Eliza Graves (2014) incelemesi

Bir Amerikan gerilim filmi olan hikayesinin bir kısmını dünyaca ünlü şair ve yazar Edgar Allan Poe'nin Doktor Tarr ve Profesör Fether Sistemi adlı masalından alan ve Ölümden Daha Soğuk adlı filmin de senaristi Joe Gangemi'nin hayal gücüyle asıl şeklini bulan Eliza Graves, türüne yakışan bir içeriğe sahip. Filmin türünün bu kadar başarılı yapan asıl sebebin sanırım yönetmenin Brad Anderson olmasına borçluyuz. Brad; daha önce de bildiğimiz, " The Machinist, Fringe, The Cell, Session 9 "gibi dram, gerilim ve korku türlerinde başarılı işler yapmış bir kişi. Bu filmi de aynı başarıyı devam ettiriyor.



Kadro genişliği bakımında film bizleri etkilemiyor değil hani. Underworld serisinden tanıdığımız güzel oyuncu Kate Beckinsale, Zindan Adası, Hugo, Gandhi ve Prince of Persia filmleriyle oyunculuğun hayran olduğumuz Ben Kingsley, yakın zamanda çekilen Edge of Tomorrow, Harry Potter, Green Zone gibi dönemine etki eden filmlerin oyuncusu İrlandalı Brendan Gleeson, Yine Professor Lupin karakteriyle Harry Potter'da tanıdığımız David Thewlis ve 21 filmiyle başarıyı yakalamış bu filmle de başarısını daha da yükselten Jim Sturgess. Kadro o kadar derin ve başarılı ki yapımcılar kadronun filmin önüne geçmesi tehlikesiyle karşı karşıya doğrusu. Neyse ki bu olmamış filmi daha da kaliteli hale getiriyor bu kadro.



" Delilik ortak şuur farklılığıdır." Film, 1899 yılında 20. yüzyıla bir yıl kala Oxford Tıp Okulu'nda gerçekleşen dersle başlıyor. Profesör(Brendan Gleeson) sınıfa ilk hastası olan Eliza Graves'i(Kate Beckinsale) getiriyor. Bu hasta üzerinden sınıftaki birçok öğrenciye bilgiler veriyor. Tabi Eliza Graves oradaki öğrencilerden yardım diliyor. Ben deli değilim, diye. Bunu da açıklıyor Profesör; bu gibi hastalarda normal bir durumdur, deyip öğrencileri yaşadığı şoktan kurtarmaya çalışıyor. Daha sonra olayın asıl geçtiği mekana gidiyor film. Uzaklarda bir yerdeki Stonehearst adındaki akıl hastanesine. Bu hastaneye Oxford Üniversitesi'nden staj yapmak için Edward Newgate(Jim Sturgess) adından bir doktor geliyor. Tabi uzaklardan gelen bu doktor, hastanenin olması gerekenden farklı bir şekilde yürüğünü anlıyor. Hastanedeki deliler yönetimi ele geçirmiştir. İş kurgu yönünden bu noktada sizi çekiyor. Tabi Eliza, bu hastanede bir hastadır. Doktor onunla yakın bir ilişki kurarak hastanenin bu çıkılmaz durumundan hastaneyi kurtarmak isteyecektir. Asıl doktorların yer altındaki bir mahzende saklı tutulmasını şans eseri gören Edward, yönetimdeki delilere çaktırmadan gerçek yöneticileri kurtarmaya çalışacaktır. Bu senaryo üzerinden ilerleyen film, gitgide sizi daha da içine çekerek etkili bir bitişe sahip.

Eliza'nın gerçekten deli olup olmadığı konusunda da film bizleri şüpheye düşürmektedir. Başından sonuna kadar içinde gizem barındıran yapım bu yönüyle de kalitesini ortaya katıyor. Brad Anderson'ın işini bilen bir yönetmen olduğunu bu yapımında da görüyoruz. Birçok yerde barındırdığı acabalar sayesinde filmden keyif almamak zor gerçekten. Oyunculuğun verdiği hisle film alıp götürüyor sizi. Her geçen zaman bir öncekinden daha başarılı aktarılıyor seyirciye. Korku filmi seven biri olarak, bu gibi gerilim ve gizem dolu filmi başarılı buldum doğrusu. Size önerim filmi derinlemesine araştırmayın. Ben de elimden geldiğimce spoiler vermemeye çalıştım, çünkü film kırılgan bir yapıya sahip. Kısacası keyifli bir gizem, gerilim filmi sizi beklemektedir.

İyi seyirler.
:-({|=