« celal70 » yazdı:
Kast gerçekten dediğin gibi..
Düşünsene 6. sırasında Joan Fontaine var.. Daha altlara doğru da var da var..
En yüksek ücreti ise ilk üç eşit paylaşılmıştır akla gelse de muhtemelen Shearer & Crowford eşit almıştır. Yoksa bu film bitmezdi..
Filmde Bette Davis eksik dikkat edersen..
O da muhtemelen, tüm basın ve tv'lerin önünde dahi açıkça birbirlerine hakaretler ve ağır ithamlar yağdıracak kadar karşılıklı kan davasına dönüşen rakibi Joan Crowford oynadığındandır.
Çok ilginç bir şey daha, bu ikili senin de çok iyi bildiğin gibi yıllar sonra What Ever Happened to Baby Jane? (1962) 'de birlikte
filmin bile önüne geçecek kadar üst düzey oyunculuklarıyla aynı filmde yer aldılar.
Joan Crowford'u The Women'da da Baby Jane'de ki kadar başarılı buldum..
Crowford ve
Davis kimi zaman atışsalar da profesyonel kişiler. Tabii bu durgunluk yaşlarının olgunluğundan gelmiş olabilir. What Ever Happened to Baby Jane? de oynadıktan sonra ayrı ayrı çıktıkları tv programlarında birbirlerine destek verici sözlerde de bulundular. Biraz dedikodu yapacak olursak ilk kavgaları Crowford'un ikinci kocası Franchot Tone'ye dayanıyor. Davis ve Crowford aynı adama gönüllerini kaptırmışlar ama galip gelen Crowford olmuştu. Gerçi sonra onlarda boşandılar. Davis, Crowford'un aksine düşündüğünü olduğu gibi söyleyen biridir, karaya kara, beyaza beyaz der. Filmde
Bette Davis olsaydı sette neler olurdu düşünemiyorum bile. Ancak bunun pek de mümkün olacağını sanmıyorum o dönem, Davis, Warner Bros.'un ağır topuydu ve stüdyo hemen hemen hiç denecek şekilde kendisini başka stüdyolara kiralamıyordu.
Joan Crowford hangi filmde olursa olsun kendini izleten bir oyuncu bence, özellikle kara film türü kendisine yakışıyor, gerçi o türe biraz geç başladı. Para ve imtiyaz konusuna gelirsek,
Crowford,
Shearer için demiş ki; "Ben onunla nasıl yarışabilirim, kadın patronla evli." Bence bu söz Shearer'in üstünlüğünü kanıtlar nitelikte. Bilindiği üzre Norma Shearer dönemin ünlü yapımcısı, altın çocuk olarak anılan
Irving Thalberg ile evliydi. Zavallı Thalberg gencecik yaşında
Lobüler pnömoni'den yani akciğer iltihaplanmasından öldü.
Filmin muazzam bir kastı var, MGM'nin ağır topları bu filmde, ilk başta
Norma Shearer, ardından
Joan Crawford,
Rosalind Russell ki en sevdiğim oyunculardan biridir, o da ilk çıkışını
William Powell ile oynadığı "
Rendezvous 1935" filminde yapmıştır.
Gencecik Joan Fontaine, Paulette Goddard, Goddard bu kadınlar arasında belki de en kıyıda köşede kalanıdır. Virginia Grey, Muriel Hutchison, Ruth Hussey, dönemin çocuk yıldızı
Virginia Weidler ve elbette emektarlar
Mary Boland, Lucile Watson, Phyllis Povah, yine favorilerimden biri çatlak
Marjorie Main ve tüm Hollywood'un korktuğu magazin köşe yazarı
Hedda Hopper. Hopper'i kasta dahil etmek büyük cesaret, bence sette ne gördüyse yazmıştır, kadın için harika malzeme.
Film dendiği gibi "Kadınlar" erkek oyuncu yok gibi, dönemine göre iddialı bir film. İlk defa böyle bir şey yapılıyor, başrolde ve konuda sadece kadınların merkezde olduğu bir film. Çok önemli bir film, sinema tarihi açısından ayrı bir yeri var.
celal70 arkadaşımız altyazı satırı uzun olan bu filmi tek başına çevirerek gerçekten zor bir işin altından başarıyla kalmış. Elleri ve zihni dert görmesin inşallah.
Bilmeyenler için konusundan biraz bahsedelim; Zengin
Mary Haines (Norma Shearer)' kocasının mağaza çalışanı
Crystal Allen (Joan Crawford) ile ilişkisi olduğundan haberi yoktur.
Sylvia Fowler ve
Edith Potter bu ilişkiyi bir manikürcüden öğrenir ve dedikoduyu Mary'nin duyması için düzenleme yaparlar. Mary boşanmak için Reno'ya giderken trende Kontes ve Miriam ile tanışır, (Miriam'ın Sylvia Fowler'in kocası ile ilişkisi vardır.) Lucy'nin çiftliğinde zaman öldürürken Fowler kendi boşanmaya karar verir, Kontes ise beşinci kocası Buck ile tanışır. Bunlar yetmiyormuş gibi gece kulübündeyken Sylvia bütün hikayeyi ağzından kaçırır.
Anlayacağınız ilişki durumu tam bir arap saçı. 30'ların filmleri genellikle iki türlüdür ya büyük buhran konulu filmler ya da bunun gibi zenginlerin hayatını anlatan filmler. Her ikisinde de kesin olan bir şey vardır, çok azında ilişkiler temizdir. Muhakkak bir aldatma durumu söz konusudur, canımlı cicimli filmler daha çok 41 sonrası filmlere tekabül eder. Elbette 40'ların ve sonrasının filmleri de güzeldir ama 30'ların havası bir başkadır.
Çetenin setten bir fotoğrafı.