Geekyapar okurları bilirler, tahmin bizim işimizdir! Sağdan soldan duyduklarımızı, yıllardır geek olmanın getirdiği kümülatif bilgilerle birleştirip, yabancıların “educated guess” dediği, bizim ise kabaca “kaşarlanmış tahmin” diye çevirebileceğimiz şeyleri pek bir seviyoruz. İsabetimiz de fena değil Allah için. Geçen senenin Oscar’larından tutun da, How I Met Your Mother’ın sonuna, oradan Marvel’ın büyük planına kadar.

Gelin görün ki hiç böyle erken bir topun altına da girmemiştik! Oscar’lara daha çok, çok uzun bir süre var. Fakat adayların açıklanmasına şunun şurasında iki ay kaldı ve mevzubahis filmlerin çoğu ufaktan görücüye çıkmaya başladı. Aslında ödül törenlerinde ve festivallerde boy gösterecek filmlerin ne olacağı az çok bellidir. Bu tip filmleri dağıtımcılar özellikle sonbahar aylarına koyarlar. O yüzden kağıt üzerinde yarışmacılar bellidir, sadece bazıları hayal kırıklığı yaratıp köprüden önceki son çıkışa itilirler, bazıları da sürpriz bir atılım yapıp, sağ kulvardan yarışa girerler.

Biz şimdiden olacakları ön göremiyoruz tabii ki. Size Oscar’ı şu kazanacak diyemeyiz. Ama şu an yarışta kimlerin isminin geçtiğini söylememiz mümkün.

Dilerseniz lafı uzatmayalım, Oscar’ın 6 büyük dalında ismi geçen 36 ismi şöyle sıralayalım!






Açık ve net söyleyelim, şimdiden vizyona çıkan iki film bu yarışı domine edecek gibi gözüküyor. Adaylıkları pek çok çevre tarafından garanti gibi görülmekte. Bunlardan ilki, Richard Linklater’ın Filmekimi’nde de gösterilen Boyhood filmi. Linklater daha önce Before Sunset / Before Midnight haricinde yıldızı Oscar ile pek barışmamış bir isim, fakat bize göre Boyhood ile birlikte bu değişecektir. Film pek çok eleştirmeni böğründen vurdu, izleyicilerle de sağlam bir bağlantı kurmaya devam ediyor.

Bir diğer “neredeyse garanti” aday ise Alejandro Inarritu’nun Birdman’i. Inarritu Akademi tarafından sevilen bir yönetmen, o yüzden Birdman çok uzun zamandır radardaydı. Bir anlamda Michael Keaton’ın da geri dönüşünü sembolize ediyor. Aynı zamanda an itibariyle sinemayı domine eden süper kahraman filmleriyle de paralel bir ilişkisi var, yani bir anlamda güncele de hitap etmekte. Oscar’ın sevdiği bir maya var yani Birdman‘de. Aday olacaktır.

Diğer ismi geçen filmler ise şimdilik rekabet çok kızışmadığı için dillendiriliyorlar. David Fincher’ın Gone Girl‘i pek çoklarına göre Oscar için fazla “mainstream” bir yapıya sahip, fakat Fincher böyle ana akım işleri Akademi’ye kabul ettirmişti geçtiğimiz senelerde, yani bir adaylık yine de mümkün olabilir. Angelina Jolie’nin yönetmenliğini yaptığı Unbroken için de çok iyi bir hava var. Christopher Nolan’ın Interstellar‘ı da sık sık ismi geçen işlerden. Bir de son olarak, Mike Leigh’nin Mr. Turner‘ı Oscar’ın klasik “Britanya” kontenjanından giriş yapabilir listeye.





Büyük istisnalar haricinde En İyi Yönetmen dalı genelde En İyi Film dalında aday işleri çeken sinemacılara ayrılır. Bunun büyük bir sapmasını Argo’nun filmi kazanıp, Life of Pi’ın yönetmeni Ang Lee’nin yönetmen ödülüne uzandığı 2013 ve 12 Years a Slave’in En İyi Film, Gravity yönetmeni Alfonso Cuaron’un da En İyi Yönetmen olarak adlandırıldığı 2014 senelerinde gördük. Bu sene çok öyle bir fırlamalık beklemiyoruz Akademi’den.

O yüzden Boyhood’un yönetmeni Richard Linklater, Birdman’in yönetmeni Alejandro Gonzalez Inarritu ve Mr. Turner’ın yönetmeni Mike Leigh şimdilik yarışın önde giden atları gibi gözüküyor. Gone Girl ve Interstellar, Akademi’nin son yıllarda göz kırptığı ana akım filmlere ayrılan kontenjanı En İyi Film kategorisinde kapabilirler, fakat biz En İyi Yönetmen dalında sadece bir tanesinin adaylık alabileceğini düşünüyoruz, o da Christopher Nolan. Nolan Akademi’nin borçlu olduğu isimlerden biri, o yüzden adaylık kapacaktır.

Son isim ise biraz sürpriz olabilir. Bizce bu sene En İyi Yönetmen dalında filmsiz aday olacak isim Wes Anderson. Grand Budapest Hotel’in En İyi Film listesinde olacağını sanmıyoruz, fakat Wes Anderson küçük bir plase olabilir En İyi Yönetmen kadrosunda.






Bu kategorinin içindeki iki aktör kesinlikle banko, ikisi plase, bir de sürprize yer var. Banko olarak saydığımız aktörlerden biri Birdman’in başrolünde spot ışıklarına muazzam bir dönüş yapan Michael Keaton. Keaton’ın banko adaylık statüsündeki arkadaşı ise bizim çok yakinen tanıdığımız, panpamız Benedict Cumberbatch. The Imitation Game filminde eşcinsel kod kırıcı ve bilgisayar dünyasının öncüsü Alan Turing’i canlandıran Cumberbatch, bu performansıyla övgü üzerine övgü aldı.

Plaseler ise Mr. Turner performansıyla İngiltere’yi şimdiden bağlayan Timothy Spall. Kendisini Harry Potter filmlerinden Kılkuyruk olarak hatırlayabilirsiniz. Spall İngiltere’de çok saygı duyulan bir aktör, şimdi buradaki mesele, kendisini çok tanımayan Amerika’ya meram anlatmakta. Filmini Weinstein yapsaydı, adaylığı garantiydi ama Sony de elinden geleni yapacaktır. Diğer plasemiz ise Nightcrawler filminde Oscar’ın en sevdiği şeyi yaptı ve fiziksel olarak ciddi bir değişim geçiren Jake Gyllenhaal. Onun adaylığı Spall’dan daha olası duruyor.

Sürprizlerimiz ise Foxcatcher filmiyle büyük ses getiren Steve Carell. Carell zaten dramatik rollere de yabancı değil, Oscar’lı filmlere de. Sürprizler arasında en akla yatanı da o. Fakat yine de, kabul etmek gerek ki komedyen kimliği ön planda olan aktörleri Akademi maalesef ciddiye alamayabiliyor bazen. O yüzden diğer sürprize de yer açılıyor, Matthew McConaughey. Interstellar’ın yıldızının tek dezavantajı, geçen sene kazanmış olması.






Yine her sene olduğu gibi En İyi Aktris dallarında saçma bir durum var. Saçma derken, aptalca anlamında söylemiyorum. Tam bir saçmalı tüfek kurşunu gibi. Yıllardır büyük aday filmlerden kadın oyuncu girmez listeye, uç indie filmlerden adaylar bulunur. Bu sene de durum değişecek gibi durmuyor. Tek bir istinası var, o da Gone Girl ile birlikte adı geçen Rosamund Pike. Pike ciddi anlamda sağlam bir performans gösterdiği için, bizim de itirazımız yok.

Yine Avrupai kontenjandan Marion Cotillard her performansıyla olduğu gibi bu sene de işin içerisinde. Two Days, One Night Avrupa’yı zaten birbirine kattı, tek sorun nefesinin Amerika’ya yetip yetemeyeceği. The Imitation Game’de Benedict Cumberbatch’in karşısında sağlam bir performans gösteren Keira Knightley‘nin de adı sık sık geçiyor ödül cümlelerinde, fakat son depara iyi kalkacak mı göreceğiz. Aynı durum Theory of Everything’de Stephen Hawking’in eşini oynayan Felicity Jones için de geçerli.

Son iki isim ise biraz ilginç. Geçen seneki vukuatlarıyla biraz tabloidlerden hasar yiyen Reese Witherspoon için çok olumlu şeyler dönmekte. Wild filminde Dallas Buyers Club’da iki Oscar’lık performans yöneten Jean-Mac Vallee ile çalışan Witherspoon, film için “hayatımda çektiğim en zor filmdi” dedi, bunun mükafatını alabilir. Diğer isim ise bu tip törenlerin gediklisi olan Julianne Moore. Taa Mayıs’ta vizyona giren, ama yine festivallerin garanti ismi olan Maps to the Stars, Moore’un ismini radara sokmuş vaziyette.





Bu kategorinin şimdilik gözüktüğü kadarıyla tek bir garantisi var ve bu beni çok mutlu ediyor. Yıllardır TV, sinema, oyun demeden her yerde ve her şekilde oyunculuk yapan emektar aktör J.K. Simmons‘ın parlama zamanı gelmiş olabilir. Whiplash’te unutulmaz bir performans verdiği söylenen aktör (görmedik ama inanırız) şimdiden smokinini satın alsa iyi olur. Onun dışında adı en fazla geçen isimse Edward Norton. O da, dürüst olalım, Birdman adaylıkları çarşaf listeyle seçime girer gibi toptan domine edeceğinden oralarda olacak.

Bu ikili dışında yine biraz sallantıda isimler var. Boyhood Akademi’yi etkilerse, kadronun en tanıdık isimlerinden Ethan Hawke kenardan kendine bir adaylık çıkartabilir. Benzer bir şey Mark Ruffalo için de geçerli. Boyhood’un da, Ruffalo’nun filmi Foxcatcher’ın da aldığı eleştiriler çok olumlu. İki film de festivallerden ödüllerle döndü. Sorun Akademi’yle kumaşının tutup tutmayacağı. Tutarsa, Hawke da, Ruffalo da aday olacaklardır.

Bu adaylık dalında illa ki bir iki joker kart da oynanır. Biz bu seneki kartlardan birinin, yaşına başına hiç bakmadan 20 yaşındaki bir adamın dinamizmiyle rol kesen Robert Duvall olabileceğini düşünüyoruz. The Judge formül senaryosuna rağmen oyunculuklarıyla ön plana çıkan bir işti. Downey Jr. için zor, ama Duvall için bir adaylık çıkabilir. Diğer joker kart da Akademi’nin sevgilisi Christoph Waltz olabilir. Big Eyes’da Waltz başrol oynuyor, fakat muhtemelen stüdyo onu yarışmanın daha az kızışık olduğu yardımcı oyuncuya kaydıracaktır.






Oscar ödüllerinin daima en tahmin edilemez dallarından biri de En İyi Yardımcı Oyuncu, Kadın dalı olmuştur. Aylar ilerledikçe bir “muhtemel kazanan” belirir, fakat adaylıklar çok karışıktır her zaman. Bu sene de öyle. Görebildiğimiz kadarıyla iki net favori var ama adaylık için. Bunlardan biri, yine stüdyonun ödül umuduyla kategori kaydıracağı iki isim: Boyhood filmiyle sükse yapan Patricia Arquette ve Interstellar ile değil, A Most Violent Year ile aday olması beklenen Jessica Chastain.

Bunlar dışında yine bir Meryl Streep gerçeği var. Cannes’da yarışan The Homesman’de Streep’in yine sağlam bir performans gösterdiğine herkes emin gibi. Adaylığı kimseyi şaşırtmayacaktır. Fakat Streep’ten sonrası için emin gözükmek mümkün değil. Birdman’in çarşaf listesinden Emma Stone da oralara bir yerlere girebilir, ama Akademi için fazla genç ve fazla “pop” da kalabilir. Snowpiercer akıllara gelirse Tilda Swinton aday olabilir, ama gelmemesi de muhtemel. İki ismin de adı ufaktan geçiyor.

Bir de işte her zamanki gibi “sürpriz” bir kısım var. Bu kategori seneler içerisinde hep çıkış yapan aktrislerin kategorisi olmuştur. Marissa Tomei, Angelina Jolie, Jennifer Hudson… Bu bağlamda, çok, çok uçuk bir tahmin olsa da Inherent Vice ile adı geçmeye başlayan Katherine Waterson bize ilginç bir sürpriz adayı olarak geliyor. Olur mu, olmaz mı, göreceğiz, fakat onun da adının şimdiden geçtiği kesin. Inherent Vice’ın başarısına bakacaktır…



Tahminlerimiz bunlar. Sizin eklemek istedikleriniz, düşündükleriniz var mı? Varsa yorumlarda belirtiniz!

Şu filmler 'vizyona girmeye' başlasalar da biz de izlesek.