2010
FlippedKomedi / Dram / Romantik90 dk
Yönetmen: Rob Reiner
Bryce ve Julie ikinci sınıfta tanışmıştır. Küçük Juli, Bryce'ın hayatına girmesi ile ilk aşkını da tatmış olur. Ancak durum Bryce için aynı değildir. Kızlardan korkan, utangaç ve sıkılgan Bryce, her ne kadar Juli'yi kaybetmek istemese de, kızın...
7.7 (99,279 Oy)
Öncelikle Ephemerid ve DyLeXia'ya bu güzel çevirileri için teşekkür ediyorum. Değişik bir deneyim yaşadınız sanırım. Ben de öyle bir çevirim olsun isterdim, ayrıca bazı yerlerde bire bir çevirmemişsiniz, oralar gerçekten güzeldi.
Bir kız, bir oğlan. Birbirine çok uzak ama bir o kadar da yakın...
İşte hikâye böyle başlıyor. Juli sınırlı gelirini engelli amcasının bakımına veren bir aileden, Bryce ise onlara nazaran varlıklı bir aileden geliyor. Komşular ama birbirleri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar. Juli'nin takıntılı aşkı Bryce'ın canını sıkıyor ama içten içe o da Juli'ye bir şey hissediyor. Filmin başında da çınar ağacındaki tereddütünden de bunu anlayabiliyoruz. Bryce belki de arkadaşlarının güdümünden kurtulamamış, fikirlerini ortaya koyamayan bir çocuk, tıpkı ben
Çınarın kesilmesi ile Juli'nin hayatı değişiyor ve işler tamamen tersine dönüyor. Kendisini toparlayana kadar bir süre hayalet gibi dolanıyor ama sonra tavuklar ile kendine geliyor. Tabii bu karmaşık ilişkileri Bryce'ın yumurtaları atarken yakalanmasıyla iyice birbirine giriyor. Bu sırada iki ailenin de kendine göre sorunları var. Tabii iki taraf da birbirini doğru düzgün tanımadığı için bunlardan bihaber. Daha sonra Bryce bir anda Juli'nin onu aldırmaz tavırlarına kapılıyor. Sanırım "kaçan kovalanır" sözü burada da geçiyor.
Hikâyeye nasıl başlamıştık, şimdi neredeyiz? Juli kaçıyor Bryce kovalıyor. Buna Bryce'ın istemeden yaptığı hatalar sebep oluyor, Juli bir türlü eskisi gibi olamıyor.
Filmin en çarpıcı, en güzel yanı da olayları bir Bryce'ın gözünden bir de Juli'nin gözünden anlatması. Doğal olarak bunu iç seslerle desteklemişler. Gerçekten hani film yapsam böyle yapardım.
Erkek tarafı için de kız tarafı için de geçerlidir, bir şey oldu mu karşı taraf onun gibi düşünmüyordur, acaba ne düşünüyordur tarzı düşünceler sürekli kafadadır. Bizde de öyle değil midir? Mesela karşınızda bir kız var çok iyi anlaşıyorsunuz siz ondan hoşlanıyorsunuz ama acaba o sizden hoşlanıyor mu? O aldırmaz tavırların ardında bir sevgi var mı? İşte iki taraftan da olayları izleyince gerçekten filmin ayrı bir yeri oluyor.
Afişten de belli olduğu gibi filmde her şey rengarenk, solgun hiçbir şey yok neredeyse. Zaten bu rengarenk'e de filmde bir gönderme yapılmış.
Ben bu iç konuşmalı filmlere bayılıyorum ya, aklımda birkaç bir şey vardı yazayım dedim işte.
DyLeXia sana şunu diyerek sözü bitiriyorum,
sana konsa konsa B-R-Y-C-E arısı konar.