Giriş Kayıt

Fransız Yönetmen İlk Kez Amerika’da


  1. Haberler
  2. Sinema
CruSuS - 23 Mayıs 2013 14:32

1108 

Fransız oyuncu-yönetmen Guillaume Canet'nin, kendisinin başrolünde yer aldığı "Les liens du sang"ı Amerika arka planına taşıdığı filmi "Blood Ties", güçlü kadrosu ve hikayesiyle dikkat çekiyor. Yönetmen Canet ve başrol oyuncusu Clive Owen ile filmi konuştuk...

resim


Fransız aktör Guillaume Canet, Avrupa sinemasının önemli yıldızlarından olmasının yanı sıra kamera arkasına geçmeyi de ihmal etmiyor. Cannes Film Festivali’nde yarışma dışı gösterilen “Blood Ties”, Canet’nin Amerika’da çektiği ilk filmi. Kendisinin de başrolünde yer aldığı 2008 Fransa yapımı “Les liens du sang” adlı filmin yeniden çevrimi olan “Blood Ties”, Clive Owen, Billy Crudup, Zoe Saldana, Mila Kunis ve Canet’nin eşi Marion Cotillard’ın da aralarında olduğu iddialı bir oyuncu kadrosunu bir araya getiriyor.

Biri suçlu, biri polis iki kardeşin yaşadığı çatışmaları konu alan “Blood Ties”ın yönetmeni Canet ile başroldeki ünlü İngiliz aktör Clive Owen’la bir yuvarlak masa söyleşisinde filmi konuştuk.


resim
Guillaume Canet, "Blood Ties"da rol alan kendisi gibi oyuncu eşi Marion Cotillard ile 2013 Cannes Film Festivali'nde.


Guillaume Canet: "Filmlerin yapılma şeklinden rahatsızım"

Orijinal filmde sizi çeken neydi?

Hikayeyi çok seviyorum. “Kimseye Söyleme /Ne le dis à personne" sonrasında ABD’den farklı teklifler almıştım. Amerika’daki ilk filmimde büyük bir işe girmek istemedim. Kontrol edebileceğim, ne olduğunu bildiğim bir film çekmek istedim. Hikayeyle ilgili rahat hissetmek istedim.

Mark Wahlberg’in Clive Owen’ın rolünde olması söz konusuydu. Sonra ne oldu?

Mark Wahlberg projeden çekildi. Onu çok severim ama o rol için uygun değildi. Çok fazla ağabey - kardeş hikayesinde rol aldı. O filmle ilgili heyecanlanınca ben de heyecanlandım. Ama sonra filmden ayrılmak istediğini söylediğinde bir rahatlık da duydum. Ama finansal olarak bizim için felaketti tabii çekilmesi.

Amerika’da çalışmak nasıldı?

Arkamda büyük stüdyo baskısı, Hollywood filan yoktu, onu baştan söyleyeyim. New York, çekim izinlerinin kolay alınamadığı, filmlerin ise ucuza çekilmediği bir yer. Aslında ilk filmimi çekiyor gibi hissettim.

Neden “Blood Ties” orijinal filmden 40 dakika daha uzun?

Çünkü orijinal filmin İngilizce yeniden çevrimi gibi değil. Bambaşka bir senaryodan uyarlanan başka bir film... Hikayenin geçtiği 1970’lerin Amerikan sinemasında sevdiğim şey, sessizliklere izin veren, karakterlere zaman ayrılabilen yapıda filmler çekilmesi. Her şeyin hızla birbirine bağlanması beklenmiyor. Şu anda filmlerin yapılma şeklinden rahatsızım.

1970’lerin yeni Hollywood sineması ve yönetmenlerine özel bir hayranlığınız mı var?

Evet kesinlikle. Sam Peckinpah, Sidney Lumet, John Cassavetes ve Martin Scorsese; bu yönetmenlerin hepsine hayranım. Amerikan sineması artık bir şey üretmiyor. Batman gibi harika zaman geçirten büyük seriler de karakterlere önem verilen acele edilmeyen ‘auteur’ sineması da olmalı. O dönemin filmleri gibi. Açıkçası o dönemi özlüyorum. Şu anda ABD’de çekilen ‘auteur’ gibi gözüken, ilginç filmlerin hepsi yabancı yönetmenlerin işleri. Alfonso Cuaron, Alejandro González Iñárritu, Thomas Vinterberg gibi... Şu da var Amerikalı yönetmen Paul Thomas Anderson, Amerikan sineması içinde “The Master”, “Manolya” gibi çok müthiş işler yapıyor ama filmler Amerika’da değil, Avrupa’da başarılı oluyor.

Büyük bir seri filmi çekmek ister misiniz?

Evet neden olmasın. Bence son James Bond filmi harika yapılmış bir filmdi. Sam Mendes entelektüel yönü de aksiyon yönü de olan bir film çekmeyi başarmıştı.

resim
Clive Owen ve Marion Cotillard, biri polis biri hapisten yeni çıkmış suçlu olan iki kardeşin öyküsünü anlatan "Blood Ties"da.

Clive Owen: “İşim karakterle empati kurmak”

Bu filmde olduğu gibi kötü adam rollerini daha mı çok seviyorsunuz?

Rolleri kötü adam - iyi adam diye değerlendirmiyorum. Los Angeles’a ilk geldiğimde görüşmelerde “Ne seviyorsunuz, iyi adam mı kötü adam mı?” diye soruyorlardı. Ama ben karakterlere öyle bakmıyorum. İşim karakterlere empati duyup insanların da motivasyonlarını anlayabileceği karakterler yaratmak...

Bu filmde çalışmak Amerikan filminde çalışmaktan farklı mıydı?

Tabii, yönetmen ve ekibin büyük bölümü Fransız’dı. Ama bunlar benim için önemli değil. Canet çok iyi diyalog kuruyor. Aynı zamanda New York’ta film çekmek de önemliydi. Hala 1970’ler hissi veriyor.

Orijinal film hakkında ne düşünüyorsunuz?

Orijinal filmi çok beğeniyorum ama hikaye New York’a taşınınca bambaşka bir hal aldı.

1970’lerin Amerikan oyuncuları hakkında ne düşünüyorsunuz?

İnanılmaz gerçekten. Geçtiğimiz günlerde Al Pacino ile zaman geçirme fırsatını yakaladım. “Panic in the Needle Park”taki performansı hakkında konuştuk. O rolde bence çok açık olmasına rağmen bana kendisini kısıtlanmış hissettiğini söyledi. Bence inanılmaz bir dönem. Robert De Niro’nun ilk dönem performansları, “Taxi Driver”, “Raging Bull”dahiyane. Soyutlanmış karakterleri canlandırıyor ve müthiş işler çıkarıyor.

Senaryoda neye bakıyorsunuz?

İçgüdülerime güveniyorum. Çok çabuk karar veren bir aktörüm. Okurken beğendiysem yazarın ne yapmaya çalıştığı belli demektir. Bu da beni etkiliyor. Diyalogu az olan filmler bana göre değil. Çünkü biz diyaloglarla çalışıyoruz. Eskiden olsa senaryo, yönetmenden daha önemli derdim ama şimdi yönetmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü yönetmenin vizyonu ve zevkleri her şeyin belirleyicisi oluyor.





Milliyetsanat
Nil KURAL


Yorumunuz






Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film