hakan75 yorumları
hakan75 profil sayfasıSugar (2024)
Colin Farrel den kötü iş çıkmaz dedik, hiç de fena olmayan ilk bölüm de bunu destekler nitelikteydi ama sonraki bölümlerde çok çabuk tekrara düştü. 6. bölümle birlikte yaşanan kırılma ve sonrasında izlediklerimiz ile birlikte maalesef tünelin ucu bomb.k bir yere çıktı. Hadi prodüksiyon kalitesi hatırına çok ezmeyeyim diyorum da senaryo, ahhh o senaryo yok mu? İnsan bu kadar iyi oyuncuya bu kadar basit senaryoyu nasıl reva görür anlaşılır gibi değil. Ortada sadece 1 bölüme bile sığacak konu var. Eski klasik film kareleri kullanarak sıra dışı bir anlatım tarzı yaratmak istemişler ama yemezler kardeşim. Apple TV+ ın şu zamana kadar izlediğim en zayıf işi.
Tarih: 23 Mayıs 2024 15:22
Colin Farrel den kötü iş çıkmaz dedik, hiç de fena olmayan ilk bölüm de bunu destekler nitelikteydi ama sonraki bölümlerde çok çabuk tekrara düştü. 6. bölümle birlikte yaşanan kırılma ve sonrasında izlediklerimiz ile birlikte maalesef tünelin ucu bomb.k bir yere çıktı. Hadi prodüksiyon kalitesi hatırına çok ezmeyeyim diyorum da senaryo, ahhh o senaryo yok mu? İnsan bu kadar iyi oyuncuya bu kadar basit senaryoyu nasıl reva görür anlaşılır gibi değil. Ortada sadece 1 bölüme bile sığacak konu var. Eski klasik film kareleri kullanarak sıra dışı bir anlatım tarzı yaratmak istemişler ama yemezler kardeşim. Apple TV+ ın şu zamana kadar izlediğim en zayıf işi.
Poor Things (2023)
Söz konusu aykırı, rahatsız edici ve alışılagelmişin dışında bir film olunca yer yerinden oynuyor ama yine genele hitap eden resim, heykel, roman ve tiyatro gibi sanatın diğer kollarındaki "aykırı" eserlerde insanlık bir anda "abi sanat bu sen anlamıyorsun, ayrıca sanat göreceli bir kavramdır" görüşünde hemfikir olup karşıt görüştekiler sindiriliyor. Pablo Picasso nun Kübist tablolarını 100 kişiye göster, 80 i hiçbir anlam çıkartamaz, geri kalan 20 kişi de ortak bir yorumda hemfikir kalamaz. Zaten sanat da bunun için değil midir? Sinema da sanatın bir dalı değil mi? Sinemadaki aykırılık ve yapılmayanı yapma girişimlerinin altında neden hep bir art niyet aranıp komplo teorileri üretiliyor? Pedofiliymiş...valla o sizin hüsnü kuruntunuz diye kibarca yaklaşıp bir "hadi oradan" da demeden geçemiyorum. Biz de ana babayız, filmi eşimle izledim, tek bir saniyesinde bile böylesine iğrenç bir kavram aklımızdan geçmedi. Yani siz filmde pedofili var tespitinde bulunup bunu örneklerle de destekleyince biz pedofili yok diyenleri de sapıklıkla mı suçlamak istiyorsunuz açık açık söyleyin hele...
Neyse filme gelirsek; zaman zaman akıcılığını kaybedip ikinci yarıdan itibaren çok fazla tekrara düşse de tiyatral tarzda çekilmiş ve kendine özgü bir anlatımı olan son yılların en orijinal yapımlarından biri Poor Things. Senaryo daha iyi olabilir miydi, evet bence olabilirdi. Bu kadar ihtişamlı bir prodüksiyon için konu daha zengin ve çetrefilli olabilir miydi evet olabilirdi, genelev sahnelerinin bu kadar uzatılmasına gerek var mıydı, bence gerek yoktu. Her şeye rağmen iyice dibe çöken sinema sektöründe bu tip tartışma çıkartan, sorgulatan, insanları düşünmeye zorlayan yapımları artık göremiyoruz olmamız bile Poor Things i ayrı bir yere koymamız gerektiğinin bir göstergesidir. Rahatsız edici ve absürt sahnelerin filmin akışına ve kurgusuna çok iyi yedirilmesi, doyurucu oyunculukları ve görselliği ile yine de çok başarılı bir film olduğunu düşünüyorum. Son olarak tabii ki Emma Stone...Lisbon'daki "Fado" sahnesindeki ruh hali ve yaşadığı aydınlanma tüm sinema kariyerinin bir özeti gibi. Tıpkı Barbie de olduğu gibi 1 puan verenlere inat benim de puanım 10.
Tarih: 12 Mart 2024 09:23
Söz konusu aykırı, rahatsız edici ve alışılagelmişin dışında bir film olunca yer yerinden oynuyor ama yine genele hitap eden resim, heykel, roman ve tiyatro gibi sanatın diğer kollarındaki "aykırı" eserlerde insanlık bir anda "abi sanat bu sen anlamıyorsun, ayrıca sanat göreceli bir kavramdır" görüşünde hemfikir olup karşıt görüştekiler sindiriliyor. Pablo Picasso nun Kübist tablolarını 100 kişiye göster, 80 i hiçbir anlam çıkartamaz, geri kalan 20 kişi de ortak bir yorumda hemfikir kalamaz. Zaten sanat da bunun için değil midir? Sinema da sanatın bir dalı değil mi? Sinemadaki aykırılık ve yapılmayanı yapma girişimlerinin altında neden hep bir art niyet aranıp komplo teorileri üretiliyor? Pedofiliymiş...valla o sizin hüsnü kuruntunuz diye kibarca yaklaşıp bir "hadi oradan" da demeden geçemiyorum. Biz de ana babayız, filmi eşimle izledim, tek bir saniyesinde bile böylesine iğrenç bir kavram aklımızdan geçmedi. Yani siz filmde pedofili var tespitinde bulunup bunu örneklerle de destekleyince biz pedofili yok diyenleri de sapıklıkla mı suçlamak istiyorsunuz açık açık söyleyin hele...
Sürprizbozan: Göster
Özetle bunlar iki yüzlülük. Neyse filme gelirsek; zaman zaman akıcılığını kaybedip ikinci yarıdan itibaren çok fazla tekrara düşse de tiyatral tarzda çekilmiş ve kendine özgü bir anlatımı olan son yılların en orijinal yapımlarından biri Poor Things. Senaryo daha iyi olabilir miydi, evet bence olabilirdi. Bu kadar ihtişamlı bir prodüksiyon için konu daha zengin ve çetrefilli olabilir miydi evet olabilirdi, genelev sahnelerinin bu kadar uzatılmasına gerek var mıydı, bence gerek yoktu. Her şeye rağmen iyice dibe çöken sinema sektöründe bu tip tartışma çıkartan, sorgulatan, insanları düşünmeye zorlayan yapımları artık göremiyoruz olmamız bile Poor Things i ayrı bir yere koymamız gerektiğinin bir göstergesidir. Rahatsız edici ve absürt sahnelerin filmin akışına ve kurgusuna çok iyi yedirilmesi, doyurucu oyunculukları ve görselliği ile yine de çok başarılı bir film olduğunu düşünüyorum. Son olarak tabii ki Emma Stone...Lisbon'daki "Fado" sahnesindeki ruh hali ve yaşadığı aydınlanma tüm sinema kariyerinin bir özeti gibi. Tıpkı Barbie de olduğu gibi 1 puan verenlere inat benim de puanım 10.
Oppenheimer (2023)
Kısa öz yazıp geçeyim diyordum ama yine dayamadım. Öncelikle ey ahali IMAX bunun neresinde? Neyse buna girersem hiç çıkamam, geçiyorum o yüzden. Filmi tam eşit parçaya bölersek ilk 1,5 saatlik bölüm tam bir işkence. Takip etmesi neredeyse imkansız abartılı derece fazla diyalog ve bilimsel makale bombardımanı, yine abartılı derecede gelecek-geçmiş-şimdiki zaman kaosu şeklinde geçen ve yamalı bohçaya dönmüş ama yamaları da dikiş tutmamış bir kurgu. Yorucu, bıktırıcı ve zorlama işler. Diğer 1,5 saatlik bölüm yani filmin 2. yarısı daha bir sinema filmi havasında, biraz daha akıcı bir kurgu ve daha anlaşılabilir diyaloglar. Güzel şeyler var tabi; neredeyse figüranlar bile bilindik sağlam oyuncular, herkes çok başarılı ve toplamda bakarsak çok ciddi bir emek var ve buna bir itirazımız yok tabi ama hepsi bu kadar işte, abartılacak bir durum göremiyorum. İsterse 20 Oscar alsın, bu film Dunkirk faciasının birkaç tık iyisi benim nazarımda, o birkaç tık da sevdiğim oyuncuların hepsini bir arada görme hatırına. Nolan bu filme en iyi filmim demiş, katılmıyorum. Tenet i izlemedim, izlemeyi de düşünmedim hiç. Nolan plot twist yaratmak için o kadar çok çabalıyor ki bir süre sonra kendi yarattığı labirentin içinden kendi bile çıkamaz hale geliyor. Birileri gaz verdikçe de her filminde aynı formülü ısrarla kullanmaya devam ediyor. Bu formül The Prestige, Inception, The Dark Knight ve Interstaller gibi Nolan sinemasının en başarılı işlerinde temel unsurdu çünkü bu filmler her yönüyle kusursuza yakın işlerdi ama bu tip konusu-kurgusu-senaryosu-hikaye anlatımı vasat olan filmlerde işe yaramıyor işte. (şubat 2024)
Tarih: 12 Şubat 2024 14:09
Kısa öz yazıp geçeyim diyordum ama yine dayamadım. Öncelikle ey ahali IMAX bunun neresinde? Neyse buna girersem hiç çıkamam, geçiyorum o yüzden. Filmi tam eşit parçaya bölersek ilk 1,5 saatlik bölüm tam bir işkence. Takip etmesi neredeyse imkansız abartılı derece fazla diyalog ve bilimsel makale bombardımanı, yine abartılı derecede gelecek-geçmiş-şimdiki zaman kaosu şeklinde geçen ve yamalı bohçaya dönmüş ama yamaları da dikiş tutmamış bir kurgu. Yorucu, bıktırıcı ve zorlama işler. Diğer 1,5 saatlik bölüm yani filmin 2. yarısı daha bir sinema filmi havasında, biraz daha akıcı bir kurgu ve daha anlaşılabilir diyaloglar. Güzel şeyler var tabi; neredeyse figüranlar bile bilindik sağlam oyuncular, herkes çok başarılı ve toplamda bakarsak çok ciddi bir emek var ve buna bir itirazımız yok tabi ama hepsi bu kadar işte, abartılacak bir durum göremiyorum. İsterse 20 Oscar alsın, bu film Dunkirk faciasının birkaç tık iyisi benim nazarımda, o birkaç tık da sevdiğim oyuncuların hepsini bir arada görme hatırına. Nolan bu filme en iyi filmim demiş, katılmıyorum. Tenet i izlemedim, izlemeyi de düşünmedim hiç. Nolan plot twist yaratmak için o kadar çok çabalıyor ki bir süre sonra kendi yarattığı labirentin içinden kendi bile çıkamaz hale geliyor. Birileri gaz verdikçe de her filminde aynı formülü ısrarla kullanmaya devam ediyor. Bu formül The Prestige, Inception, The Dark Knight ve Interstaller gibi Nolan sinemasının en başarılı işlerinde temel unsurdu çünkü bu filmler her yönüyle kusursuza yakın işlerdi ama bu tip konusu-kurgusu-senaryosu-hikaye anlatımı vasat olan filmlerde işe yaramıyor işte. (şubat 2024)
Killers of the Flower Moon (2023)
Devasa bütçeli vasat filmler furyası tam gaz devam ediyor, üzücü. Maalesef dönem artık online streaming medya şirketlerinin yaygınlaşması sonucu iyiden iyiye tv serisi dönemi haline geldi, gerçekten çok sağlam yapımlar izledik ve izliyoruz. Bu bağlamda son 10 yılda iyice bunalımda olan sinema sektörünün sanırım en berbat dönemini yaşıyoruz. Bir filmin 200 milyon dolar bütçesi olması onu iyi film yapmaya yeter mi? Killers of the Flower Moon için yetmemiş gözüküyor çünkü temel yönleriyle film vasatı aşamamış durumda. Hikaye dallanıp budaklanmıyor, dümdüz ve oldukça tahmin edilebilir bir şekilde ilerliyor. Baş karakterler karton gibi resmedilmiş ve hiçbiriyle en ufak bir içselleştirme yapılamadığı gibi içlerinde bir tane bile kafası çalışan karakter yok. Yok artık bu kadar da olmaz diyorsun ama oluyor. Hiçbir dramatik olaya üzülemiyoruz çünkü film o duygu geçişini veremiyor, üstelik boş ve sıkıcı dialoglarla şansını daha da zorluyor. Hal böyle olunca da izlemek iyice eziyet haline geliyor keza 3,5 saatlik süresiyle izleyicinin sabrını da sınıyor.
Oyunculuk açısından da Leonardo nun en vasat performansı diyebilirim ki tüm film onun omuzlarına yüklenmiş, yazıktır adama. Robert De Niro nun da film boyunca kendine has o ekşi yemiş surat ifadesi ve aynı model gülüşü ile bir fark yarattığını düşünmüyorum. Baş rol kadın karakter de adeta kendini oynuyor gibi, ortalama diyeceğimiz bir performans bile gösterecek rol yazılamamış kadına. Sinematografi, görsellik, kostümler, mekanlar çok başarılı da 200 milyon dolarlık filme de bunlar çok iyi diye 10 puan verip başyapıt ilan edecek halimiz yok. Sinema tam olarak böyle bir şey değil ve olmamalı da.
Tarih: 24 Aralık 2023 20:37
Devasa bütçeli vasat filmler furyası tam gaz devam ediyor, üzücü. Maalesef dönem artık online streaming medya şirketlerinin yaygınlaşması sonucu iyiden iyiye tv serisi dönemi haline geldi, gerçekten çok sağlam yapımlar izledik ve izliyoruz. Bu bağlamda son 10 yılda iyice bunalımda olan sinema sektörünün sanırım en berbat dönemini yaşıyoruz. Bir filmin 200 milyon dolar bütçesi olması onu iyi film yapmaya yeter mi? Killers of the Flower Moon için yetmemiş gözüküyor çünkü temel yönleriyle film vasatı aşamamış durumda. Hikaye dallanıp budaklanmıyor, dümdüz ve oldukça tahmin edilebilir bir şekilde ilerliyor. Baş karakterler karton gibi resmedilmiş ve hiçbiriyle en ufak bir içselleştirme yapılamadığı gibi içlerinde bir tane bile kafası çalışan karakter yok. Yok artık bu kadar da olmaz diyorsun ama oluyor. Hiçbir dramatik olaya üzülemiyoruz çünkü film o duygu geçişini veremiyor, üstelik boş ve sıkıcı dialoglarla şansını daha da zorluyor. Hal böyle olunca da izlemek iyice eziyet haline geliyor keza 3,5 saatlik süresiyle izleyicinin sabrını da sınıyor.
Oyunculuk açısından da Leonardo nun en vasat performansı diyebilirim ki tüm film onun omuzlarına yüklenmiş, yazıktır adama. Robert De Niro nun da film boyunca kendine has o ekşi yemiş surat ifadesi ve aynı model gülüşü ile bir fark yarattığını düşünmüyorum. Baş rol kadın karakter de adeta kendini oynuyor gibi, ortalama diyeceğimiz bir performans bile gösterecek rol yazılamamış kadına. Sinematografi, görsellik, kostümler, mekanlar çok başarılı da 200 milyon dolarlık filme de bunlar çok iyi diye 10 puan verip başyapıt ilan edecek halimiz yok. Sinema tam olarak böyle bir şey değil ve olmamalı da.
Lessons in Chemistry (2023)
"Lessons in Chemistry" yi 2023 yapımı tv serilerinin en iyisi olarak seçiyorum. 8 bölüm boyunca adeta karakterlerin hayatlarına dahil olduk, onların üzüntülerini, sevinçlerini, aşklarını, başarılarını, hayal kırıklarını an be an birlikte yaşadık. O kadar doğal, samimi ve gerçekçi bir kurgu ve atmosfer yaratılmış ki uzun zamandır bu kadar göz dolduran, izleyiciye duyguyu direkt olarak geçiren bir tv yapımı hatırlamıyorum. Tüm oyuncular, köpeğinden, çocuk oyuncularına, birkaç dakika bile gözükmeyen yan karakterlerinden, babasını da çok sevdiğim Lewis Pullman'a, oyunculuğu ve görünüşü ile adeta ekranda pırlanta gibi parlayan Brie Larson'a kadar hepsi kusursuz. Reyting alma uğruna gereksiz işlere girmemiş, izleyicinin aklı ile dalga geçmeyen böylesine farklı yapımların ilgi görmemesi gerçekten araştırılması gereken bir konu haline geldi. Çok şey yazmak istiyorum ama değmiyor artık. "Lessons in Chemistry" ekibini ayakta alkışlıyorum ve Apple TV+ ı böyle muhteşem yapımlar için de tebrik ediyorum. Ne kadar ödül varsa hepsini alır umarım. Sene de bitti, daha iyisi de gelmez diyerekten bu vesile ile de 2023 en iyi tv serisi listemi de buraya bırakayım.
1. Lessons in Chemistry (Apple TV+)
2. The Crowded Room (Apple TV+)
3. Daisy Jones & The Six (Amazon Prime Video)
4. All the Light We Cannot See (Netflix)
5. Poker Face (Peacock)
Tarih: 04 Aralık 2023 09:57
"Lessons in Chemistry" yi 2023 yapımı tv serilerinin en iyisi olarak seçiyorum. 8 bölüm boyunca adeta karakterlerin hayatlarına dahil olduk, onların üzüntülerini, sevinçlerini, aşklarını, başarılarını, hayal kırıklarını an be an birlikte yaşadık. O kadar doğal, samimi ve gerçekçi bir kurgu ve atmosfer yaratılmış ki uzun zamandır bu kadar göz dolduran, izleyiciye duyguyu direkt olarak geçiren bir tv yapımı hatırlamıyorum. Tüm oyuncular, köpeğinden, çocuk oyuncularına, birkaç dakika bile gözükmeyen yan karakterlerinden, babasını da çok sevdiğim Lewis Pullman'a, oyunculuğu ve görünüşü ile adeta ekranda pırlanta gibi parlayan Brie Larson'a kadar hepsi kusursuz. Reyting alma uğruna gereksiz işlere girmemiş, izleyicinin aklı ile dalga geçmeyen böylesine farklı yapımların ilgi görmemesi gerçekten araştırılması gereken bir konu haline geldi. Çok şey yazmak istiyorum ama değmiyor artık. "Lessons in Chemistry" ekibini ayakta alkışlıyorum ve Apple TV+ ı böyle muhteşem yapımlar için de tebrik ediyorum. Ne kadar ödül varsa hepsini alır umarım. Sene de bitti, daha iyisi de gelmez diyerekten bu vesile ile de 2023 en iyi tv serisi listemi de buraya bırakayım.
1. Lessons in Chemistry (Apple TV+)
2. The Crowded Room (Apple TV+)
3. Daisy Jones & The Six (Amazon Prime Video)
4. All the Light We Cannot See (Netflix)
5. Poker Face (Peacock)
Bosch: Legacy (2022)
2. sezon da bitti artık bir yorum yazayım bari. Bosch serisini severim. 7 sezon boyunca çok iddialı olmadan, hiçbir konuda gereksiz abartıya kaçmadan, piyasa ve reyting kaygısı ile anlamsız işlere dalmadan, seyir zevki yüksek saf bir polisiye serisi olarak belli bir kalitede kalmış ve çizgisini hiç bozmadan sona ermiş, bittiğinde üzüldüğüm ender serilerden biri olmuştu.
Legacy ise daha dar bir kalıpta, minimal bir hikaye ve oyuncu kadrosu ile Bosch serisinin devamı niteliğinde başlamış ve biz Bosch severler için güzel bir sürpriz olmuştu. 1. sezon iyiydi, hafiften de olsa özellikle son bölümlere doğru o eski sezonlardaki havayı yakalamıştı. Ancak maalesef 2. sezon için aynı düşüncede değilim. Bir kere konu önceki sezonun devamı niteliğinde gözükse de senaryo fazlasıyla basite indirgenmiş ve kolaya kaçılmış. Neredeyse her konu tesadüfen ve mantık sınırlarını zorlayacak şekilde çözülüyor, oldu bittiye getirilip bir sonraki sahneye geçiliyor. Biz eski Bosch seyircileri bu basitlikleri ve mantıksızlıkları yemiyoruz çünkü bu ekibin önceki sezonlardaki özenini ve detaycılığı biliyoruz. Baba-kız arasındaki dialoglarda eskiden gözlerim dolardı, aralarındaki o koşulsuz sevgiyi ve dayanışmayı hissederdik. Bu sezon o duygudan eser kalmamış, boş dialoglar boş bakışmalar. Sadece baba-kız sahneleri değil, sezonun tamamı sırf çekilmiş olsun diye çekilmiş, Bosch isminin ekmeğini yemeye devam edelim yolumuzu bulalım havası var. İlaveten 2. sezonu aşağı çeken en önemli unsur Bosch un kızı Maddie ye gereksiz anlam yüklemeye çalışmaları ve bu kızı oynayan oyuncunun maalesef yeteneksiz bir aktrist oluşu. Eski sezonlarda kız küçüktü, çok da fazla rolü yoktu ve fena da oynamıyordu ama kız büyüdü, onu da polis yaptılar (ki senaristlerin en büyük hatası bana göre buydu) ve rolü artınca yeteneksizliği ortaya çıktı. Bu sezon neden ısrarla bu kızın üzerine çalışılmış anlamadım. Umarım 3. sezonda tekrar eski kaliteyi yakalarlar ve şu kıza daha fazla rol yazmazlar.
Tarih: 17 Kasım 2023 14:22
2. sezon da bitti artık bir yorum yazayım bari. Bosch serisini severim. 7 sezon boyunca çok iddialı olmadan, hiçbir konuda gereksiz abartıya kaçmadan, piyasa ve reyting kaygısı ile anlamsız işlere dalmadan, seyir zevki yüksek saf bir polisiye serisi olarak belli bir kalitede kalmış ve çizgisini hiç bozmadan sona ermiş, bittiğinde üzüldüğüm ender serilerden biri olmuştu.
Legacy ise daha dar bir kalıpta, minimal bir hikaye ve oyuncu kadrosu ile Bosch serisinin devamı niteliğinde başlamış ve biz Bosch severler için güzel bir sürpriz olmuştu. 1. sezon iyiydi, hafiften de olsa özellikle son bölümlere doğru o eski sezonlardaki havayı yakalamıştı. Ancak maalesef 2. sezon için aynı düşüncede değilim. Bir kere konu önceki sezonun devamı niteliğinde gözükse de senaryo fazlasıyla basite indirgenmiş ve kolaya kaçılmış. Neredeyse her konu tesadüfen ve mantık sınırlarını zorlayacak şekilde çözülüyor, oldu bittiye getirilip bir sonraki sahneye geçiliyor. Biz eski Bosch seyircileri bu basitlikleri ve mantıksızlıkları yemiyoruz çünkü bu ekibin önceki sezonlardaki özenini ve detaycılığı biliyoruz. Baba-kız arasındaki dialoglarda eskiden gözlerim dolardı, aralarındaki o koşulsuz sevgiyi ve dayanışmayı hissederdik. Bu sezon o duygudan eser kalmamış, boş dialoglar boş bakışmalar. Sadece baba-kız sahneleri değil, sezonun tamamı sırf çekilmiş olsun diye çekilmiş, Bosch isminin ekmeğini yemeye devam edelim yolumuzu bulalım havası var. İlaveten 2. sezonu aşağı çeken en önemli unsur Bosch un kızı Maddie ye gereksiz anlam yüklemeye çalışmaları ve bu kızı oynayan oyuncunun maalesef yeteneksiz bir aktrist oluşu. Eski sezonlarda kız küçüktü, çok da fazla rolü yoktu ve fena da oynamıyordu ama kız büyüdü, onu da polis yaptılar (ki senaristlerin en büyük hatası bana göre buydu) ve rolü artınca yeteneksizliği ortaya çıktı. Bu sezon neden ısrarla bu kızın üzerine çalışılmış anlamadım. Umarım 3. sezonda tekrar eski kaliteyi yakalarlar ve şu kıza daha fazla rol yazmazlar.
All the Light We Cannot See (2023)
Mini dizi nasıl çekilir, bir hikaye 4 bölümde nasıl bu kadar kusursuz ve temiz bir şekilde anlatılırın en güzel örneği. Mini seri özelinde bakarsak beklenmedik derecede üst düzey bir prodüksiyon ve Netflix standartlarının çok çok üzerinde. Tüm yapımcılara örnek olması dileği ile.
Tarih: 14 Kasım 2023 09:36
Mini dizi nasıl çekilir, bir hikaye 4 bölümde nasıl bu kadar kusursuz ve temiz bir şekilde anlatılırın en güzel örneği. Mini seri özelinde bakarsak beklenmedik derecede üst düzey bir prodüksiyon ve Netflix standartlarının çok çok üzerinde. Tüm yapımcılara örnek olması dileği ile.
Fingernails (2023)
Oyunculara yazık edilen başka bir vasat altı film daha. Açıkçası fragmanı ilgi çekiciydi, sevdiğim oyuncuları da görünce filmi takibime almıştım ancak büyük hayal kırıklığı oldu. Ben bir sanat eserini "sıkıcı" kelimesi ile tanımlamaktan nefret eder ve gündelik hayatta da bu kelimeyi kullanmamaya özen gösteririm ama filmi bu kelimeden daha net olarak tarif edecek başka bir sıfat bulamıyorum. Aşağıda @Thetayk arkadaşımız güzel yorum yazmış ve filmi iyi analiz etmiş. Ben de benzer bir yorum yazmak isterdim ama maalesef üzerine analiz yapmayı bile hak etmeyen sığlıkta bir film. Üzerimize zayıf metaforlar atıp
Tarih: 09 Kasım 2023 16:26
Oyunculara yazık edilen başka bir vasat altı film daha. Açıkçası fragmanı ilgi çekiciydi, sevdiğim oyuncuları da görünce filmi takibime almıştım ancak büyük hayal kırıklığı oldu. Ben bir sanat eserini "sıkıcı" kelimesi ile tanımlamaktan nefret eder ve gündelik hayatta da bu kelimeyi kullanmamaya özen gösteririm ama filmi bu kelimeden daha net olarak tarif edecek başka bir sıfat bulamıyorum. Aşağıda @Thetayk arkadaşımız güzel yorum yazmış ve filmi iyi analiz etmiş. Ben de benzer bir yorum yazmak isterdim ama maalesef üzerine analiz yapmayı bile hak etmeyen sığlıkta bir film. Üzerimize zayıf metaforlar atıp
Sürprizbozan: Göster
alın size distopik tarzda çok cool bir romantik dram yaptım ve hatta bir de mikrodalga fırın koydum, içine tırnaklarınızı atıyorsunuz aşkınızın derecesini ölçüyor diyerekten filmin türüne bilim-kurguyu da ekleyen adamların seyirciye net olarak saygısı yoktur. Türü olmayan bir film, ne romantizm, ne aşk, ne dram, ne göz yaşı var filmde. İnandırıcılık sıfırın altında, karakterler bomboş. Ne var peki, şu var; son 10 yılda gittikçe dibe çöken sinema sektörünün, bu çöküşü ispat edercesine çekilmiş en güzel örneklerinden biri var karşımızda.Barbie (2023)
Bu yapımı bir sinema filmi olarak değil de tiyatral tarzda çekilmiş uzun metrajlı bir parodi, skeç gibi kabul edip o şekilde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bu sebepledir ki; okuduğum detaylı analizler, sanki bir başyapıt izleyeceksin vaadi verilmiş de kandırılmış hissiyatı ile yapılan öfkeli yorumlar bana çok komik ve anlamsız geliyor. Sadece fragmanının 5-10 saniyesini bile izlesen ne ile karşılaşacağın apaçık ortada iken bu neyin kızgınlığı ve pişmanlığıdır anlamam mümkün değil. Ara ara anlık güldüren mizaha sahip, hafiften müzikal havası verilmiş ve arkasında ciddi bir prodüksiyon barındıran, Margot Robbie' nin duygu geçişlerindeki başarılı oyunculuğu ve güzelliği ile arz-ı endam ettiği uzun metraj bir parodi var karşımızda. Normalde puan vermeyecektim ama baktım millet coşmuş, zaten yorumları da pek takan yok ben de 10 puanı yapıştırıyorum.
Tarih: 20 Eylül 2023 17:27
Bu yapımı bir sinema filmi olarak değil de tiyatral tarzda çekilmiş uzun metrajlı bir parodi, skeç gibi kabul edip o şekilde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Bu sebepledir ki; okuduğum detaylı analizler, sanki bir başyapıt izleyeceksin vaadi verilmiş de kandırılmış hissiyatı ile yapılan öfkeli yorumlar bana çok komik ve anlamsız geliyor. Sadece fragmanının 5-10 saniyesini bile izlesen ne ile karşılaşacağın apaçık ortada iken bu neyin kızgınlığı ve pişmanlığıdır anlamam mümkün değil. Ara ara anlık güldüren mizaha sahip, hafiften müzikal havası verilmiş ve arkasında ciddi bir prodüksiyon barındıran, Margot Robbie' nin duygu geçişlerindeki başarılı oyunculuğu ve güzelliği ile arz-ı endam ettiği uzun metraj bir parodi var karşımızda. Normalde puan vermeyecektim ama baktım millet coşmuş, zaten yorumları da pek takan yok ben de 10 puanı yapıştırıyorum.
The Crowded Room (2023)
Bu yılın sürprizi benim için "The Crowded Room" dur. Baştan sona ayakları yere basan bir hikaye, bir o kadar başarılı oyunculuklar ve çok sağlam kurgusu ile en azından en iyi oyuncu (Tom Holland) dalında bir Emmy ödülü almasını isterdim ama bakıyorum tek bir adaylığı bile yok dizinin.
Tarih: 31 Temmuz 2023 13:12
Bu yılın sürprizi benim için "The Crowded Room" dur. Baştan sona ayakları yere basan bir hikaye, bir o kadar başarılı oyunculuklar ve çok sağlam kurgusu ile en azından en iyi oyuncu (Tom Holland) dalında bir Emmy ödülü almasını isterdim ama bakıyorum tek bir adaylığı bile yok dizinin.
Film Altyazıları
Beetlejuice (273)
Rebel Ridge (259)
eXistenZ (194)
Bad Boys: Ride or Die (167)
The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (126)
Furiosa: A Mad Max Saga (106)
Dune: Part Two (105)
The Lord of the Rings: The Return of the King (99)
The Lord of the Rings: The Two Towers (96)
The Godfather (86)
Dizi Altyazıları
Slow Horses (1,039)
Bad Monkey (328)
Evil (318)
Shingeki no kyojin (292)
Only Murders in the Building (230)
Yellowstone (172)
From (164)
The Rookie (146)
Fargo (128)
Peaky Blinders (124)