Sanırım 21:00'ı beklemek zor gelmeye başladı. İftarı açtık, elimizde bir bardak çayla bilgisayarın başına geçtik ve eleştiri yapmak için yanıp tuşuyoruz
The Time Machini'i ben önermiştim. Her nasıl olduysa seçim için yapılan anket gözümden kaçmış. Bu duruma üzüldüm doğrusu. Her neyse...
Bu filmin neden bende yer ettiğini, neden kendisine 10 puan verdiğimi, neden öneri olarak sunduğumu tartışma ilerledikçe adım adım anlatmaya çalışacağım. Belki The Time Machine'e bir de benim gözlerimle bakmanızı sağlayabilirim
Yavaş yavaş başlayayım.
"Bu film 10 puanı hak edecek ne yaptı?"
Önemli etkenlerden birincisi; belki de bu filmi zamanında izlemiş olmamdan kaynaklanıyor. Yani 2002/2003 gibi izlemiştim. Belki şimdi için aynısı söylenemez ama o sıralar oldukça etkiliydi.
Diğer taraftan bu film, zamanın eskitemeceyeceği bir görselliğe sahip olsa bile, ki neden öyle olduğunu tartışmanın gidişatına göre daha sonra gündeme getirmeyi planlıyorum, beni görselliğinden daha fazla etkileyen şey, filmin bilim-kurgu tarafıydı.
Her bir bilim-kurgu filmi benim için bir bilimsel teori gibidir. Aksini ıspatlayamadığınız müddetçe, geçerliliğini korur. Aksini ıspatlayamadığınız müddetçe o film güzeldir, önemli bir yapıttır.
"Ne yani, The Time Machine'in ortaya attığı teorinin aksi ıspatlanmadı mı veya ıspatlanamıyor mu?"
« sicagnetti » yazdı:
Önce filmin başından başlayayım. Temelde film mantık hatası, düşüncesizlik veya her ne derseniz deyin bir saçmalık ile başlıyor. Makineyi tasarlamışsın; güzel. Sevgilini kaybetmişsin; ona da tamam. Geçmişe gidip sevgilini kurtarmaya kalkışmışsın. Takdire şayan bir davranış. Ama olmamış, tekrar ölmüş. Kader.... Peki bundan sonra ne yapıyorsun? Alıp sevgilini geleceğe ya da geçmişe gideceğine, kendi başına buyruk çekip gidiyorsun bilmem kaç yıl ileriye. Kendinden hiçbir parça bulamayacağın gelecekteki medeniyetlere. Bilim adamısın. Merakına saygı duyuyorum. Ama bir bakıp neden gelmiyorsun? Niye sevgilini de alıp gitmiyorsun? Eski sevgilinden hemen neden umudunu kesiyorsun? Gidip başka aşklara yelken açıyorsun. Hiç yakıştı mı şimdi bu sana?
The Time Machine'in güçlü yönlerinden birisi, paradokslara değinmiş olmasıdır. Peki paradoks nedir? Kabaca halk dilinde açıklayacak olursam:
"Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" atasözünün bire bir karşılığıdır. Kusuruma bakmayın,
kabaca açıklayacağımı söylemiştim

Her neyse...
Ufak bir örnek vereyim...
Her birimizin geçmişinde,
"keşke yapmasaydım",
"keşke şu an ki aklım olsa",
"keşe o anı tekrar yaşama şansım olsa" sözleriyle dile getirdiğimiz pişmanlıklar vardır. Yapmış veya yapmamış olduğumuz şeyleri düzeltme isteği taşırız. Ancak atladığımız bir nokta var:
Geçmişte bir hata yapmış olduğunuzu var sayalım. Hatanın adı
"Ahmet" olsun.
Şu an ki aklınız geçmişte olsaydı, belki
"Ahmet" hatasını yapmayacaktınız ama şu an ki aklınızın geçmişte olması, sizin farklı hatalar yapmanıza sebep olacaktı. Yani ne kadar geçmişe giderseniz gidin, her seferinde pişmanlık duyacağınız yeni bir hatanız olacak. Hiçbir zaman, hayatınızı istediğiniz şekilde hatasız, kusursuz hale getiremeyeceksiniz.
Öte yandan, geçmişinizde
"Ahmet" hatasını
yapmamış olsaydınız eğer, şu an ki aklınız, şu an ki tecrübeleriniz olmamış olacaktı. Dolaysıyla geçmişe gidip
Ahmet'i düzeltme isteğiniz de olmayacaktı.
Bakınız: Paradoks
Sitede bulunan "Ahmet" isimli arkadaşlar! Beni yanlış anlamayın lütfen, sizler birer hata değilsiniz, sadece örnek veriyorum
Kısacası Alexander, Emma'yı alıp geleceğe gidemez. Artık Alexander'ın hayatında Emma'nın yeri yoktur. Çünkü zaman makinasını icat etmesine Emma'ın ölümü sebep olmuştur
