyor... Film bu haliyle çok rahat başka bir meslek grubundan birinin hayatını da anlatabilirmiş. Kahramanlarımızın yaşadıklarını birçok insan aynen yaşıyor çünkü. Bir hurdacıya özel değil yaşananlar. Ama elbette, karnı tok sırtı pek, sözde yüksek medeniyet sahibi Avrupa'nın vatandaşlarına, Avrupa'nın arka bahçesi sayılan bu coğrafyalarda artık kanıksanmış bir şekilde hergün yaşananlar ilginç gelecektir. Oysa bilseler, durum dünyanın efendisi Amerika'da da pek farklı değil. Sağlık hizmetlerinin yüksek cirolu sigorta ve ilaç şirketlerinin elinde olduğu Amerika'da da, sağlık sigortan yoksa ateşini bile ölçtüremezsin. Üstelik orada, yengenin sağlık karnesini kullanma gibi bir şansın da yok, her şey online çünkü. Zaten bu filmden sonra Bosna Herkes'te de sağlık karnesinin yanında kimlik gösterilmesini de zorunlu kılarlar muhtemelen.

Filmde bazı mantık hataları da var ama beni asıl şaşırtan Bosna Hersek'in parasının bizim paramızdan daha değerli olduğunu öğrenmem oldu. Bu vesileyle de söylemek istiyorum ki, aslında bu gibi durumlarda filmlerde telaffuz edilen paranın değeri TL olarak ayrıca belirtilse çevirilerde, çok iyi olur.



Uzun lâfın kısası, ben umduğumu bulamadım. Epey önceydi, bir gece TRT'de bir reality şova denk gelmiştim. İki farklı sosyal statüden çiftlerin yerlerini değiştirip, birbirlerinin hayatlarını deneyimlemeleri üzerineydi şov. Benim seyrettiğim bölümde çöp toplayıcısı bir aile ile, mankenlik yapan iki kuzen yer değiştirmişti. Bilmem devamı oldu mu o şovun. Oldukça ilgi çekici ve gerçekçiydi. Manken kuzenler çöp toplayıcılığı yapan ailenin zorlu koşullarda verdikleri yaşam mücadelesini bire bir deneyimlerken, çöo toplayıcısı aile de onların hayatının keyfini sürdü. Bulursanız bir yerde veya tekrarına denk gelirseniz izleyin mutlaka. Oscar ödüllü bir yönetmenin elinden çıkan bu filmden daha gerçekçiydi çünkü.

| Cevapla Cevapla | Bildir