2009
PreciousDram110 dk
Yönetmen: Lee Daniels
16 yaşındaki Claireece Precious Jones, Harlem’de kimsenin istemediği bir hayatı yaşamak zorundadır. Öz babası tarafından tecavüze uğramış ve annesi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete uğramaktadır. Vaktini güzel ve alımlı bir kız olduğu...
7.3 (116,661 Oy)
Ben, filmin film olduğunu bilirim. Kafam biraz tuhaf çalışsa da bunu bilirim. İlk kez, ilk kez, bir filmin tam ortasına balıklama atlamak, Ona zarar verenleri tek tek haklamak istiyorum. Üvey babayı mesela, şöyle epeyce kullanılmış bir jiletle kullanılmış olmalı ki mikrop kapması kadere kalmasın- ince ince
Sonra her bir kesiğin üstüne, sulandırılmış tuz basarak
O anne müsveddesine ne yapmalı peki?
Çocukluğu elinden alınmış belli. Hatta hiç çocuk olmamış desek? Oysa O çocuk
Çevresi, duygusal gübreleme yapsa da O hala çocuk. Siyah
Biraz kilolu şişman lafını sevmem, yazı ilerleyince açacağım, niye sevmem
Matematiği iyi. Onun aslında her şeyi iyi
Kaderi hariç. Yani filmin başındaki kaderi
Precious telaffuzunu bilmiyorum-
Film boyunca da Türkçesini duyuyorum isminin: Değerli
Kötü bir tercih. Zira isimlerin çevrilmesi olmaz. Yani Mr. And Mss Brown, Bay ve Bayan Kahverengi diye çeviremezsiniz. Arapça tabiriyle; isimler alemdir
Yani olduğu gibi bırakılır. Anlamı, parantez içinde verilir, hepsi bu
Ahmet ismini, çok hamdeden diye yazamazsınız. Abdullah ismini, allahın kulu diye çevirip, film boyunca kullanamazsınız; yakışık almaz. Yani sanırım
Haddimi de aşmamayım; bir fikir sadece benimki
geçen gün ağladım
Boynu devrilsin o günün
İşte Tanrı
Bu yüzden yeni günler yapıyor
Epey şiir çıkar bu filmden; tabii şair olan biri için; beni aşar,ben şair değilim. Ben, sadece, basit bir seyreden
Sırtında, normal yaşıtlarının sırt çantası boyutunda, Ona göre gayet küçük
Lokantadan para vermeden kaçarken
Kamera Onu, o minik kalmış çantayla çekerken; ne sevimli öyle
Çocuk. Çocuk olduğunu kendi bile unutmuş, çocuk olduğu unutulmuş bir çocuk
(Gözümün önünde bir tek bebek büyüdü bugüne dek. Bir arkadaşımın kızı
- Filmi, sanki size çok yakın bir bebekmiş bu kız gibi seyredin, demek istiyorum. Hepimize yapılan o bebeğe de yapıldı: Ye yavrum. Tabağını süpür güzelim
Bebekken kilo alsın diye uğraşır aileler, büyüdüğünüzde de kilo vermenizi söylerler. Yemek yemenin, sağlık olduğunu düşünmekten asla vazgeçmeyecekler.
Gözümün önünde bir tek bebek büyüdü benim. Bir arkadaşımın kızı. Henüz amca falan gibi unvanları bilmiyordu ve adımı söylüyordu sadece; ne güzeldir, bir bebeğin size, adınızla, sanki arkadaşınızmış gibi seslenmesi. İşte biraz kilolu. ben asla, şişman lafını kullanmam,zira O alınabilir- Yaşıtlarıyla ortak aktivitelere girdiğinde, mesela yüzme kursunda, hep mahcuptur benim mavişim. Zira yaşıtlarından daha uzun, biraz daha iri
Ama onlarla aynı yaşa ve aynı kalbe sahip
Gözümün önünde bir tek bebek büyüdü benim. Bana büyük derstir. Kimsenin engelini görmem. O da görmez. Bilir, normale uymayan durum, engel değildir. Olduğu gibidir her şey, büyük kurgucunun kurduğu gibi. )
-Bana alışmanızı diliyorum bu arada. Bir filmi yazdığımda, hayatın ne kadar bağı varsa gelir aklıma. E, ben kime yazayım başka? İşte, size
Misal, tam burada, henüz yedi yaşında, doğum kusuruyla göremez olmuş asla kör demem, anladınız- Berk var
Görmenin ne olduğunu bilmediğinden, görmediğini de bilmiyor. Sesimden tanıyor beni. Minik parmaklarıyla yüzüme dokunup, kahkaha atarak: Uzamış lan senin sakalın diyor. Evire çevire yiyorum Onu.
(Gözümün önünde bir tek bebek büyüdü benim. Biraz topluca
Her şeyi başarabilir. Ki müthiş iyi dersleri. Normali bu Onun. Fakat o kadar şartlandırmışlar ki eminim, çok da hoşnut değil halinden. Kontrol ediyor kilosunu. Ben, kendini salsın istiyorum oysa. Nasıl rahatsa öyle yapsın. Yiyecekse yesin
Gözümün önünde büyüyen tek bebek
Zayıf da olsa, kilolu da olsa, ömrümce, adımla çağıran, dizimde uyuttuğum bebek olarak kalacak nasılsa. )
-Kalbinize biraz daha fazla el atmaya matuf bu cümleler biraz da. Sayın ki, bu siyah bebek, sizin bir yakınınız.-
Adım Precious. Sarıyı severim. Ve iyi yaptığım hiçbir şey yok
(Öyle sanıyor şimdilik) Bu cümleleri kurduğunda, orada olduğunu hissediyor, O, ilk kez olduğu yerde
A day at the shore Sahilde bir gün
O sahneye bakın. Sizce, niye çeviremiyor? Çünkü Onun, sahilde bir günü olmadı
Down sendromlu bebeğe geldi sahne. O bebek rol yapıyorsa müthiş. Rol yapmıyorsa yine müthiş. Sizce rol mu değil mi? Ciddi soruyorum. Orda da takıldım,kaldım çünkü
Minicik, rol yapamaz. Peki nasıl oynuyor böyle?
-Afedersiniz, ikinci bebeğini dünyaya getirdi. Siz biliyorsunuz, o bebek kimden
Sanki, gözümü, tuzlu bir suya atmışlar. Tüm yangısıyla
Bu bölümün bir yerinde, gülümsüyor;hani erkek hemşire sahnesinde.. . O, gülümseyince, ben, sanki Onun başını koyacağı dizim
Ölüyorum, kahretsin.Hayatıma, bir de siyah bebek ekliyorum. Dizimde yatma zamanı geçmiş.. Sanki bebekken, sallamışım Onu dizimde. Adının telaffuzunu bilemeden, ekliyorum gitsin. Ne kaybım olur ki,O nu da eklersem kalbime? Olsa olsa, kalbim büyür
- (O ,erkek hemşirenin, kızımıza yakınlaşacağını ummuştum, yanılmışım. Bir halt olmadı, afedersiniz
)
-Yukarda bir yerde, üvey baba demiştim,özür dilerim. Kahrolarak anladım. Üvey değilmiş. Tümden yangın bu film. Benim gibi zekası tam olmayan, hayata kalbiyle bakan bir aptal için
Tüm ömrünce ağlanacak kadar
Cümleyi tamamlayamıyorum
Bu berbat dünya, nasıl bir dünyadır?-
-bundan sonrasını, filmi keserek yazmayacağım. Sonuna kadar seyredip, tamamlayacağım. Eğer gücüm yeterse-
(Kimse beni sevmiyor, diyor. Ben Onu seviyorum oysa. Kalbimde kalan son merhamet kertesiyle
Hatta merhameti aşan
O ağlarken, ben gözünde yaş kalmamış biri olarak
Kahrolarak
Bu arada, hani sanatçı ismi vererek, aşığım diyorum ya
Yok be, öyle anladığınız aşk değil. Vallahi
Hani, bir deniz kenarında, o denize müthiş bir bakışla bakarsınız. Ya da bembeyaz bir kundakta, minik ellerini size doğdu uzatan, o bebeğe bakarsınız. İşte ,bahsettiğim o aşk
Vallahi. Mongo
İşte Ona da öyle aşkla, tüm kalple
)
(İki bebeği elinde benim siyah kızımın. Bir merdivenden iniyor, yoksa çıkıyor mu bir merdivenden? Aklım darmadağın. Bir elinde Mongo, bir elinde Abdül
Nasıl bir kafaysa benimki, film olduğunu bile bile, ille de Mongo
Nasıl rol yapıyor bacaksız? Seyredin,görün. Mongo
Utanarak Mongodan izah edeyim, Mongol kelimesinin kısaltılmışı Üzgünüm Mongo
)
Tanrım
Bir silindirle geç üstümden
Ekilmiş bir tarla gibi
Ezik büzük bir kalple
Gel
Geç üstümden
Tanrım
Mukadderatıma ortak et beni
Ben
Ben senin en zayıf çocuğun
Naif
Kırılgan
Tanrım
Peki ne yapacağım ben?
Siyah ya da bembeyaz
Ama aynı dertle
Kalbimizde gizli hayallerle
Sen koru bizi
Tanrım
Böğrümde iki bebek
Kendi kanımdan
Kendi kanıma kalan
İki bebek
Tanrım
Mongo
Ve Abdül
.
Daha ne anlatayım? Kavrulmuş haldeyim. Ben, bu filmi bir dans filmi sanmıştım.Değilmiş
Meğer, mangal üstüne atılmış kalbin filmiymiş. Sonu gelmeyen laflar filmiymiş