Giriş Kayıt
[Film Etkinliği] The Time Machine (2002) (Zaman Makinası)
Yeni Konu Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [Bu başlıkta 29 mesaj bulunuyor] « Önceki konuSonraki konu »
Sayfa:: 1, 2 Sonraki »
Yazar Mesaj
g.c.
Sinefil Grubu


Kayıt: 22.12.2008
İletiler: 2543
Şehir: Magnesia
Yaş: 38 İkizler


Özel mesaj gönder
g.c. Sinefil Grubu
 [Film Etkinliği] The Time Machine (2002) (Zaman Makinası)
Film Etkinliği 17 Ağustos Cuma

resim
4- Etkinlik başlığının 17 Ağustos Cuma günü sabahtan açılıp, film üzerine görüşlerin alınması.

The Time Machine
2002
The Time Machine
Aksiyon / Macera / Bilim-Kurgu96 dk

Yönetmen: Simon Wells
Oldukça zeki ve çılgın bir profesör olan Alexander Hartdegen, kendi çalışmaları ve araştırmalarına dayanarak zamanda yolculuk yapmanın kesinlikle mümkün olduğunu savunmaktadır. Bunu ispatlamak için var gücüyle çalışan genç adam, bir süre sonra bunu...
6.0 (126,527 Oy)


resim


Ephemerid arkadaşımızın önerisi ile ankete sunulan The Time Machine (2002) (Zaman Makinası) filmimiz seçilmiştir.

Film hakkında sohbet edeceğimiz başlığımızda daha etkin bir etkinlik olması adına 21.00'dan sonra ileti girmenizi tavsiye ediyoruz.

Etkinlik Moderatörümüz Arkebuz Bilenor'dur, onun yönlendirmelerini dikkate alalım.


Akşam müsait olamayacaklar için başlık görüşlerinize açılmıştır.

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 11:15
En son g.c. tarafından 01 Kasım 2012 20:57 tarihinde değiştirildi.
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
ibrahim254



Kayıt: 06.07.2010
İletiler: 1224
Şehir: ciDadE de Deus
Yaş: 32 Yengeç


E-Posta gönder Özel mesaj gönder
ibrahim254
Akşam giremeyeceğim için şimdi yazmak istedim, sizlerle tartışarak ve bölüm bölüm, sohbet havası şeklinde olmasını isterdim ama malesef yokum akşam.

Puanım:7,5

Öncelikle güzel bir filmdi, izlerken hiç sıkılmadım. Macera filmi severler rahatlıkla izleyebilir.

Bunu neden yaptın, sadece bir yüzüktü...
Aslında hırsız haklı burada. Altı üstü bir yüzüktü. Alexander'ın her şeyini verip, yüzüğü vermek istememesi aslında klasikleşmiş bir hareketti. Klişeydi yani.. Hiç gerek yoktu. Daha farklı olabilirdi bu sahne. Mesela hırsız her şeyi almasına rağmen kızı öldürebilirdi.

Her şeyin başlangıcı bu sahneyle başlıyor. Zaman makinası.. geçmiş .. derken Emma tekrar karşısında.. 4 yıllık özlem ve müthiş bir öpücükle giderilen hasret. Emma şaşkın ama böyle cesurca hareketler kadınların genelde hoşuna gider. Yürürlerken gördükleri bir makina karşısında Alexander'ın verdiği tepki de güzeldi. "Sadece bir alet.." İnsan hayatının yanında onun ne kadar değersiz bir şey olduğunu anlamıştı ancak geçmişi değiştirmenin kolay olmadığını da görüyor ilerleyen sürede. Bunu üzerine geleceğe gitmek en mantıklı seçim geliyor Alexander'a. Yeni maceralar, yeni dünyalar ve yeni türler.. Burdan sonra film konudan ziyade, görsellikle izleyiciyi ekrana bağlıyor ve bunda da başarılı oluyor diye düşünüyorum.

Filmde Guy Pearce iyi bir oyunculuk sergiliyor. Görsel açıdan oldukça başarılı. Farklı dönemleri iyi yansıtıyor.

Filmden bir kısım;

(Emma'nın ölümünden sonra..)
Bay Philby: Alex senin hatan değildi.
Alexander: Hayır.. Benim hatam değildi..Belki de yüzüğü mücevherciden aldığı için Bayan Watchit'i suçlamalıyız... Ya da yüzüğü yaptığı için mücevherciyi... Ya da o taşı topraktan çıkaran zavallı herifi... Aslında bizi tanıştırdğın için seni suçlamalıyım.

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 17:15
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Arkebuz Bilenor



Kayıt: 29.05.2012
İletiler: 337
Şehir: ɡɛlzənˈkɪʁçən


Özel mesaj gönder
Arkebuz Bilenor
İleti için teşekkürler ibrahim254




g.c.'nin yukarıda belirttiği gibi 21:00'da filmi konuşmak isteyenler başlığa buyursun. ; ))

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 18:30
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
sicagnetti



Kayıt: 06.08.2011
İletiler: 349
Şehir: ankara
Yaş: 37 Aslan


Özel mesaj gönder
sicagnetti
Ah benim kör gözlerim. Izdırap çektirdin, iki iki notlar aldırdın Dayanılmaz . Neyse bu vesile ile 1960 versiyonunu da aradan çıkartmış oldum. Bu filme geçmeden önce iki film arasında kabaca bir değerlendirme yapayım. 60 versiyonunun ikinci yarısı, 2002'nin ise başlangıcı vasatın altındaydı.

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 18:50
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Avangart
Uzak Doğu Sineması
Eski Yönetici


Kayıt: 01.02.2011
İletiler: 1671



Özel mesaj gönder
Avangart
Uzak Doğu Sineması
Eski Yönetici
Aslında film güzel görüntü efektleri ve aksiyonu dışında bende fazla bir ilgi uyandırmadı. Öyle aman aman zevk alamadım. Belki de bilim kurgu türü benim hoşuma gitmiyor ondan olabilir.
Şöyle genel bir değerlendirme yapacak olursam: Zamanda yolculuk filmleri yaparken çok hayalperest olmak gerekiyor. Zamanda ne kadar ileri ya da geri gidersen o dönem de yaşayan varlıkları, izleyicileri şaşırtacak şekilde özelliklerle donatmak gerekli bence. Filmde asıl oğlanımızın son gittiği yerdeki yaratıkların kafası sağlamdı. Hiçbir şey olmuyordu. İskandinavların kafatası normal bir insanınkinden iki kat daha sağlam oluyormuş duyduğuma göre. Bu adamlar da İskandinavdı galiba. İşin şakası bu tabii de. Ben de 1960 versiyonunu izlemiştim. O yıllara göre çok iyi bulduğum için ona 8 puan verdim ama oradaki yaratıklar falan tam evlere şenlikti. Bu yine biraz derli toplu ona göre. Aslında yazılanlardan farklı bir şeyler yazmak istiyorum ama hiçbir şey bulamıyorum.
Şunu belirteyim Simon Wells'in senaryosundan faydalandığı meşhur Time Machine romanı Simon'ın büyük büyük dedesi H.G. Wells'e ait. 1960 versiyonu da bu romandan alıntı. Keşke o romanı okuyup bu filmi izlemiş olsaydım belki düşüncelerim değişebilirdi.
Toparlayacak olursak benim için normal bir filmdi. Belki de çok farklı bir filmdi benim göremediğim şeyler oldu. Filmi beğenen ve yüksek puan veren arkadaşlar film hakkında düşüncelerini yazdıkça aklımda filmle ilgili güzel düşüncelerin canlanmasını umuyorum.
Ses ve görüntü efektlerinin güzelliği ve biraz da Guy Pearce için puanım...
6,5/10

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 19:17
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Burak Duman
Yorumbaz


Kayıt: 04.02.2012
İletiler: 414
Şehir: İstanbul
Yaş: 28 Kova


twitter Özel mesaj gönder
Burak Duman Yorumbaz
Filmin ilk on dakikası acaba aynı olaylar tekrarlanacak mı dedim ama film tamamen başka bir yere gitti. 96 dakika olması bence çok isabet olmuş daha uzun olsaydı sıkıcı olabilirdi. Filmi güzel yapmışlar olaylar çok iyiydi, dünyanın akibetini de görmüş olduk tabii o zamana kadar kıyamet kopacak o kesin bir şey. Filmdeki iki kadın da çok iyiydi, güzelce seçmişler bence. Film keşke 3D olsa da izlesek hiç sıkıcı olmayan güzel bir film çerez niyetine gidiyor. Görsel sahneleri kendimce gayet başarılı buluyorum 2002 yapımı film ama çok iyi yapmışlar son sahne o ışığın parlaması da harikaydı, filmi izlerken aklıma Desmond brotha geldi Lost geldi Lost'taki fizikçi geldi, tabii ki Lost tartışma/kıyaslama konusu bile olamaz ama iyi bir filme imza atmışlar diyelim. 10 üzerinden 8 veriyorum filme.

Bu filmden hatırlayacağım tek replik şu olacaktır: Hepimizin bir zaman makinesi vardır; rüyalarımız.

NOT: İftara gidiyoruz, teravihden sonra geleceğim için gece yarısını bulacaktı o yüzden şimdiden yazdım.


Saygılar

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 20:00
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
sicagnetti



Kayıt: 06.08.2011
İletiler: 349
Şehir: ankara
Yaş: 37 Aslan


Özel mesaj gönder
sicagnetti
Önce filmin başından başlayayım. Temelde film mantık hatası, düşüncesizlik veya her ne derseniz deyin bir saçmalık ile başlıyor. Makineyi tasarlamışsın; güzel. Sevgilini kaybetmişsin; ona da tamam. Geçmişe gidip sevgilini kurtarmaya kalkışmışsın. Takdire şayan bir davranış. Ama olmamış, tekrar ölmüş. Kader.... Peki bundan sonra ne yapıyorsun? Alıp sevgilini geleceğe ya da geçmişe gideceğine, kendi başına buyruk çekip gidiyorsun bilmem kaç yıl ileriye. Kendinden hiçbir parça bulamayacağın gelecekteki medeniyetlere. Bilim adamısın. Merakına saygı duyuyorum. Ama bir bakıp neden gelmiyorsun? Niye sevgilini de alıp gitmiyorsun? Eski sevgilinden hemen neden umudunu kesiyorsun? Gidip başka aşklara yelken açıyorsun. Hiç yakıştı mı şimdi bu sana?

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 20:18
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Ephemerid
Eski Yönetici


Kayıt: 02.08.2010
İletiler: 2951
Şehir: Orta Dünya
Yaş: 36 Koç


Özel mesaj gönder
Ephemerid Eski Yönetici
Sanırım 21:00'ı beklemek zor gelmeye başladı. İftarı açtık, elimizde bir bardak çayla bilgisayarın başına geçtik ve eleştiri yapmak için yanıp tuşuyoruz Müzik dinliyorum

The Time Machini'i ben önermiştim. Her nasıl olduysa seçim için yapılan anket gözümden kaçmış. Bu duruma üzüldüm doğrusu. Her neyse...
Bu filmin neden bende yer ettiğini, neden kendisine 10 puan verdiğimi, neden öneri olarak sunduğumu tartışma ilerledikçe adım adım anlatmaya çalışacağım. Belki The Time Machine'e bir de benim gözlerimle bakmanızı sağlayabilirim Saygılar

Yavaş yavaş başlayayım. "Bu film 10 puanı hak edecek ne yaptı?"
Önemli etkenlerden birincisi; belki de bu filmi zamanında izlemiş olmamdan kaynaklanıyor. Yani 2002/2003 gibi izlemiştim. Belki şimdi için aynısı söylenemez ama o sıralar oldukça etkiliydi.
Diğer taraftan bu film, zamanın eskitemeceyeceği bir görselliğe sahip olsa bile, ki neden öyle olduğunu tartışmanın gidişatına göre daha sonra gündeme getirmeyi planlıyorum, beni görselliğinden daha fazla etkileyen şey, filmin bilim-kurgu tarafıydı.
Her bir bilim-kurgu filmi benim için bir bilimsel teori gibidir. Aksini ıspatlayamadığınız müddetçe, geçerliliğini korur. Aksini ıspatlayamadığınız müddetçe o film güzeldir, önemli bir yapıttır.
"Ne yani, The Time Machine'in ortaya attığı teorinin aksi ıspatlanmadı mı veya ıspatlanamıyor mu?"

« sicagnetti » yazdı:
Önce filmin başından başlayayım. Temelde film mantık hatası, düşüncesizlik veya her ne derseniz deyin bir saçmalık ile başlıyor. Makineyi tasarlamışsın; güzel. Sevgilini kaybetmişsin; ona da tamam. Geçmişe gidip sevgilini kurtarmaya kalkışmışsın. Takdire şayan bir davranış. Ama olmamış, tekrar ölmüş. Kader.... Peki bundan sonra ne yapıyorsun? Alıp sevgilini geleceğe ya da geçmişe gideceğine, kendi başına buyruk çekip gidiyorsun bilmem kaç yıl ileriye. Kendinden hiçbir parça bulamayacağın gelecekteki medeniyetlere. Bilim adamısın. Merakına saygı duyuyorum. Ama bir bakıp neden gelmiyorsun? Niye sevgilini de alıp gitmiyorsun? Eski sevgilinden hemen neden umudunu kesiyorsun? Gidip başka aşklara yelken açıyorsun. Hiç yakıştı mı şimdi bu sana?


The Time Machine'in güçlü yönlerinden birisi, paradokslara değinmiş olmasıdır. Peki paradoks nedir? Kabaca halk dilinde açıklayacak olursam: "Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" atasözünün bire bir karşılığıdır. Kusuruma bakmayın, kabaca açıklayacağımı söylemiştim yakaladım Her neyse...

Ufak bir örnek vereyim...
Her birimizin geçmişinde, "keşke yapmasaydım", "keşke şu an ki aklım olsa", "keşe o anı tekrar yaşama şansım olsa" sözleriyle dile getirdiğimiz pişmanlıklar vardır. Yapmış veya yapmamış olduğumuz şeyleri düzeltme isteği taşırız. Ancak atladığımız bir nokta var:
Geçmişte bir hata yapmış olduğunuzu var sayalım. Hatanın adı "Ahmet" olsun.
Şu an ki aklınız geçmişte olsaydı, belki "Ahmet" hatasını yapmayacaktınız ama şu an ki aklınızın geçmişte olması, sizin farklı hatalar yapmanıza sebep olacaktı. Yani ne kadar geçmişe giderseniz gidin, her seferinde pişmanlık duyacağınız yeni bir hatanız olacak. Hiçbir zaman, hayatınızı istediğiniz şekilde hatasız, kusursuz hale getiremeyeceksiniz.

Öte yandan, geçmişinizde "Ahmet" hatasını yapmamış olsaydınız eğer, şu an ki aklınız, şu an ki tecrübeleriniz olmamış olacaktı. Dolaysıyla geçmişe gidip Ahmet'i düzeltme isteğiniz de olmayacaktı.
Bakınız: Paradoks Hıhı
Sitede bulunan "Ahmet" isimli arkadaşlar! Beni yanlış anlamayın lütfen, sizler birer hata değilsiniz, sadece örnek veriyorum Ama bennn

Kısacası Alexander, Emma'yı alıp geleceğe gidemez. Artık Alexander'ın hayatında Emma'nın yeri yoktur. Çünkü zaman makinasını icat etmesine Emma'ın ölümü sebep olmuştur Saygılar

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:03
En son Ephemerid tarafından 17 Ağustos 2012 21:12 tarihinde değiştirildi.
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
ibrahim254



Kayıt: 06.07.2010
İletiler: 1224
Şehir: ciDadE de Deus
Yaş: 32 Yengeç


E-Posta gönder Özel mesaj gönder
ibrahim254
« sicagnetti » yazdı:
Önce filmin başından başlayayım. Temelde film mantık hatası, düşüncesizlik veya her ne derseniz deyin bir saçmalık ile başlıyor. Makineyi tasarlamışsın; güzel. Sevgilini kaybetmişsin; ona da tamam. Geçmişe gidip sevgilini kurtarmaya kalkışmışsın. Takdire şayan bir davranış. Ama olmamış, tekrar ölmüş. Kader.... Peki bundan sonra ne yapıyorsun? Alıp sevgilini geleceğe ya da geçmişe gideceğine, kendi başına buyruk çekip gidiyorsun bilmem kaç yıl ileriye. Kendinden hiçbir parça bulamayacağın gelecekteki medeniyetlere. Bilim adamısın. Merakına saygı duyuyorum. Ama bir bakıp neden gelmiyorsun? Niye sevgilini de alıp gitmiyorsun? Eski sevgilinden hemen neden umudunu kesiyorsun? Gidip başka aşklara yelken açıyorsun. Hiç yakıştı mı şimdi bu sana?


aynen ya, çok iyi bir noktaya değinmişsin.. kesinlikle haklısın.. ben başta makine adamı ışınlıyor diye düşünmüştüm ama aksine makina da gidiyormuş adamla. Sonradan anlıyoruz bunu yoksa ben başta" ne saçma ya adam geçmişe gitti, kız arkadaşını buldu ama kız öldü, 4 yıllık emek boşuna gitti" demiştim. Demek istediğim makina da ışınlandığına göre alex ve emma birlkte çıkabilirlerdi bu yola dediğin gibi. Daha mantıklı olurdu.

bu arada işim biraz ertelendi giriyim dedim Gülücük

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:05
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Arkebuz Bilenor



Kayıt: 29.05.2012
İletiler: 337
Şehir: ɡɛlzənˈkɪʁçən


Özel mesaj gönder
Arkebuz Bilenor
İyi akşamlar.
Filmimiz The Time Machine

1960 yapımı aynı adlı filmin 2002 versiyonuyla karşı karşıyayız.
40 yılda bir çok şey değişti. ibobey84'ün dikkat çektiği gibi artık o eski mekanik efektler yok, daha ileri teknolojiler kullanılıyor sinemada. Belki seyir zevkini arttıran bir olgu, belki de bizleri git gide soğutuyor ve eski filmleri arıyor oluyoruz.

Film, sıradan bir konuyu çok da iddialı olmadan kendince kotarmaya çalışmış.
Bakalım sinekten yağ çıkarabilecek miyiz? yakaladım

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:09
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
g.c.
Sinefil Grubu


Kayıt: 22.12.2008
İletiler: 2543
Şehir: Magnesia
Yaş: 38 İkizler


Özel mesaj gönder
g.c. Sinefil Grubu
umarim kyifli bir sohbet ortami olur.
filmin girisi ile degerlendirmeme baslamak istiyorum.

bazi filmlerde sonlara dogru kendini gosteren bir mantiga filmi oturtma cabasi bu filmde daha ilk on dakikada belli ediyor ve bu seyir keyfi icin buyuk bir olumsuzluk. ilk on dakika sonucunda ana hikayenin nasil ilerleyecegini bilmek bir yonetmen hatasidir. bilimkurgu ve gizem birlikte isletilebilirse ortaya seyir zevki yuksek bir yapit ortaya cikar ki bu film bu klasmanda benim icin sinifta kalmistir...

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:11
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Arkebuz Bilenor



Kayıt: 29.05.2012
İletiler: 337
Şehir: ɡɛlzənˈkɪʁçən


Özel mesaj gönder
Arkebuz Bilenor
« g.c. » yazdı:
umarim kyifli bir sohbet ortami olur.
filmin girisi ile degerlendirmeme baslamak istiyorum.

bazi filmlerde sonlara dogru kendini gosteren bir mantiga filmi oturtma cabasi bu filmde daha ilk on dakikada belli ediyor ve bu seyir keyfi icin buyuk bir olumsuzluk. ilk on dakika sonucunda ana hikayenin nasil ilerleyecegini bilmek bir yonetmen hatasidir. bilimkurgu ve gizem birlikte isletilebilirse ortaya seyir zevki yuksek bir yapit ortaya cikar ki bu film bu klasmanda benim icin sinifta kalmistir...


Bazen de şöyle olabiliyor :
Olacak her şeyi izleyici olarak biliyoruzdur ama yine de izlemek için gereksizce bir inat gösteririz. Çünkü izleme hazzının arkasında merak ve teaser'ın ötesinde başka şeyler de yeşerebilir.
Bu konuda benim en sevdiğim tarz, izleyicinin filmdeki hikayeyi oyuncular kadarını biliyor olmasıdır.
Bakınız -->> Asghar Farhadi filmleri.

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:15
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
g.c.
Sinefil Grubu


Kayıt: 22.12.2008
İletiler: 2543
Şehir: Magnesia
Yaş: 38 İkizler


Özel mesaj gönder
g.c. Sinefil Grubu
peki esas oglanimiz kiz arkadasini kaybetmesinden kendini sorumlu tutup buyuk bir bulusa imza attiktan sonra neden tekrar tekrar gecmise donmeyi tercih etmiyor? belkide filmin benim icin en keyifli yeri "aradigim cevap gecmiste yada bugunde yok!" repliginden sonra yonunu gelecege ceviriyor. gercekten senaryo olarak zekice islenmis bir detay.

ancak film yine kendi acmazina giriyor, gelcekte arayacagi cecap ile nisanlisini kurtaracakken ne olduda soru-cevap bir anda yok oldu? kadercimi oldu esas oglan yada gecmisin degistirilemeyecegine dair bir olaymi gelisti? cevapsiz birakilan buyuk bir bosluk...

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:18
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Arkebuz Bilenor



Kayıt: 29.05.2012
İletiler: 337
Şehir: ɡɛlzənˈkɪʁçən


Özel mesaj gönder
Arkebuz Bilenor
« g.c. » yazdı:
peki esas oglanimiz kiz arkadasini kaybetmesinden kendini sorumlu tutup buyuk bir bulusa imza attiktan sonra neden tekrar tekrar gecmise donmeyi tercih etmiyor? belkide filmin benim icin en keyifli yeri "aradigim cevap gecmiste yada bugunde yok!" repliginden sonra yonunu gelecege ceviriyor. gercekten senaryo olarak zekice islenmis bir detay.

ancak film yine kendi acmazina giriyor, gelcekte arayacagi cecap ile nisanlisini kurtaracakken ne olduda soru-cevap bir anda yok oldu? kadercimi oldu esas oglan yada gecmisin degistirilemeyecegine dair bir olaymi gelisti? cevapsiz birakilan buyuk bir bosluk...

Bu kısımları ilgili sahneleri geldiğinde ya da film sonu değerlendirmemizde gözden geçirelim.

Alıntı:
Herbert George Wells ya da daha çok tanındığı adla H. G. Wells (21 Eylül 1866 - 13 Ağustos 1946), Dünyalar Savaşı, Görünmez Adam, Dr. Moreau'nun Adası ve Zaman Makinesi adlı bilimkurgu romanlarıyla tanınan ama neredeyse edebiyatın her dalında birçok eser vermiş olan İngiliz yazardır. Sosyalist olduğunu açıkça söyleyen H.G. Wells'in çoğu eserinde önemli ölçüde siyasi ve sosyal yorumlar bulunmaktadır. Jules Verne gibi gelecekteki teknolojik gelişmeleri anlattığı kitaplarıyla bilimkurgu dalının öncülerinden hatta yaratıcılarından sayılmaktadır.


H.G. Wells’in bir başka uyarlaması : http://www.turkcealtyazi.org/mov/2014296/morlocks.html
Fİlmi izlemiş olanların Morlock'lara aşina olduğu kesin. yakaladım

1960 versiyonunda baş rol oyuncusu olarak Rod Taylor'ın canlandırdığı H. George Wells'i görüyoruz. Eserin sahibi baş kahramana kendi adını vermiş. Baya megaloman bir durum. : )

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:20
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
Arkebuz Bilenor



Kayıt: 29.05.2012
İletiler: 337
Şehir: ɡɛlzənˈkɪʁçən


Özel mesaj gönder
Arkebuz Bilenor
H. George Wells’in büyük torunu olan Yönetmen Simon Wells animasyon kökenli. Bu yönünü bazı sahnelerde hissettirmiş.

= Filmi oynatalım =
Film tamamıyla bir kişinin üzerine kurulu. Tabi bu bir bireye yönelme filmiyle karşı karşıya olduğumuz manasına gelmesin.

Bir profesörümüz var : Dr. Alexander Hartdegen (Uygulamalı Mekanik ve Mühendislik)

Zamanın farkında değildir kendisi. Randevularına hep geç kalır. Aslında kasıtlı yaptığı bir şey değildir. Bu yaptığı işe, bilime o kadar düşkündür ki gözü başka bir şey görmez. Zeka yetenekleri sayesinde aynı anda birden fazla işi yapabiliyor. Einstein’ın kankası.

Bu görmeme hali aslında yoğunlaşılan bir durumun fiziki şartlarına dahil olan bir bireyin kendi evreninin içinde yer aldığından başka mekan veya durumların o an izafi olduğunu ve o evrenlerin zamanının o birey için “yok” hükmünde olması gibi bir şey. Yani hayat bir yerlerde akıyor ama ben buradayım ve burası(mekan) benim zamanım. Kendimi o kadar kaptırmışım ki benim için geçerli olan kendi zamanımdır.

Belki de deliler ya da aklı ermeyen çocuklar da bu kategoride, tıpkı kahramanımız Alexander gibi.

Peki zamanın farkındalığına nasıl varırız?

İletiTarih: 17 Ağustos 2012 21:27
 Kullanıcı bilgilerini göster Bu kullanıcının gönderdiğini mesajları gösterme Alıntıyla Cevap Gönder Başa dön   
İletileri göster:   
Yeni Konu Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [Bu başlıkta 29 mesaj bulunuyor] Sayfa:: 1, 2 Sonraki »
« Önceki konuSonraki konu »
Forum Seçin:  

Türkçe Altyazı © 2007 - 2023