Ya Aşksa (2013)

Güzel bir romantik komedi idi.

"Büyük projelerin, kaliteli filmlerin ardında var olmaya devam etmek" şeklinde tanımlanabilecek bir problemin göbeğinde yükselip serpildi Daniel Radcliffe. Harry Potter serisi, hiç kuşkusuz beğenen beğenmeyen her kesin kabul edeceği bir başarıya ulaştı. Her kitabın sinemaya uyarlanışını büyük bir heyecanla bekleyen o nesille beraber, onların bir üyesi konumundaki Daniel'da yaşların merdiveninden birer birer şöhretin beraberliğinde yükseldi. Ama seri bitince gerçeklerle yüzleşme zamanı geldi. Sinema zaten büyülü bir ortam iken bir de büyülü bir hikayeyi orada canlandırmışlardı. Kitabın yazarı bile hala Potter'dan ayrılmaya dayanamadığını, kendini yalnız hissettiğini söylüyordu. Aynı durum baş rolün hakkını teslim eden Daniel'da da geçerli oldu. Emma Watson serinin aralarına serpiştirdiği başka filmlerle kariyerini sağ salim devam ettirse de Daniel bunu başaramadı. Harry'nin ardından canlandırmaya çalıştığı neredeyse bütün karakterlerin içine Harry bulaştı, çünkü daha çok küçük yaşlarda tanıştığı bu büyü kişiliğini de yönlendirmişti.O elinde asası olmayan bir Harry aslında.

Tüm bu sıkıntılar ona kariyerinde karanlık geçen bir dönem olarak dönse de "What If" de bunu atlatabileceğini göstermiş denilebilir. Harry'nin kişiliğine, gönül dünyasına yakın bir karakter denilebilecek "Wallace" zaten zor bir seçenek olmasa gerekti Daniel için. İyiliğini düşünen biri olarak bu aralar böylesi kendine yakın karakterleri canlandırmasını isterim. En azından üzerindeki yükü hafifletir, kendine güvenini tazeler, yürüdüğü yolda daha kuvvetlice basar yere.

Senaryo aslında bilindik bir zeminde başladı ama hem Chantry(Zoe Kazan) hem de Wallace(Daniel Radcliffe) lezzetli kişilikleriyle mayayı tutturdu. Çılgın arkadaşlarının yanında naif bir birliktelik inşa etmenin formüllerini izleyen herkese sundular. Aşkın dürüstlük ve fedakarlık zemininde yeşereceğini... kaderinin bir oyunu gibi başına gelen en büyük belanın aks-i misali bir başka türlüsüyle karşısına çıktığında tenkit ettiği o belanın içine düşmemek için nasıl uğraşmak gerektiğini... sevginin yürekten yüreğe akan bir elektrik olduğunu ve başa gelecekse onu durdurmanın mümkün olmadığını ama ne olursa olsun ahlakın, samimiyetin, doğruluğun yabana atılmaması gerektiğini... bir kadınla bir erkeğin ilişkisinin hiç bir zaman sadece cinselliğe indirgenemeyeceğini tatlı bir dille anlattı. Bence bunlar çok kıymetli noktalar... Buralara temas edilmesi filmin değerine çok tesir edecektir. Zoe için de bir iki şey söylemek lazım, Ruby Sparks'ta izlediğim ışık aynı yolda ilerliyor.

Fimde detay olarak en çok hoşuma giden animasyon tasarımcısı Chantry'nin tasarımlarından birini onun ruh ve kalp dünyasının bir aynası olarak takip etmemizdi ki bu bence her iddiası olan film için denenebilecek ekstra hareketlerden biridir. Yüreği burkulunca animasyondaki meleğimiz ağladı, hasrete düşünce peşinden uçtu gibi... Filmin derinleşmesi adına katkısını ifade etmek lazım bu detayın.

Sonuç olarak güzel bir romantik komedi izlemek isteyen herkesin sinemada alternatifi olacaktır "What If".

güzel film romantik komedi klişelerine sahip tabii ki ama izlemesi oldukça eğlenceliydi... yaşı en az otuzlara yaklaşmış başından birkaç ciddi ilişki geçenler çok daha fazla sevecektir bence! bu arada filmin başında izledikleri film 'the thing' izlemediyseniz bir bakın derim

Daniel bi daha romantik komedi çevirmesin, ısınamadım adama , yüzünde bi yapmacıklık, ifadesizlik çenede bi gariplik var