Giriş Kayıt

Blair Cadısı (1999)

The Blair Witch Project
avatar
vasko (12 Eylül 2014)
  • 200/ 10
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
resim


Korku filmlerinin baş düşmanı, korkutamama sebebi olan, farkındalıktır.
Bu, izleyicinin kendisini, kanlı filmin tehlikelerinden uzakta güvenli, izleyici konumunda olduğunu bildiği ve filmin de "gerçek olmayan" kurgu oluşunu bildiği türden bir farkındalıktır.

Bu yüzden genelde korku filmleri, gerçek hayatın sadeliğinde bir şeylerden korkarken rastlamadığımız ses efektleri, abartılı yaratıklar, kan banyoları, görsel geçişler, müzikler, konu bütünlüğü vs. ekleyerek sıradanlaşmış gerçekliğimizi aşarak bize ulaşmaya çalışır. Adeta çığlık atar kork artık diye. Ama biz sadece eğleniriz, iğreniriz, şaşırırız. Ne kadar abartılı olursa o kadar tatmin oluruz, canavarlar kopmuş kafalar, uçuk kaçık kan banyoları... Ama tatmin olma eşiğimiz gitgide yükselir, sürekli daha beterini görmek isteriz, korkuyu andıran bir şeyler hissedebilmek için.

Oysa blair cadısına kadar hiç kimse bu korku geçirmez izleyici koltuğundan kurtulmak gerektiğini akıl edememiştir:
Filmin ilk günlerdeki pazarlanma şekli bizi bir "film" izleyeceğimizi unutturmaya yöneliktir. Etrafa bu sinema öğrencilerinin kayıp ilanları asılır, okula haftalarca gelmezler, en sonunda polisin, içinde kayıp gençlerin görüntülerinin olduğu kameraları bulduğu söylentisi yayılır. vs.
Görüntüleri izleyenler sıradan bir filmlerdeki tiyatral rol kesmelerle değil de sıradan hayattaki efektsiz özelliksiz (bu yüzden çok tanıdık, samimi) konuşmalarla, olaylarla karşılaşır ve aklına bu olanların gerçek olamayacağı gelmez. Bu birinci engelden (film olduğunu bilme engelinden) kurtulma yoludur. O kadar gerçektir ki olayın yaşadığı yerin yakınında olmak ve bir süre önce gerçekleşmiş olduğunu bilmek, bulunduğu izleyici konumunun o kadar da güvenli olmadığını hissettirir. Bu da ikinci engeli ortadan kaldırır.

Televizyonda gördüğümüz köpek balıklarının insana saldırdığı anların videoları (köpek balığını ve ısırığı tam göremesek de) jawstan daha korkunçtur, çünkü gerçektir. Ama bu videoları film olarak ele alırsanız berbattır ve jaws kazanır.
Veya vahşet dolu Işid videolarını en beter slasher filmleri ile karşılaştırdığınızda da aynı sonucu alırsınız. Işid videosu sadece gerçek olduğu için tüm slasher filmlerinden daha korkunçtur.
(Aslında bu benzetmeleri Blair Cadısından daha çok hak eden seri august underground filmleridir ya neyse)
Aynı karşılaştırmayı blair cadısının 2. filmi ile ilk filmi için de yapabilirsiniz. Normal bir film olarak 2. film ilkten iyidir. "Film olmayan" olarak karşılaştırıldığında ise ilk film çok daha iyidir.

Gerçek hayatın tesadüfen kayda geçmiş spontane videosu olma iddiasını bir film olarak sunmak zordur. Normal bir film gibi konu bütünlüğüne, neden sonuçların berraklığına dikkat çekmek işin "gerçek olma" özelliğine zarar verir. Çünkü gerçek hayatın tesadüfen kaydolmuş bir kesiti kötü bir filmdir, tek önemli özelliği gerçek olmasıdır. Ve yaşanan bu dehşet verici şeylerin gerçek olması bunun kötü bir film olmasını unutturur. Film olduğunu hatırladığınız anda görüntülerin filmsel berbatlığı gözünüze batmaya başlar.
Bu yüzden kendinizi bunun bir film olmadığına, gerçekten yaşanmış bir olayın kaydı olduğuna inandırmaya çalışın. Ancak o zaman, gençlerin o bilinmezlik, karanlık yalnızlık karşısındaki korkusunu paylaşabilirsiniz.Filmi hala beğenemiyorsanız bu kendinizi kandırma konusundaki yeteneksizliğinizdendir. Çaba harcayın, filmin içine girin. Bilinmezlik her zaman daha korkunçtur, çünkü o bilgi boşluğunu hayal gücümüzle doldururmaya başlarız. Hayal gücümüz ise yaman bir korku yazarıdır. Filmdeki karanlığı hissedin ve korkmuş hayal gücünüzü serbest bırakın.

Bu filmin değerini ilk çıktığı zamanlar, daha etrafta 10larca kopyası (paranormal activty, rec, ada, welcom to the jungle, Diary of the Dead, The Last Exorcism, Quarantine, Evil Things vs. ) yokken gördüğüm için çok şanslıyım. cloverfield ve paranormalı izleyip blair cadısına hakkettiği yeri veremiyebilirdim belki. Ve bu sıradanlaşmış film türünden bıkmış sizlerin blair cadısı için ilk defa izliyormuş gibi hissetmenizi beklemek biraz zor haliyle...


İlk izlediğimde yazdığım ufak bir yazı:

Balir cadısı ister konusu bakımından ister çekim tarzından olsun türünün ilk ve en iyi örneğidir

Filmi seyretme şansınız olursa eğer bir çoğunuz daha ilk 10 dakikasında sıkılıp "bu nasıl film.." diyeceksiniz. Çünkü her zaman alışık olduğunuz tipik Amerikan tarzı özel film efektleri ve görmek istediğiniz canavarımsı şeylerden farklı olarak bu film sizi göstermedikleriyle korkutmayı amaçlıyor.

Gerçek hayatla beyazperdenin birbirine karıştığı bu filmi bir film olarak değilde gerçektende bir kaç yıl önce kaybolmuş gençlerden arta kalan bir kaset olarak izlerseniz aradaki farkı asla anlayamazsınız.
Daha önce bir filmi seyrederken o filmin gerçek olup olmadığı hakkında kuşkuya düştüğünüz oldu mu?...

Ormanda kamp yaptığınızda, ya da başka bir yerde, gecenin karanlığında çadırın içinden duyduğunuz dışarıdaki ne olduğunu kestiremediğiniz seslerin, çıtırtıların, inlemelerin... insanı en korkunç filmlerden bile daha çok korkutabileceğini bilmez misiniz?
Asıl korkularımızın göremediklerimiz, bilmediklerimizin olduğunu bu film bize tekrar hatırlatıyor...

2005

Not:
Aslında ilk bu tarzda çekilmiş film canibal hollocaust. Ama "gerçek olma" yanılsaması amaçlamadığı ve onun başka özellikleri sebebiyle adının anıldıldığı için çok da ilk sayılmaz.



Türkçe Altyazı © 2007 - 2024 | hd film