Giriş Kayıt

Barbarları Beklerken (2019)


Waiting for the Barbarians

112 dk
5.8
  • 116/ 10
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
5.8/10 puan 91 kullanıcı oyladı
Yönetmen:
Senaryo:
Ülke:
Tür:
Rating:
5.9
55
Vizyon Tarihi:
09 Ekim 2020 (Türkiye)
Dil:
İngilizce
Çekim Yeri:
Marrakech, Morocco
135 kişi izledi 105 kişi izleyecek 5 kişinin favorisi 117 takip
Özet
Güney Afrikalı yazar J.M.Coetzee’nin 20. Yüzyılın en önemli kitapları arasında sayılan aynı adlı kendi romanından senaryosunu yazdığı Barbarları Beklerken Johnny Depp, Robert Pattinson, Mark Rylance gibi parlak oyuncuları bir araya getiriyor. Eylül 2019’da Venedik Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan film, 20. Yüzyıl başlarında, adı belirtilmeyen bir imparatorluğun ücra bir sınır bölgesinde geçiyor. Depp’in canlandırdığı Albay Joll, merkezden sınır ötesindeki “barbarlar” tehdidine karşı bölgeye gönderilir. İdareden sorumlu Sulh Hâkimi, Albay Joll’un acımasız tutumuna tanık olunca hem otoritesinin hem de iktidara bağlılığının sarsıldığını farkeder. - Gönderen: Quaresmania
Son Haberler
Johnny Depp, Mark Rylance ve Robert Pattinson'lı Waiting for the Barbarians'tan Fragman
Johnny Depp, Mark Rylance ve Robert Pattinson’ın başrollerini üstlendiği, J.M. Coetzee’nin aynı adlı kült romanından Ciro Guerra’nın sinemaya uyarladığı Waiting for the Barbarians filminden ilk fragman yayınlandı. J.M. Coetzee‘nin 1980 yılında okuyucuyla buluşan kült romanından uyarlanan Waiting for the Barbarians, bu yıl sinemaseverler ile buluşacak. Koronavirüs nedeniyle vizyon programı iptal edilen film, sinemalarda yaygın dağıtıma girmeden VOD platformlarında yayınlanacak. Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl 76. Venedik Film Festivali’nde yapan Waiting for the Barbarians’ın haklarını elinde bulunduran Samuel ...
Yorumlar
3 yıl önce
avatar
Senaryosunu, aynı isimli kendi çok satan romanından (1980) uyarlayarak J. M. Coetzee’nin yazdığı “Waiting for the Barbarians”, Kolombiyalı sinemacı Ciro Guerra’nın yönetmen koltuğunda oturduğu İngilizce olarak çekilmiş ilk sinema filmi…

Hemen daha yorumumuzun en başındayken, insanları yanlış yönlendirmeyi rutin bir alışkanlık haline getirmiş olan belirli kitleye, ciddi bir uyarıda bulunmak istiyoruz:

Şöyle ki, bu muhteşem “edebiyat klasiğinin” yanı sıra, benzeri bir içeriğe de sahip olan Constantino Kavafis’in, enfes çevirisi ile Cevat Çapan’ın Türkçeye kazandırdığı “Barbarları Beklerken” şiirinden bihaber olanlar, pılıyı pırtıyı toplayıp, henüz izlememiş olanları çok daha fazla yanıltmamak adına bu filmden ellerini eteklerini çekmeliler…

Zira geçtik birazdan değineceğimiz filmin kendisine, Nobel Edebiyat Ödüllü Coetzee’nin kaleme aldığı “senaryoya” laf etme cesaret ve becerisini gösterebilmek, sadece onu söyleyenin entelektüel seviyesine işaret edecektir…

Lütfen yapmayın bunu…

Tek kelime ile “ayıp” oluyor…

Dünya edebiyatına, ucundan köşesinden şöyle bir bulaşmış olan hemen herkes bilir ki:

Penguin Books tarafından, “20. Yüzyılın Harika Kitapları” serisindeki, Franz Kafka, James Joyce, D. H. Lawrence, John Steinbeck, Graham Greene ve Gabriel Garcia Marquez’in kitapları ile birlikte basılan Coetzee’nin “Waiting for the Barbarians” ı, Nobel Ödülü komitesince, “politik bir gerilim” olarak tanımlanmıştır…

İşte filmin kendisini de, anlamsız laf kalabalıkları yerine bu “genel çerçeve” içinde izleyerek değerlendirmek gerekiyor…

Tabii bilinmesi gereken bir diğer husus da, Güney Afrikalı olan Coetzee’nin bu kitabının, “ırk ayrımının (Apartheid)” halen geçerli olduğu yıllarda yazılarak basılmış olması…

Ki, dağlara sürülmeye çalışılan söz konusu bu “barbarlar” ülkenin gerçek sahipleriyken, güvenlik sağlamak bahanesi ile bu insanlara karşı terör uygulayanlar da, ülkeye “zor ve baskı “yolu ile el koyan Avrupalı “sömürgecilerdir”…

Elbette bu durum bir tek Güney Afrika’ya özgü de değil…

Bunun, daha değişik versiyonlarının yıllarca sahnelendiği Amerika’sı, Kanada’sı, Avustralya’sı, Yeni Zelanda’sı var da, var…

Fakat hiç fark etmez, yaşananlar hep aynıdır…

Hayali bir imparatorluğun resmedildiği bu (romanda ve) filmde:

Bir sınır kasabasını yönetmekte ve “bir eli yağda, diğer eli de balda” olan Yargıç (Mark Rylance) “iyileri”, bu kasabayı ve toplanan vergilere ilişkin hesapları teftişe gelen Albay Joll (Johnny Depp) ile Memur Mandel (Robert Pattinson) “zalimleri”, işkenceden geçen kız (Gana Bayarsaikhan) ise “mağdurları - barbarları” temsil etmektedir…

Elinden hiçbir şey gelemeyen yerel askerlerden (Harry Melling) ile Greta Scacchi’de (Mai) işin teferruatıdırlar…

Çekimleri Fas’ta yapılan filmin, isimlerini saydığımız bu oyuncularının tamamı, neredeyse oyunculuk dersi veren bir performans sergilemişler…

Mark Rylance, resmen döktürmüş…

Gözlerindeki gözlüklerle, ruhundaki karanlığı gizlemeye çalışan Albay Joll’u canlandıran Johnny Depp ile Robert Pattinson ise, tam “sopalık”…

Şimdi bu, “sopalık” da ne mi oluyor?

Yıllar öncesinin Yeşilçam filmlerinde, bu tür rolleri “itina” ve büyük bir “soğukkanlılık” ile oynayan Erol Taş, kendisi ile yapılan pek çok söyleşide, sinemaseverlerin sözlü ve fiziki saldırılarına uğradığını anlatırdı hep…

Türk sinemasının o büyük ustasını da anmış olmak için bu “sopalık” lafını kullanalım dedik…

Bize göre hikâyede dikkat çeken sahnelerin en başında, sömürgecilerin gerçekleştirdikleri zorbalık ve işkence şovlarına yerel halkı da dâhil ediyormuş gibi davranıp, aslında onları yalnızca “yolunacak ve tecavüz edilecek kazlar” olarak görmüş olmaları gelir…

Ne yazık ki günümüzde de, ekonomiden tutun da aklınıza gelebilecek olan diğer her konuda ülkelere saldırılar düzenleyebilen hayali “dış mihraklar” olarak da adlandırılan bu “barbarlar”, aslında hiçbir zaman olmamıştır ve Kavafis’in şiiri de zaten:

“Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa?
(Nasıl da asıldı yüzü herkesin!)
Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar,
neden herkes dalgın dönüyor evine?

Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi.
ve sınır boyundan dönen habercilere göre,
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.

Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.”

Biçiminde sonlanır…

Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…

Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde “Geçer” kategorisine dâhil ederek puan olarak da 6 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…

Keyifli seyirler,
2 yıl önce
avatar
"Nobel ödülü sahibi yazar J. M. Coetzee, aynı isimli romanından sinemaya aktarılan filmde hayalî bir imparatorlukta geçen olaylar anlatıyor. Yazarın 1970’ler Güney Afrika’sına gönderme yaptığı düşünülüyor.
Sürprizbozan: Göster

Filmin tempo sorunu olduğu yönünde yapılan yorumlarda haklılık payı var. Onun dışında ise sabırla izlenmesi gereken iyi bir dram olduğunu söyleyebilirim. "Film" deyince aksiyon, korku, gerilim veya aşk anlayanların bu filmi izlemesine gerek yok. Bugün uygarlığın geldiği noktada özellikle sömürge yüzyılının önemi büyük. Bu uygarlık bir çok yerli halkın kanları üzerinde inşa edildi. Sadece Apachi veya Siu kızılderilileri ve köle yapılan Afrikalıları değil, İnka, Maya ve Aztekleri, Aborjinleri, Berberileri ve adı duyulmamış bir çok halkı da hatırlamak gerekir.
Film, sömürgeciliğin, özellikler 1800'lü yıllardan 1950'li yıllara kadarki zulümünü anlatması ve hatırlatması açısından iyiydi. Bir de asker kafasının asla siviller tarafından boş bırakılmaması ve sivil akla tahakküm etmemesi açısından önemliydi.
3 yıl önce
default avatar
Çok başarılı bir edebiyat uyarlaması. Görüntü yönetimi şahane olmuş. Kadraj ve kompozisyonlar, ışık yönetimi mükemmel. Mark Rylance yine olağanüstü bir oyunculuk sergilemiş. Mutlaka izlenmesi gereken bir film olmuş.
Bu filmi sevenler şunları da sevdi
Türkçe Altyazı © 2007 - 2023